*Cevapsız Sorular
Düğünden döndükleri yoldan sonra annesinin köyü genç kadın için sakin ve düzdü. Bu sakinlikte uzun zaman sonra elde ettiği huzurun tadını çıkarmak istiyor gibi sesini çıkarmıyor, tadına varıyordu. "Oh.' diyordu içinden. İçine dert olan, gecelerini dikenli yastıkta geçiriyor gibi hissettiren, yemeğine zehir katılmış gibi kaşık daldırıp ağzına götürtmeyen sıkıntısı dinmişti şu anda. Yanında oturan köylü kızının varlığını ilk defa saf mutlulukla karşılıyordu. Başka hiçbir duygu yoktu içinde, endişe yoktu, sıkıntı yoktu, kaygı yoktu, plan yoktu. Sadece köylü kızının ona kendisini vermesinin mutluluğu vardı.
Annesinin evinde arabayı durduğunda dahi Zehra, gülüyordu. Kendi annesinin evine giremeyecekti, neden diye sorsa geçmişinin sıkıntısı doğacaktı. Ağabeylerini hatırlayacak, bu sefer geçmişinin kirli yanı doğacaktı. Tüm bu doğumlar başka geçmişlerin gebeliğiyle sonuçlanacak, Zehra ne kadar zihnini kontrol etmeye çalışsa da ardı arkası kesilmeyecekti doğumun. Fakat hiçbiri yoktu şu anda. Sevgilisini evine bırakan mutlu bir kadın hissiyatındaydı.
"Gelmiyor musun kız?" dedi Döne Nur birkaç dakika geçtiğinde. Zehra, kırışıp kalmıştı. Yüzündeki mutlu ifade gitmiyordu. Köylü kızı alışık olmadığı bu ifadeye her baktığında küçük çocukları sever gibi bir ifade takınmak istiyor, karşısındakinin Zehra olduğunu fark edince vaz geçiyordu. Ellerini yanaklarına yerleştirip mıncırmaktan kendisi de utanırdı en nihayetinde.
"Gelemem." dedi Zehra. Bu kelime bir farkındalık yaratır diye beklediler. Fakat hayır, Zehra hala mutluydu. İlk defa anım tadını çıkarmayı öğreniyordu sanki.
"Sen dur bekle, geleceğim ben. Bak gitme ha!" dedi Döne Nur gülerken. Kapıyı açtığında dışarı çıkacağını bildiği için Zehra ona doğru yönelip yanağından öpmek istedi. Boşlukla karşılaşınca koltuğa dikti gözlerini. Karşısında Döne Nur varmış gibi koltuğa sırıtarak "Tamam gitmem. Burada yatarım." dedi.
Emniyet kemerini çıkarıp kontağı kapattı. Üzerine örteceği bir şey var mı diye ararken koltuğunu geriye yasladı. Yüzünde kocaman bir gülümseme gözlerini kapattı. Penceresine vurulunca irkildi. Baktığında Döne Nur oradaydı, eliyle gel işareti yapıyordu.
Merakla arabadan indi. Döne Nur, kaportaya ilerlerken Zehra'nın koluna girdi.
"Şimdi, ağabeylerin gitmiş. Annen de uyumuş. Soğukta dışarıda kalma da gel."
Zehra yılan görmüş at gibi birden irkilip geriledi. Aynı anda gelmem diyordu. Köylü kızı kaçıp giden bedenini yakalayıp tekrar koluna girdi.
"İnat etme. Gel diyorum, gel işte."
"Gelmem diyorum Döne Nu..."
"Gel."
Köylü kızının yüreğini delen kara gözleriyle bir süre etrafa bakındı. Bu sert tavır başkasından gelse "Sen kim oluyorsun da benim kararlarıma burnunu sokuyorsun?" diyecekken birden gülme tuttu. Hayda, diyordu içinden. Hava güzeldi, soğuktu aslında ama hoşuna gidiyordu genç kadının. Böceklerin sesi şarkı gibiydi. Her şey huzurun ve mutluluğun içinde akıp giderken bir tek Zehra duruyordu sanki. Öyle olunca 'Bir defa da ben akayım.' diye düşündü. Omzunu silkip köylü kızının elini tuttu.
"Emriniz olur efendim." dedi gülümseyerek. Köylü kızı kavranan eline baka baka merdivenleri çıktı. Önden yürüyordu. Ellerini ayırmadan Zehra da arkasından çıkıyordu. Kapıyı sessizce araladı. Eski tahta kapının gıcırtısı seneler sonra ilk defa bu kadar hafif çıkmıştı sanki.
İçeriye adımladılar. Çok ses etmeden Nuriye Hanım'ın köylü kızı gelince yatsın diye hazırladığı yer döşeğine girdiler. Zehra, olur da gece annesi uyanırsa diye duvardan tarafa sığındı. Böylece görme olasılığını düşürmüş oldu. Köylü kızı da yanına uzanınca bir süre sessizliği dinlediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağlayan Çınar (Tamamlandı)
No FicciónEvlat olduğunu seneler evvel unutmuş olan genç kadın, bir gün annesini yaşadığı köyde ziyaret etmeye karar kılar. Kayıp olacakken rast geldiği genç kızın yardımlarıyla annesinin evini bulacaktır. Köyde, annesine olan evlatlık borcunu ödemek için ka...