Yazan: SeKaiLover
Pazar günüydü ve neredeyse öğlen olmak üzereydi. Uyanır uyanmaz dün olanlar aklına istila etmişti Jongin'in. Yaşadığı zevki hala hissediyordu ve o harika ses hala kulaklarını okşuyor gibiydi. Onunla yeniden konuşmak istiyordu. Uyandığı halde gözlerini açmak veya yataktan kalkmak istemedi. Mecbur kalmasa kalkmayacaktı da. Midesinden gelen ısrarcı guruldamayı duydu. Aslında üç öğün seks bile onun için, üç öğün yemekten daha sürekli hale gelmiş olsa da yemek yemesi gerekliydi.
Komidinin üstündeki telefonu kapıp tavukçunun numarasını tuşladı. "Üzgünüm şuan kurye servisimiz başlamadı. Bir saat beklemeniz gerekecek." Bir saat? Çok fazlaydı.
Boğuk sesiyle "Gelip alacağım hazırlayın." dedikten sonra telefonu kapattı Jongin.
Onu kaldırabilecek tek şeydi tavuk. Her ne kadar çok yese de bıkmadığı tek şeydi. Lanet olası dünyada, sevdiği tek şeydi! Gerçekten aşıktı, bu kadar dramatikleştirmeye gerek olmasa bile.
Kıyafetini değiştirerek anahtar ve cüzdan ile evden ayrıldı. Telefon? İhtiyaç duyacağını sanmıyordu. Dalgınca yürürken hala üniversiteye nasıl kabul edildiğini anlamaya çalışıyordu. Oysaki sınava kadar her gün hatta sınavdan önceki gün bile sabaha kadar zevk peşindeydi, sınavı sadece sallamıştı. Babası ve abisi de asla bağlantıları kullanmaya izin vermezdi. Bir yanlışlık yapılmış olabilir miydi? En son ihtimal, belki abisi bir kıyak mı yapmıştı? Aklındaki düşüncelerle boğuşuyorken aniden, karşıdan hızla gelen bir şeyin(!) göğsüne çarptığını hissetti. Gözlerini kapatmıştı.
Korkudan olabilir miydi? Hiçte bile! Ve çarpan şeyin hala göğsünde olduğunu hissetti. Buda neydi böyle? Güzel bir kokusu vardı? Üstüne yapışmış kalmıştı öylece. Tek gözünü açıp baktığında bu şeyin(!) bir insan olduğunu gördü. Anında diğer gözünü de açtı. Pekala öyleyse neden kıpırdamıyordu? Onu kollarının iki yanından tutarak kendinden uzaklaştırdı. Başka bir zaman başka bir kişi ona bu şekilde çarpsaydı, belki de onunla tartışır ve hatta kavga bile edebilirdi. Bu sefer neden farklıydı? Hiç sinirlenmemişti. Jongin büyülenmiş gibi ona baktı Kırmızı dar tişörtü ve ona müthiş uyum sağlayan beyazı bile kıskandıracak türden güzel teninin bu işte bir payı olabilir miydi?
Elektrik akımına kapılmış gibi hızla hareket etti çocuk. Eğilerek "Çok özür dilerim gerçekten! Acelem vardı o yüzden koşuyordum... Çok özür dilerim! Umarım iyisindir? Şimdi gitmem gerek! Gerçekten üzgünüm!" dedi. Uzaklaşana kadar özür dilemeye devam etmişti. Jongin tek kelime etmeden arkasından şok içinde bakakaldı. Bir şeyler var gibiydi, tanıdık bir şeyler...
'Ah lanet olası bir insan nasıl o kadar beyaz olabilir? Dudakları minicik ve şekeri andırıyor.' Hafif bir tebessümle tekrar yürümeye başladı.
Muhtemelen bugün 4.kez birine çarpıyordu Sehun. Özür dilese de asık suratlar ona öfkeyle bakıyordu ve omzuna çarparak gidiyorlardı. Bir tek esmer çocuk anlayışla karşılamıştı onu. Jongin sevgili tavuğuyla, girdiği dükkandan çıktı ve kaldırımda yürümeye başladı. Bu sırada karşıdan koşarak ona çarpan çocuk geliyordu.
"Hiç akıllanmayacak mı bu velet?" gülümseyerek söylendi. Yine ona çarpmasını falan bekliyordu Jongin.
Ama çocuk sağdaki markete girmek için hızını kesmeden koşarken, marketten çıkan bir adamın omzuna çarptı. Aslında bugün ki en hafif çarpışıydı. Adam yinede çok sinirlenmişti, Çocuğa kızgın boğa misali bakıyordu. O ise korkakça tatlı dudaklarını ısırıyordu. Jongin gibi uzun ve kaslı görünse bile aslında incecikti ve kırılgan görünüyordu.
Karşısında boksörlere taş çıkartacak irilikte olan -ona göre daha- kaslı adamdan dolayı olduğunu düşündü. Jongin onun bu sevimli haline yeniden gülümsedi. Onların yanına ilerlemeye başladığında sinirli adamın, çocuğun üstüne yürüdüğünü gördü. Koşarak adam ve çocuğun arasına girdi. Adam tam kolunu kaldırmıştı ki sertçe sıkarak geri savuşturdu. O sert cüsseden tiz bir çığlık duyulduğunda kahkaha atmamak için kendini sıktı.
Arkasına dönünce çocuğun hızlıca uzaklaştığını gördü ve tekrar önüne dönüp baktığında adam da orada yoktu. Kafasını iki yana sallayarak söylendi. "Bir teşekkür bile yok öyle mi? İnsanlar çok nankör."
Bir kaç kişi durmuş ona bakarken Jongin boğazını temizledi ve eliyle onlara işinize bakın der gibi bir hareket yaptı. Ardından tekrar yoluna döndü. Yarın okulda olabilecekleri düşününce garip bir ifadeyle yutkunmuştu. Okul demek yeni bir sürü insan demekti. Ve bunun Jongince de meali bir sürü becerebileceği delik demek oluyordu.
Evet onun tek derdi lanet olası bir delikti. Göt deliği, vajina veya bir ağız. Zevk meraklısıydı ve doyumsuzdu.
Eski okulunda -neredeyse- becermediği kimse kalmadığı için artık cezbedici gelmiyordu. Şimdi her şey değişiyordu. Çünkü artık bir yetişkindi de. Barlara girebilecekti. Ve on sekiz yaş üstü için egzersizler yapılan karma bir spor salonuna yazılacaktı. Her şeyi çoktan planlamıştı. Çok, çok fazla yeni insan! Seksi ve taze bir sürü insan! Sırıtarak dudaklarını yaladı ve ardından alt dudağını ısırarak yürümeye devam etti.
***
Baekhyun pazar günü okula gelerek, ertesi gün zorluk çekmemek için gezmeye karar verdi. Komik duruma düşmek saatlerce sınıf lavabo vs. aramak istemiyordu. Her yeri keşfetmek istedi, böylece bulamayanlara yardımcı da olabilir, yeni arkadaşlar edinebilirdi. Kendisi gibi birkaç kişinin de okulu gezmeye geldiğini gördü. Kütüphaneden başlayarak, sınıflar, salonlar, öğretmenler odası ve lavabolara kadar her yeri gezmişti. Bu onun terk edemediği alışkanlığıydı.
Okulu fethettiğini düşündüğünde artık çıkma zamanının geldiğini biliyordu, çıkışa doğru ilerledi. Okuldan içeri giren elektrik direğini gördüğünde, sevgilisinin ona sürpriz yaptığını düşünerek el çırptı ve sevinçle zıpladı. Tabi ki gerçek bir elektrik direği değildi. Baekhyun uzun sevgilisine elektrik direği diyordu. Sırıtışı yüzünü kaplamıştı. Arkası dönük olarak panolara asılı kağıtları inceleyen çocuğa sinsice yaklaştı ve elleriyle gözlerini kapattı. "Beni kırmayacağını biliyordum Hunnie!" diyerek gözlerini kapattı ve uzanarak dudaklarından öptü.
Baekhyun neden karşılık vermediğini anlamayarak geri çekilip ona baktığında yüzünde anlaşılır bir şaşkınlık vardı. "S-sehun?"
"Sehun değilim gördüğün gibi." omuz silkti ve dişlerini göstererek sırıttı Chanyeol.
"B-ben...? Saçların ve kıyafetlerin? A-aynı onunki gibi... Boylarınız da hemen hemen aynı... Yani uzaktan çok benziyordu. Seni Sehun sandım. Ö-özür dilerim..." Baekhyun o kadar utanmıştı ki kekeleyerek konuşuyordu. Chanyeol'a göre çok sevimliydi. Alttan alttan sırıtırken sahte bir rahatlamayla iç çekti. "Oh! Çok korktum az daha beni yeyip bitirecektin!" öyle olmasını dilerdi.
Baekhyun çok daha fazla utandı, kafasını yere eğerek yeniden konuştu. "Özür dilerim..." sesi sona doğru suçlulukla kısılmıştı.
"Unut gitsin." dedi Chanyeol sırıtarak, kendisi unutmayacaktı."İyi bir başlangıç yapamadık ama belki arkadaş olabiliriz. Bir sakıncası yoksa?"
"Tabi ki! Ben Baekhyun. Üniversiteden ilk arkadaşımsın, iyi anlaşalım." gülümseyerek elini uzattı.
"Memnun oldum Baekhyun, bende Chanyeol. İyi anlaşacağız." aynı şekilde elini uzatarak karşılık verdi.
Baekhyun'a göre bu çocuğun gülümsemesi bulaşıcıydı. Bir insana bulaştırılabilecek en güzel şeydi...
FlashBack*
Baekhyun lisenin ilk günü okula gelerek, ertesi gün zorluk çekmemek için gezmeye karar verdi. Komik duruma düşmek saatlerce sınıf lavabo vs. aramak istemiyordu. Her yeri keşfetmek istedi. Kütüphaneden başlayarak, sınıflar, salonlar, öğretmenler odası ve lavabolara kadar her yeri gezmişti.
Okulu fethettiğini düşündüğünde artık çıkma zamanının geldiğini biliyordu, çıkışa doğru ilerledi. Okuldan içeri giren elektrik direğini gördüğünde geri gitmeye başladı. Tabi ki gerçek bir elektrik direği değildi. Sırıtışı yüzünü kaplamış olan uzun bir çocuk ona doğru koşuyordu.
Baekhyun sağına, soluna ve arkasına bakarak başka birine koşmasını umut etse de üstüne üstüne gelmeye devam etti uzun olan. Baekhyun ani şokla kaçmayı akıl edememiş sadece istemsizce geri geri gidiyordu.
Koşan çocuk Baekhyun'a bakma gereği bile duymadan yanaklarını sulu sulu öptü. Ya da tabiri caizse vakumlamıştı. Ardından kucağına alarak 5-6 tur döndürdü. Karşısındaki fazla uzun kişi -evet o fazla uzundu Baekhyun fazla kısa değildi- onu yere bıraktığında Baekhyun'un kusmamak için büyük bir çaba sarf etmesi gerekmişti. Elleriyle ağzını sıkıca kapatarak nefes almamaya çalışıyordu. Nihayet bulantısı geçtiğinde ellerini indirdi ve derin bir nefes aldı. Bundan daha kötü ne olabilir diye düşünüyordu ki. O an şom ağızlı iç sesine lanet etti.
Elleriyle Baekhyun'un başının iki yanından kavrayarak, gözleri kapalı bir şekilde dudaklarına yaklaşıyordu uzun çocuk. Sahi kör falan mıydı bu? Aslında öpücüğün nasıl bir şey olacağını, çocuğun sapık olup olmadığını veya tam olarak ne yapmaya çalıştığını merak etmişti Baekhyun.
"Gerçekten ilk öpücüğüm bir elektrik direğine mi gidiyor?" diye en kısık sesiyle mırıldandı ve iç sesi ekledi, 'Aşırı seksi bir elektrik direği.'
Ardından dudaklarına değen yumuşaklık ile gözleri kapandı. Öptükten sonra geri çekilen sırıtkan uzun çocuk gözlerini açabileceği son büyüklükte açarak durumu kavramaya çalıştı.
"K-kyungsoo?"
"Kyungsoo değilim gördüğün gibi." omuz silkti ve gülümsedi Baekhyun.
"B-ben...? Saçların ve kıyafetlerin? A-aynı onunki gibi... Boylarınız da hemen hemen aynı... Yani uzaktan çok benziyordu. Seni Kyungsoo sandım. Ö-özür dilerim..." Chanyeol o kadar utanmıştı ki kekeleyerek konuşuyordu. Baekhyun'a göre çok sevimliydi. Alttan alttan sırıtırken sahte bir rahatlamayla iç çekti. "Oh! Çok korktum az daha beni yiyip bitirecektin!" öyle olmasını dilerdi.
Chanyeol çok daha fazla utandı, kafasını yere eğerek yeniden konuştu. "Özür dilerim..." sesi sona doğru suçlulukla kısılmıştı.
"Unut gitsin." dedi Baekhyun kendisi unutmayacaktı. "İyi bir başlangıç yapamadık ama belki arkadaş olabiliriz. Bir sakıncası yoksa?"
"Tabi ki! Ben Chanyeol. Bu lisede ki ilk arkadaşımsın, iyi anlaşalım." gülümseyerek elini uzattı.
![](https://img.wattpad.com/cover/31092180-288-k38304.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|SUDDENLY|✓
Fiksi PenggemarFazla zevk düşkünü biri olabilirdi Jongin. Ama bunun değişmeyeceği ne malumdu? Ya da belki hiç değişmezdi...