Nefes nefese kalmıştım. O kadar uzun süredir açtım ve susuz kalmıştım ki koşmayı bırak adım atacak halim kalmamıştı. Ama yine de buradaydım işte. İsmini daha önce duymadığım topraklarda daha önce duymadım canavarlar tarafından kovalanıyordum. Hem de tanımadığım ve ömrüm boyunca güvenebileceğimi düşünmediğim bir adamla. Hem de ne için beni kurtaracağının garantisi olmayan bir kadın için. Terden dolayı saçlarım yüzüme yapışmıştı ve bu beni ayrı rahatsız ediyordu. Ayaklarımın sürekli ağaçların sarmaşıklarına ya da çalılara takılması da cabası. Tanrı aşkına ağaçlar bu kadar sık dizilmiş olmak zorunda mıydı ki? Karanlık havada Erten'i takip etmek gittikçe zorlaşıyordu. Kulaklarım da o kadar çok uğulduyordu ki önümdeki adamın dediklerini artık seçemez hale gelmiştim. Önümü tekrar seçebildiğimde Erten artık yoktu. Onun önüne geçmiştim. İçinde bulunduğum durumun şaşkınlığını yaşayamadan ayağımın kaymasıyla birlikte bir yamaçtan aşağı doğru yuvarlanmak bir oldu. Tanımlayamadığım bir nesne başıma vurmadan önce tek duyabildim Erten'in bağırışıydı. "Dikkat et!"
20 parts