4. Bölüm: Anılar Çıkmazı

262 47 0
                                    

(Kerem'den

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Kerem'den...)

Gözlerimi yeni bir güne açtığımda tek yaptığım şey düşünmekti. Sadece düşünmek... Rüyamda dinlediğim sakin müziğin melodisi kafamın içinde dönüp duruyordu. Adeta hiç bitmeyen bir resital gibiydi. Müzik bitiyor biter bitmez tekrar başlıyordu. Aralıksız devam eden bu büyülü şarkı annemin doğum günümde piyanoyla çaldığı şarkıydı. Piyanonun tuşlarında dans eden parmakları bu besteyi benim için özel olarak yapmıştı. Benim için...

Bunu bilmek bile kendimi özel hissettirmeye yetiyordu. Tabii bu durum o zamanlar geçerliydi. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı bu günlerde çocukluğumun en özel anısını rüyamda görmek beni bir yandan mutlu ederken bir yandan da içime anılarla dolu bir ağırlık çökmüş gibi hissettiriyordu. Yutkundum. Ardından derin bir nefes alıp yeni bir güne başlamaya hazırlandım. Kendime geldiğime emin olduktan sonra üstümdeki battaniyeyi kenara çekip yattığım kanepeden kalktım.

Kar topu gibi olmuş battaniyeyi de elime alıp acemice katladım. Ardından kanepenin üzerine bıraktım. Pek güzel katladığım söylenemezdi ama en azından düzgün durduğuna emindim. Ben eserime bir sanatçı gözüyle bakarken arkamda duran birinin sesi duyuldu. "Günaydın Keremciğim," dedi Hülya abla. Gözlerimi sanat eserimden alıp ona çevirdim. Yüzünde tatlı bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Günaydın Hülya abla," dedim onun gibi gülümseyerek. O da mesajımı kabul ediyormuş gibi hafifçe başını salladı. Ardından sanki aklına bir şey gelmiş gibi düşünceli bir şekilde dudaklarını araladı. "Kahvaltı birazdan hazır olur. Yukarı çıkıp Hande'yi de uyandırır mısın?" diye sordu tam mutfağa yöneldiği sırada. Onu başımla onayladım. "Ben şimdi uyandırırım," dedikten sonra merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. O sırada Rüya ile Kenan abi baba kız tablosu çiziyormuşçasına gülüşerek aşağıya indiler. Bende yanlarından geçip hızla merdivenlerden yukarı çıktım.

Merdivenin başındaki ilk odanın kapısına asılı renkli posterlerden bu odanın Rüya'nın odası olduğunu anlamam uzun sürmedi. Kapıyı tıklatıp bekledim. İçeriden çıt sesi bile gelmiyordu. Anlaşılan Hande uyuyordu. Belki de sekizinci rüyasını görüyordu. Elim kapı koluna gitti. Yavaşça kapıyı aralayıp başımı içeri doğru uzattım. Odanın müsait olduğundan emin olduktan sonra içeri girdim.

"Hande uyanık mısın?" diye sordum. Belki bir ümit uyanmış olabilirdi. Ama buna pek ihtimal verdiğim söylenemezdi. Özellikle yatakta tıpkı bir dürüm misali yatmasından bu ihtimal otomatik olarak sıfırlanıyordu. Bu haline gülmeden edemedim. Gözlerim dürüm Hande'nin üzerinde gezindi.

"Hülya abla kahvaltıya çağırıyor," dedim bu sefer bıkkın bir nefes verdiğim sırada. Daha sonra tepkisini duymak için kapının önünde kollarımı bağlayıp beklemeye başladım ama ne ses veriyordu ne de tepki. Ölü gibiydi. Hatta battaniyenin hafifçe yukarı aşağı kalkması olmasaydı kesinlikle battaniyeye dolanıp öldüğünü düşünebilirdim. Ama tam o sırada Hande battaniyenin altında hoşnutsuzca kıpırdandı. Onunla uğraşmak sebepsizce bana zevk veriyordu. Üstelik mutlu da ediyordu. Nedenini bilmesem de kendimi uzun bir süre sonra ilk defa böyle gülerken görüyordum.

Rüyalarda BuluşalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin