2. Bölüm: Ormandaki Ev

372 59 1
                                    

Islığı andıran rüzgarın sesiyle ürpererek uyandığım yeni bir günün sabahında hiç vakit kaybetmeden daha varlığından bile zar zor emin olduğumuz o eve doğru yola çıkmıştık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Islığı andıran rüzgarın sesiyle ürpererek uyandığım yeni bir günün sabahında hiç vakit kaybetmeden daha varlığından bile zar zor emin olduğumuz o eve doğru yola çıkmıştık. Aklımda yaşayan bir diğer varlık olan felaket tellalı da bugün ortaya çıkmış olacak ki içimi bir korku bulutu kaplamıştı. Kötü ihtimaller silsilesi kafamın içinde belirmeye başlamışken kendime her seferinde o eve gitmekten başka şansımızın olmadığını hatırlatıyordum. Yoksa her saniye Kerem'in beynini kemiren sesimle ona sorular sormak zorunda kalırdım. O da muhtemelen beni bir ağaca bağlayıp yoluna bakardı.

Sahi bunu yapar mıydı? Göz ucuyla yanı başımdaki Kerem'e baktım. Şüpheli bakışlarımı onun asabi yüzünde gezdirdim ve uzun süren karakter analizim sonucunda bunu yapacağına kalıbımı basacak kadar emin olmuştum. Sonuçta Kerem'den bahsediyorduk.

Gözlerimi kısa bir süreliğine ondan alıp yoluma çevirdim. Aksi halde her an bir ağaca toslayabilirdim. Ve bu benim için hiç hoş bir durum olmazdı. Derin bir nefes alıp bacaklarımın ağrısına rağmen Kerem'in yanında yürümeye devam ediyordum. Evet yanlış duymadınız. Bu sefer o koca siyah sırt çantasının arkasında değil onun yanında ilerliyordum. Bence bu ikimiz için de iyi bir başlangıç sayılırdı. Her ne kadar dün gece birbirimizi öldüresiye suya boğsak da şimdi böyle düşünüyordum.

Gözlerimi kısa bir anlığına tekrar Kerem'e çevirdim. Kısa bir süre sonra aksi yüz ifadesi beni buldu. O an ona gereğinden fazla baktığımı fark ettiğim andı. Yüzüm utançtan kıpkırmızı olurken kafamı hızla çevirip yola bakmaya başladım. Acaba benim hakkımda şu an aklından neler neler geçiyordu? Bunu bilemezdim ama onun hakkında bildiğim bir şey vardı ki o da kesinlikle benim hakkımda iyi şeyler düşünmediğiydi. Başımı kafamın içinde yaşayan sinsi Hande'yi def etmek istercesine hafifçe iki yana salladım. Ardından kollarımı göğsümde bağdaştırıp avuçlarımı kollarıma ısınmak istercesine sürtmeye başladım.

Ormanın serin hatta soğuk rüzgarları tenime çarptıkça titrediğimi hissediyordum. Ve bu durum kesinlikle iyiye işaret değildi. Tenimden ateş çıkarmaya yemin etmiş gibi ellerimi kollarıma hızlıca sürtüp ısınmaya çalışırken Kerem'in şüpheli bakışlarını üzerimde hissettim. Beni baştan aşağı süzüp neler olduğunu anlamaya çalıştığı sırada yeşillerimi onun bana endişeyle bakan kahverengi gözlerine çevirdim.

Bir saniye! Kerem benim için endişeleniyor muydu? Onun damarlarında domuz kanı dolaştığına yemin edebilecekken benim için endişeleniyor olması beni şoke etmişti. Böyle düşünmemin sebebi onun daha çok ben merkezci birine benziyor oluşuydu. Belki de başıma bir hal gelip de vicdan azabı çekmemek için benim yanımdaydı kim bilir?

Ben kafamdaki düşüncelerle zihnimde küçük çaplı bir tartışmaya girmişken yanı başımdan "Sen iyi misin?" diye sordu Kerem. O an kafamda gezinen düşünceler bir bulut olup uçmuştu. Zihnimdeki mahkemenin gürültüsünün yerini derin bir sessizliğe bırakmıştı. Kendimi toplayıp konuşmaya başladığımda titreyenin sadece vücudum olmadığını anladım. Dudaklarımda söylediğim her bir kelimede benimle beraber titriyordu.

Rüyalarda BuluşalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin