İlk öpücüğümün bir adamın kolundan olması beni kahrediyordu. Ben ki, Paris sokaklarında Eyfel kulesini seyrederken nazik bir öpücüğü hak eden o insan tanesi, ben ki güzeller güzeli, beyaz atlı prensini bekleyen Çisil!
Neyse, ortamda en azından bir beyaz atlı prens vardı. Her ne kadar prensesi kızıl afet Ahu olsa da! Ağlımıyıcığım!
Bence ağla, ben olsam ağlardım bu halime.
"İyi misin?"
Ne demem gerekiyor, ne demem gerekiyor? Herkes bana bakıyor, aşırı utanıyorum şu an! Bir şey uydurmam gerek!
"Çiler.."
"Burası neresi?"
Yalnız ortama ağır bir sessizlik hakim olunca ne bok yediğimi anladım, benimki biraz köşeli arkadaşlar, kusuruna bakmayın..
Gözümü sakalından ayırmadığım ve hala çıplak kolunu öpme mesafesinde olduğum Timur kafasını sert bir hamleyle Ömer'e çevirdi.
"Lan, Ömer..!"
""Hayır, lan, hayır, kız ağaç! Kendine gel! Genç yaşımda bir ölümün sorumluluğunu taşıyamam ben, anlıyor musun? Sarsıntı mı geçiriyorsun, ne oluyor?! Allah'ım, yüce rabbim, affına sığınırım!"
Ekin'in saçmalamasını bitiren-şükür ki! Dora oldu.
"Çiler, Çiler iyi misin? Beni görüyor musun?"
"Seni mi?"
Sanki ölmüşüm gibi dizlerine vuran biricik arkadaşıma anlamsızca baktım.
Bu an büyük ve sıcak elleri yanaklarımda hissettim.
"Bana bak, Çiler. Bana bak.." bir an etrafdaki sesler kulağımı artık tırmalama seviyesine ulaşınca Timur onlara doğru döndü. Eli hala yanağımdaydı. "Sakin olur musunuz? Lütfen!" Bana doğru döndü. Bende ise herşey biraz ağır çekimde ireliyordu. "Çiler, derin bir nefes al, iyi olduğunu söyleye bilir misin?"
Dudaklarım hafif aralık iken kafamı olumlu anlamda salladım.
"İyiyim.." dudaklarım koluna sürtününce bir kaç saniye afallayarak göz-göze geldik. O bir kaç saniye içinde gözlerinin en derinlerini gördüm, afallamasını, şaşkınlığını. En son gözüm aşağı doğru hafifçe kayan adem elmasına takıldı.
Ama bu an çok uzun sürmedi. Ne olduğunu anlamadığım şekilde 3 saniye içinde ben ağaç olarak dikilmiş, Timur ise yanımda elini ensesine atarak etrafa gergin bakışlar atıyordu.
Ne yaşadım lan ben son 5 dakikada?!
***
Ağaç olarak dikilmek çok hoşuma gittiği için(!) şimdi de ulvi görevime bahçede devam etdiriyordum. Kısaca Dora'yı bekliyordum.
Farkettim de benim zaten ömrüm Dora'yı beklemekle geçiyor.
Popomda bir titreşim hissedince elimi arka cebime koyduğum telefona uzatdım. Ben telefonumu asla sesli kullanamazdım. Asla! Belli yaşımdan beri-ki, bu 'belli yaş' bir telefona sahip olduğum günden itibarendi- telefonum hep sessizde olurdu. Her ne kadar annemden azarlar işitsem, ablam tarafından defalarca kez nutuk dinlesem de o telefonun sesini kabullenemiyordum, arkadaş.
Gelen mesaj anonimdendi.
05..: Şimdi artık seni koklar yalnızlığım..
Al işte, ya. Al işte! Sabahki gülümsemem yeniden yüzüme oturmuştu. Telefonun yüzeyini baldırıma bastırarak gökyüzüne baktım. Gülme aptal, gülme, gülme, dudağını ısır, gülme..
Çiler: Seni arar seni sorar sevda çiçeğim..
05..: :o
Çiler: Ne?
Görüldü.
Çiler: Hey?
Çiler: Noldu?05..: Bu bir aşk itirafı mı.....?
Bahçedeki insanlar görmesin diye yüzümü ağaçların olduğu tarafa çevirerek güldüm.
Çiler: Gerzek..
05..: Güldüğünü hisseder gibiyim.
Çiler: Belki de?
Görüldü.
Telefona düşünceli gözlerle bakarken bugün olanlar aklımdan geçti. Bu gün yaşanan o garip andan sonra Timur bir anda bizi orada bırakarak gitmiş, Ekin'e de beni üniversitenin hastanesine mutlaka göstermesini emretmişti. Bunun üzerine ölürsem bu sorumluluğu almak istemediğini söyleyen Ekin beni fena bir halde sarsarak, çekiştirerek doktorun yanına götürmüştü.
Kafama elma yerken bile beynim o kadar hasar görmemiştir.
Doktor hikayeyi de öğrenince her şeyin yolunda olduğunu, merak edilecek bir şeyin olmadığını söylemişti.
Kafamı kaldırınca bana doğru gelen şahısla nedensizce ruh halim aniden çöküşe geçti. Bu gün alnımda boynuz çıkmasına sebep olsa bile asla takmayan, ilgilenmeyen, olaydan sonra bir kez bile sormaya gelmeyen Ömer.
Onu görünce yüzümü yeniden ağaçlığa doğru çevirerek buruşturdum.
"Merhaba.."
Yüzüme en sahte gülümsememi kondurarak Ömer'e doğru çevirdim yüzümü.
"Seni de soramadım bu gün, nasıl oldun?" Ona ciddi misin? der gibi baktım. Ciddi miydi?
"Yani, öyle değil. Fırsatım olamadı. Gerçekten."
"Tamam, olsun.."
"Ee, iyi misin?"
"İyiyim. Sanırım." Dedikten sonra 'ehehehehe' diye de bir gülme güldüm. Bu iş tamamdır.. Kesin aşık oldu bana bak.
"Tamam, daha iyi." Dudaklarını büzerek etrafına düşünceli bakışlar atıyordu. Kesin bana olan aşkını itiraf edecek. Nasıl tepki versem acaba aşkına? "Beraber geçelim mi eve?" Ağzına sıçtığımın puştu...
"Ya ben Dora'yı bekliyordum," ona sahte ama üzgün bakışlar attım. "Çok önemli bir işimiz var."
İkea'yı gezeceğiz.
"Ah, önemli değil. E sonra konuşuruz o zaman?"
Kafamı onaylar anlamda salladım.
"Sonra konuşuruz.." Her ne kadar etrafa baksam da o gözünü dikmiş bana bakıyordu. Gitsene be çocuk.
"Çisi! Geliyor musun?" Bana seslenen Dora kurtarıcım olmuştu.
"E ben gideyim o zaman?"
Gülümsedi.
"E sen git o zaman."
"Gideyim ben. Şey.. Görüşürüz."
"Görüşürüz."
Bir kaç adım ona bakarak arka-arkaya yürüdüğüm an çok sakat bir insan olduğum aklıma gelince önüme döndüm. Ders bitimine denk geldiği için bahçede çok fazla öğrenci vardı. Birkaç yüz tanıdık geliyordu. Mesela, çimenlerde squat yapan Ekin, geçen gün görsem de ismini unuttuğum Ekin'in öbür kız arkadaşı, gruptan bir kaç kişi ve girişte bedeni bize doğru olsa da gözlerini sağ omzu üzerinde inatla bir yere dikmiş Timur.
Canım sevgilim, ilk öpücüğüm sahibi kaslı kol. Seni asla unutmayacağım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALKON|Texting
Humor05..: Güneş kremini sürdün mü? Ç: Pardon? 05..: Cildin çok beyaz, güneş kremi sürmelisin. Ç: Kimsiniz? 05..: Benim kim olduğumu boş ver. Sen kim olduğunu biliyor musun? Ç: Kimmişim ben? 05..: İki gündür camın başından ayrılmamamı sağlayan kişi.