2.1 without you"

5.4K 542 862
                                    

Beomgyu Taehyun'dan gelen mesajlara anlam verememişti. Delirmesini haklı buluyordu çünkü neredeyse yirmi günü aşkın süredir Taehyun'a bir cevap vermiyor, sadece görüp geçiyordu. Yorgundu. Ruhunun tamamını kaplayan bu yorgunluk yüzünden gözlerini kırpacak gücü bile bulamıyordu kendinde. Sırf bu yüzden Taehyun'u da kendisiyle sürüklemek istemiyordu.

Sadece arkadaş kalmalılardı ve bunu kabullenebilmesi için de güce ihtiyacı vardı. Yorgunluğunu aşmalı ve sorunlarını kendi kendine hallettikten sonra yeniden Taehyun'a dönmeliydi.

Arkadaşı olarak.

Düşüncelerinin yoğunluğu içinde boğulurken beklemediği bir anda evin kapısı çalmış ve Beomgyu yavaş yavaş iyileşmekte olan ayağını zora sokmamak adına olabildiğince yavaş adımlarla kapıya ilerlemişti.

Beklediği biri yoktu ve kimin gelebileceğini kestirememişti. Bu yüzden kapıyı açar açmaz gördüğü bedenle şaşkına dönmüş ve aniden gözleri dolmuştu.

Hiçbir şey söylemeden yalnızca aralık kapının önünde dikiliyor ve ağlamamak için kendisini sıkarken vücudu sıcaklıyor, yüzü kızarıyordu. Görmek istemiyordu.

Ancak aniden fark ettiği şeyle bir anlığına gözyaşları donmuş ve kalbi ağzından fırlayacak kadar hızlı atmaya başlamıştı.

"S-sarı mı?"

O fark ettiği şeyle kendisini sakinleştirmete çalışırken, Taehyun kapının gerisinde duruyor ve ağlayarak ona bakıyordu. Tek kelime etmeden yalnızca Beomgyu'yu izliyordu.

Sarı saçları rüzgarla dans ediyorken her rüzgarda saçlarından yayılan vanilya kokusu Beomgyu'nun ciğerlerine hücum ediyordu ve o çaresizce ağzından çıkmak için direnen kalbini yatıştırmayı deniyordu.

"Yakışmış mı?"

Bu an daha önceki konuşmalarını hatırlatmıştı.

"Taehyun sana sarı saç çok yakışır. Bir gün sevişmek istersen bana sarı saçlarınla gel."

Bunu söyledikten sonra Taehyun'dan sağlam bir tekme yemiş ardından kahkahaya boğulmuştu. Ancak şimdi, uğruna tekme yediği şey tam karşısında duruyordu. Bu düşündüğü şey anlamına mı geliyordu?

"Bir gün sevişmek istersen bana sarı saçlarınla gel."

"Ne?"

"Öyle söylemiştin hatırladın mı?"

İkili uzun bir süre birbirlerine kenetlenmiş bakışlarıyla birbirlerini izlerken sağanak yağmur bastırmış ve Taehyun sırılsıklam olmaya başlamıştı. Deli gibi ıslanıyordu ancak hala yerinden kıpırdamamış ve bakışlarını Beomgyu'nun üzerinden çekmemişti.

"Taehyun,"

"Ayak ucuna bak Beomgyu."

Beomgyu neler olduğunu anlayamadan çattığı kaşlarıyla ayak ucuna baktığında, dakikalar önce donmuş gözyaşları yeniden faaliyete geçmiş ve Beomgyu'nun görüş alanını engellemeye başlamışlardı.

Olan hiçbir şeye inanamıyordu. Belki de bunlar olmuyordu. Belki de uyuyakalmıştı ve tüm bunlar bir rüyaydı.

Ayağının dibine bırakılmış kırmızı ipin ucunu takip ettiğinde, ipin Taehyun'un cebinde son bulduğunu görebilmişti. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordu. Kafası durmuştu ve beyni her zamanki gibi onu yüzüstü bırakmıştı.

"Bu ne?"

Beomgyu kapının önüne bırakılan kırmızı ipliğin ucuna eğildiğinde ipi tutmuş ve o neler olduğunu anlamaya çalışırken ip yavaşça çekilmeye başlamıştı.

fate • taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin