Taehyun
Masallar,
Tamamen sallamayla ortaya çıkan kelimeler ve sayfaların hayatımızda izler bırakıyor oluşu ne tuhaf öyle değil mi? Ya da kendimizi onlara kaptırıyor oluşumuz.
Doğrusunu söylemek gerekirse bu zamana dek masallara inandığım ya da onları sevdiğim söylenemezdi. Kendim inanmayı ve sevmeyi geçtim, inanan ve sevenlere da aptal gözüyle bakardım. Kısacası inanmazdım. Yani en azından masallarla dolu bir çocuk çıkagelip hayatımı peri masalına çevirmeden öncesine kadar böyle düşünürdüm. O çocuğun gelmesiyle her şeyin bir anda tepetaklak oluşu sanırım evrenin bana bir şekilde 'İşte böyle lafı yedirirler' deme biçimi falandı? inanın hiçbir fikrim yok ama yine de me olduğunu ya da nasıl olduğunu tam bilmesem de her şeyin tepetaklak olmasını ve laflarımı bir bir yemeyi çok sevdim.
Ve masalları da öyle. Öyle ki bazı günler Beomgyu'nun masallarını kendi kendime tekrar eder, öyle uykuya dalardım. Bazı zamanlar her şeyden masallar sayesinde kaçardım. Her şey üzerime geldiğinde kaçacak bir yolumun oluşu iyi hissettiriyordu ve Beomgyu bana bunu hediye etmişti.
Hayatım boyunca dinlenebilmek ve rahatça nefes alabilmek için sığınacak bir şeylerim olmamıştı ancak, Beomgyu geldiğinden beri sanki kendisi yetmiyormuş gibi bir de masallarıyla iyileştirmeye başlamıştı beni.
Onun masallarıyla korkunç şeylerden kaçıp annesinin kanatlarının altına saklanan küçük çocuklar gibi hissediyordum her seferinde. Şimdi de öyle. Dakikalardır kollarımın arasındayken anlattığı masalı heyecanla dinlerken, yorulmuş ve "Aman mutlu son işte ya" diyip pes etmişti. Yorulduğu için kısa kestirmesine istemeden de olsa gülmüştüm.
"Ne gülüyorsun be?"
"Yaşlandın mı sen ne oldu ya? Hiç de çekemiyorsun artık masal anlatmayı." Adım adım çatılan kaşlarıyla onu sinirlendirmeye başladığımı anlayabiliyordum. "Sensin be yaşlı salak."
Kolumu sıktığında mızmızlanmak adına ağzımı açmıştım ki, odanın kapısında görünen bedenle dikkatim oraya yönelmiş ve anında gülümsemeye başlamıştım. "Masal zamanı! masal zamanı!"
Heyecanla yatağa atlayıp aramıza girdiğinde Beomgyu bana bakarak dil çıkarmış ve o da bağırmaya başlamıştı. "Evet Taehyun masal zamanı! masal anlat."
"Ama ben masal anlatamıyorum ki Daniel." Üzülmüş gibi yapıp dudaklarımı büzdüğümde o da büzmüş ve bir süre düşünür gibi yapmıştı. "Ama baba! Beomgyu babam dün bana sana masal anlatırım ama yarın da Taehyun anlatırsa dedi. Onu öyle ikna ettim o yüzden şimdi de sıra sende. Evlilik bir takım oyunudur unutma o yüzden şimdi sorumluluk sahibi bir baba ol ve bu tatlı oğluna masal anlat."
Bazı günler karşımda Beomgyu'nun bir ikizi oturuyor gibi hissediyorum. Daha küçük versiyonu. Evet Beomgyu bir şekilde kesinlikle ikiye bölündü ve ortaya Daniel çıktı. Eminim gerçekten.
Beomgyu yetiştirdiği canavara keyifle bakarken, pes etmiş ve küçük bedeni yatağın içine çekerken bir yandan da anlatılabilecek masallar düşünmeye başlamıştım.
"Tamam bir şeyler buldum ama masal bittiğinde kötü de olsa çok beğenmiş gibi yapıp Beomgyu babana beni öveceksin tamam mı?"
Beomgyu kahkaha attığında ona karşı dil çıkardım ve masalı anlatmaya başlamadan önce çok ciddi bir şey yapıyormuşçasına üstümü düzelttim.
"Evet başlıyorum, hm...Bir varmış bir yokmuş, küçük bir gezegenin içinde birbirinin kaderi olan ancak birbirlerinden son derece habersiz olan iki beden yaşarmış. Birinin kalbinde kırık parçalar varmış, ötekinin kalbinde ise kocaman bir boşluk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fate • taegyu
Fanfic"Japon mitolojisine göre tanrı birbirlerinin ruh eşleri olan çiftleri serçe parmaklarından görünmez kırmızı bir iple birbirine bağlarmış. Parmağına bak, iplerimizin birleştiğini görüyor musun?"