"Yeonjun yine kekleri ilk bulan kazanır oynayalım mı?" Daniel salıncaktan inip hevesle Yeonjun'a doğru koşmuş ve yanına varır varmaz Yeonjun'un etrafında koşmaya başlamıştı. "Oynayalım mı? Oynayalım mı Yeonjun? Oynayalım mıııııı?"
'Yeonjun çocuğu kaybedeyim falan deme sakın!'
Uzun uzun düşündükten sonra omuzlarını silkmiş ve "Oynayalım!" diye neşeyle bağırdıktan sonra Daniel'le el ele tutuşup zıplamaya başlamışlardı. Onu kıramıyordu. Her şeyi beceren kendisi, Daniel'i reddetmeyi beceremiyordu. Eh bundan şikayetçi olduğu da söylenemezdi.
"İşte Beomgyu tam da bunu tahmin ettiği için beni gönderdi."
Boş parkta tanıdık sesin duyulmasıyla ikili zıplamayı bırakmış ve Daniel birden kollarını iki yana açıp parkın girişine koşmaya başlamıştı. "Soobin hyung!"
"Daniel!" Yere çömelip kollarını iki yana açtığında Daniel daha da hızlı koşmaya başlamış ve yanına ulaşır ulaşmaz sıkıca Soobin'e sarılmıştı. "Yeonjun Soobin hyung gelmiş!"
"Görüyoruz herhalde Daniel."Soobin kucağında Daniel'le çömeldiği yerden kalkarken ufaklığın yanağına öpücükler kondurmuş ve Daniel'in tatlı kıkırtılarını işitirken bakışlarını direkt Yeonjun'a çevirip ona doğru yürümeye başlamıştı.
"Hani koreografi dersine gidiyordun sen?"
Yeonjun gergince gülümseyerek ensesini kaşımış ve sallayacak bir şeyler düşünmeye başlamıştı. Başlamıştı başlamasına ancak bulduğu söylenemezdi. Kelimenin tam anlamıyla hapı yutmuştu.
"Sevgilim koreografi dersini her zaman veririm. Daniel oyun oynamak istedi ben de dedim ki oynayalım tabi."
"Yalancı! Beomgyu babamdan izin alıp oyun oynamak için beni kreşten alan sendin bir kere."Yeonjun kaş göz işaretleriyle Daniel' susturmaya çalışırken Soobin imalı imalı sırıtmış ve "Hmmm." demişti.
Yeonjun battıkça battığını bildiği için azar yeme ihtimalini olabildiğince düşürmeye yönelik hareketlerde bulunmaya başlamış ve tatlı tatlı sırıtmaya çalışırken Soobin gülümseyip Yeonjun'un dudaklarına küçük bir öpücük kondurmuştu.
"Tamam kızmayacağım ama kek bulma oyunu yasak size. Onu oynayamazsınız çünkü en son ikiniz de kayboldunuz amına ko-" Sözü birden kucağında parlak gözleriyle hayran hayran kendisine bakan küçüğü görmesiyle kesilirken, gergince yutkunmuş ve az önce küfür edecek olan kendisi değilmiş gibi sözü çevirmeye çalışmıştı.
"Kayboldunuz ama korktuk. Duydun mu Yeonjun?"
Doğrudan Yeonjun'a konuşuyordu ama Yeonjun orada değil gibiydi. Hala salak salak sırıtıp Soobin'in dudaklarına bakıyordu. Birlikte olalı henüz birkaç ay oluyordu ve hala onun tarafından öpülmeye alışamamıştı. Hayal gibi geliyordu. Kolay zamanlardan geçmemişti. Soobin'den hoşlandığını fark etme ve kabullenme evresi onu çok yormuşken bir de Soobin'e açılma evresi vardı ve bu onun en zorlandığı kısımdı.
Neyse ki tüm hepsini atlatıp bir şekilde Soobin'le olabilmişti. Daha doğrusu hepsini Soobin sayesinde atlatmıştı çünkü Soobin Yeonjun'dan daha kolay kabullenmişti ona olan duygularını. Bu yüzden Yeonjun'dan hep bir adım önde gitmiş ve en sonunda kendisi açılmıştı. Bunu yaptığı en iyi şey olarak nitelendiriyordu çünkü Yeonjun'la olmak uzun zaman sonra ona yaşamak için bir neden kazandırmıştı.
"Yeonjun?"
"Hm?"
"Efendim hyung?"Seslenişine Daniel de yanıt verince Soobin'in kaşları çatılmış ve Yeonjun hemen açıklamaya girişmişti. "Ya benim diğer adımı verdik ya bu zibidiye, Beomgyu bazen çocuğa yanlışlıkla Yeonjun diyor ondan iki Yeonjun'umuz var şu an." Soobin kahkaha atınca "Çocuğun kişiliği de sana benzemez umarım." demişti ve bunu söylemesiyle Yeonjun kollarını göğsünde birleştirip kızgınmış gibi bakmaya çalışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fate • taegyu
Fanfiction"Japon mitolojisine göre tanrı birbirlerinin ruh eşleri olan çiftleri serçe parmaklarından görünmez kırmızı bir iple birbirine bağlarmış. Parmağına bak, iplerimizin birleştiğini görüyor musun?"