2.2

5.7K 545 690
                                        

Güneş ışığı odanın açıkta kalan penceresindem içeri süzülürken, hafif esen rüzgar da perdelerin arasından yorgana ve oradan da birbirlerine sarılı bedenlerin üzerine örtülüyordu.

İplerle çizdikleri hikayenin sonunda bir süre öylece birbirlerini izlerken soluklanmış, dinlendikten sonra ise beraber duş alarak bir şeyler atıştırmış ve günün sonunda, günün içine akan zamana karşı koyamayarak gecenin kollarına atılmışlardı.

Bu süreçte Taehyun bulduğu her fırsatta kolunun hemen üzerinde, bir nefes uzağında yer alan Beomgyu'nun yanaklarına küçük öpücükler kondurmayı bırakamamıştı. Onu uyurken izlemeye daldığı için gece boyunca gözünü bile kırpmamıştı.

Hafif rüzgarın kıvırcık saçlarını kıpırdatışı, vücudundan yayılan sıcaklığın ev gibi hissettirişi, nefesinin Taehyun'un boynuna çarpışı, daha nice küçük detay Taehyun'a uykuyu unutturmuştu.

Sanki bir saniyeliğine de olsa gözünü kırparsa Beomgyu yanından silinecek gibi davranıp aceleyle her saniye onu süzüyordu. Ne kadar çok bakarsa zihnine resmi daha kolay çiziliyor ve silinmeyecek kadar güçleniyordu.

Hangi ara ona bu kadar bağlandığını o da bilmiyordu. Birden bire zihni Beomgyu'yla dolmuş taşmıştı ve o kendini, aniden zihnine ev inşa eden bu 'yabancıya' karşı duvarları yıkılmış halde bulmuştu.

Sorun değildi.

Beomgyu'nun birden belirip, Taehyun'un kendine  koyduğu kurallarını yıkması ve büyük bir titizlikle çektiği kırmızı çizgisini yok etmesi Taehyun için sorun değildi.

Çünkü çizgiyi iplere dönüştürmüş ve ipleri ise nefesini adadığı bu çocuğun hayatına dolamıştı.

Yok olan çizgiyle beraber arkadaşının kalbinin ağırlığı da kalkmış ve Taehyun yaşamaya başlamıştı.

Bu zamana kadar o ağırlık ve acıyla yaşamaya çalışmıştı. Yıllarca kendini suçlamıştı, hoş hala suçluyordu ancak şimdi nefessiz değildi.

Beomgyu'nun gözlerine baktıkça yaşadığını hissediyordu.

Taehyun yaşıyordu.

Kolundaki kıpırdanışla Beomgyu'nun saçlarında takılı kalmış bakışlarını yüzüne çevirdiğinde Beomgyu'nun uyanmış olduğunu ve çattığı kaşlarıyla kendisine baktığını görmüştü.

"Ne oldu? Kabus mu gördün Beomgyu'm?"

"Evet."

Gördüklerini hatırlar hatırlamaz gözleri dolmuş ve bir titreme vücudunu esir almıştı.

Bununla beraber Taehyun da endişelenip Beomgyu'yu daha sıkı sarmalamış ve saçlarına bir öpücük kondurduktan sonra sırtını sıvazlamaya başlamıştı.

"Ne gördün bebeğim? Hayır ağlama geçti tamam mı? Ben buradayım."

Beomgyu yumruk yaptığı eliyle Taehyun'un tişörtünü sıkmaya başlamıştı. "Gidiyordun. Taehyun gitmezsin değil mi? Benim senden başka kimsem yok. Gitme diyerek üstüne yük bindiremem ama gitmek istersen bana söyle olur mu?"

"Şşh hayır ağlama demedim mi? Ben hep burada kalacağım tamam mı bebek pudrası? Bir uyanacaksın bacaklarımı yine sana sıkı sıkı dolamış olacağım. Söylenip ittireceksin. Seninle alay edeceğim ve sen sinirlenip vuracaksın. Sana masallar anlatacağım ve beraber kayadaki çocuğumuzu büyüteceğiz."

Beomgyu tutmaya çalıştığı yaşları tamamıyla serbest bıraktığında, Taehyun saçlarını okşamaya başlayıp konuşmayı da sürdürmüştü.

"Adımların nereye giderse, ayak izlerinin üstünü kendi ayak izlerimle dolduracağım Beomgyu. Evren yok olana kadar seni sevip, senin yanında olacağım."

fate • taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin