"Ne unuttun yine aptal sevgil- Yeonjun?"
Beomgyu karşısındaki bedenle şaşırırken Yeonjun gülümsemeye çalışıyor ve gerginlikle Beomgyu'nun yüz ifadelerini izliyordu. Buraya kötü bir amaçla gelmemişti ve Beomgyu'nun böyle sanmasını istemiyordu. Bu yüzden hemen söze girmeye karar vermişti.
"Korkma kötü bir şey için gelmedim. Ben sadece," Eliyle ensesini kaşırken Beomgyu tek kaşını kaldırmış sorgularcasına onu izliyordu. "Sen sadece ne? Sevgilimi dövmeye ya da beni tehdit etmeye mi geldin?"
Beomgyu'nun sözleri kalbini acıtırken yutkundu ve sözüne devam etti. "Ben seni tebrik etmeye geldim."
Arkasında sakladığı çiçeği Beomgyu'ya uzatırken Beomgyu'nun çiçeği almasını beklemiş ancak beklediği olmayınca çiçeği çabucak eline tutuşturmuştu. Beomgyu çiçeğin şaşkınlığını atlatamazken bir de yüzüne doğru uzatılan ödülle iyice şaşırmıştı.
"Ne tebriği? Yeonjun taşak mı geçiyorsun benimle?" Yeonjun onun bu doğal haline gülerken, bakışları kendisine bön bön bakan Beomgyu'yla kesişmiş ve gülmeyi bırakmıştı.
"Yarışmadan çekildim. Kim kazandı hiçbir fikrim yok ama ödülü sana getirdim."
"Lan bir de çaldın mı!" Beomgyu panikle gözlerini kocaman açarken Yeonjun kendini tutamamış ve az öncekinden daha büyük bir kahkaha patlatmıştı. "Hayır, ödülü kendim yaptırdım. Üstüne bak."
Beomgyu elindeki çiçeği salonda duran komidinin üstüne bırakırken, Yeonjun'un kendisine uzattığı ödülü almış ve üstündeki yazıya bakmıştı.
dünyanın en iyi dansçısı, Choi Beomgyu
"Amacın ne Yeonjun? Bir yere gizli kamera mı koydun? Aniden dudağıma yapışıp sonra da fotoğrafı Taehyun'a mı atacaksın? Kamera nerede? Yerini söyle de güzel bir poz vereyim."
Yeonjun cevap vermek için ağzını açsa da Beomgyu'nun kendisine kızgın olmasını haklı bulduğu için sessiz kalmaya karar vermiş ve o sırada az önce uzattığı çiçeği bir anda kendi kollarında bulmuştu.
"İstemiyorum."
"Beomgyu özür dilerim. İyi olmanı istiyorum."
"İyi olmamı istiyorsan hayatımdan çıkıp git."
"Beom-" Kapıyı Yeonjun'un suratına kapattıktan sonra derince bir nefes almış ve sakinleşmeye çalışmıştı.
Normalde böyle biri değildi. Biri ona çiçekle geldiğinde ne olursa olsun geri çevirmez ve alırdı. Bunu saygı olarak görüyordu ancak Yeonjun onun saygısını hak etmiyordu. Kendisini Taehyun'la tehdit eden birine gösterebileceği en son şeydi saygısı.
Geldiği yolu gerisin geri zıplayarak döndüğünde Taehyun'un her an gelebileceğini hesaba katarak tabakta ne varsa hepsini ağzına atmış ve ağzına sığmayan yemekler yüzünden dışarıdan görüntüsünü hayal ederek kendisine gülmüştü.
Ardından çok geçmeden kapının açılma sesini duyar duymaz gülümsemiş ve koridora doğru bağırmıştı. "Taehyun'um!" birkaç tıkırtının ardından Taehyun da ona seslenmiş ve oturma odasının kapısında görülmüştü. "Beomgyu'm."
Odaya girip Beomgyu'nun saçlarını karıştırmış ve karşı koltuğa oturup soran gözlerle Beomgyu'yu izlemeye başlamıştı. "Niye öyle bakıyorsun?"
"Sakın bana unuttuğunu söyleme."
"Neyi?" Taehyun işin ironikliğine kahkaha atarken Beomgyu daha da meraklanmıştı. Neyi unuttuğuna dair hiçbir fikri yoktu. Neyi hatırlamalıydı ki unutmasın onu bile bilmiyordu. "Taehyun ne gülüyorsun? Sen bugün bir tuhafsın korkmalı mıyım?"
![](https://img.wattpad.com/cover/242089600-288-k922090.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fate • taegyu
Fanfic"Japon mitolojisine göre tanrı birbirlerinin ruh eşleri olan çiftleri serçe parmaklarından görünmez kırmızı bir iple birbirine bağlarmış. Parmağına bak, iplerimizin birleştiğini görüyor musun?"