Ay tüm parlaklığıyla gökyüzünde asılı dururken yıldızlar da ona eşlik ediyor ve gürültülü şehir uykuya yattığı için sessizliğin arasında, Beomgyu uykusunda yalnızca rüzgar yüzünden cama çarpan ağaç dallarının sesini duyuyordu.
Ancak çok geçmeden yatağın diğer ucundaki bedenin kıpırdanmalarını da duymaya başlamış ve yatağın sallanması yüzünden uykusu bölünmüştü. Gözlerini açarsa gece boyunca bir daha uyuyamayacağını bildiği için başlarda yalnızca sesleri dinleyip neler olduğunu anlamaya çalışmıştı ama anlayamayınca en sonunda arkasını dönmüş ve uykusunun arasında durmadan bir şeyler sayıklayan ve ağlayan Taehyun'la karşılaşmıştı.
"Taehyun?"
Taehyun'un rüyasında ne gördüğünü bilemediği için kabaca dürtmek ve onu korkutmak yerine nazikçe dürtüyordu. "Taehyun'um." elini yaşlar yüzünden ıslanmış yanaklarında gezdirirken, yanağına küçük de bir öpücük kondurmuş ve yaşları silmişti. Tam o sırada ise Taehyun uyanmıştı. "Beomgyu,"
"Kabus mu gördün?"
Taehyun başını sallayınca Beomgyu uzandığı yerde tamamen doğrulup Taehyun'a sıkıca sarılmış ve sırtını sıvazlamaya başlamıştı. "Geçti sorun yok bak burada benimlesin."
Taehyun kollarını kendisine sarılan bedenin beline dolarken, yüzünü de Beomgyu'nun boynuna gömmüş ve sakinleşmek için kokusunu içine çekmişti. Beomgyu boynuna değen dudaklar yüzünden gıdıklanırken, Taehyun kulağına dolan tatlı kıkırtıyla gülümsedi.
Rüyasında ne görürse görsün ya da bir gün boyunca ne kadar yorucu ve üzücü şeyler yaşarsa yaşasın, gün sonunda Beomgyu'nun kendisini sarmalamak için kollarını açıp bekliyor olduğu gerçeği onu tamamen rahatlatıyordu. Birçok şeyi yanında Beomgyu'nun olduğu gerçeğini hatırladıkça atlatıyordu. Beomgyunun varlığı onun için 'her şey düzelecek' demekle aynı şeydi.
"Ne gördüğünü hatırlıyor musun? Anlatmak istersen dinlerim." Yine yapıyordu. Taehyun, Beomgyu bunun farkında mı bilmiyordu ama o dünyanın en nazik insanıydı. Tartıştıklarında bağırmamaya çalışır, bağırırsa da hemen özür dilerdi. Taehyun'u ağlarken görürse önce olanı sormak yerine sımsıkı sarılır ve sakinleştirir, ondan sonra nazikçe neler olduğunu sorardı. Ve yine öyle yapıyordu. Onun bu temkinli yaklaşımı Taehyun'a kendini güvende hissettiriyordu.
"Gun ve..." Önce yutkunmayı denedi. Söyleyip söylememek arasındaydı ve bir karara varmak için vakti olduğunu da sanmıyordu. "sen vardın." Sırtını sıvazlayan eller durduğunda gergince gözlerini kapatmış ve Beomgyu'nun konuşmasını beklemeye başlamıştı.
"Ben mi vardım?"
Gözlerini açar açmaz Beomgyu'nun meraklı bakışlarıyla karşılaşmıştı. Yatakta bağdaş kurmuş ve ellerini de kucağına indirmiş meraklı gözlerle Taehyun'u izliyordu. Rüyada neler olduğunu bilmediği için biraz gergin gibiydi. İstemsizce elleriyle oynamasına bakılırsa gibi fazla kalıyordu.
"Evet. Şey," Taehyun'un ıkına sıkıla bir şeyler anlatmak için ağzını aralayıp sonra da vazgeçmesi daha da gerilmesini sağlarken, olabildiğince yumuşattığı sesiyle Taehyun'a seslenmiş ve güvende hissetmesi için bir elini de Taehyun'un bacağına yerleştirmişti.
"Neden çekiniyorsun sen? Anlatamayacağın şeyler mi gördün?"
"Hayır ondan değil sadece...çok olmaya başlamışım gibi hissediyorum. Yani Gun konusunda. Benim yüzümden çok fazla yükün altında kaldın ve ben hala sana Gun'dan bahsediyorum. Sevgilim senken bana aşık olan bir çocuğun mektubunu bile okudun Beomgyu. Üstelik tek bir şikayette bile bulunmadan. Gülümsemeye hatta beni rahatlatmaya bile çalıştın bunu yaparken. Sana artık ondan bahsetmek istemiyorum çünkü bıktığını biliyorum, ki çok da haklısın. Ben sadece-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fate • taegyu
Fanfic"Japon mitolojisine göre tanrı birbirlerinin ruh eşleri olan çiftleri serçe parmaklarından görünmez kırmızı bir iple birbirine bağlarmış. Parmağına bak, iplerimizin birleştiğini görüyor musun?"