Ay Işığı Çiçeği

-12-

"Her sene heyecanla beklediğimiz an geldi! 1817 sezonunun en görkemli maskeli balosu perşembe gecesi gerçekleşecek ve tabi ki ev sahipleri pek saygıdeğer Rutherford çifti bütün hazırlıklarını tamamladı. Sevgili yazarınız bu seçkin davette kimlerin boy göstereceğini merakla beklerken aldığı duyumları da sizlerle paylaşmayı bir borç bilir: Evet, Dük Stone ve Dük Farrell döndü!

Yazarınız hangi beyefendinin geceyi erken sonlandıracağını bizzat öğrenmek istediğinden davette bulunacak. Ah, elbette Townsende ve Cameron aileleri de orada olacağından dikkatli olmakta fayda var. Zira herkesin bildiği gibi söz konusu aileler arasında sıkı bir akrabalık bağı mevcut ve kimse onları karşısına almak istemez..."

Pembe Düşler adını almış dedikodu gazetesini kapatıp dostlarına dönen Düşes Clarabel Cameron, son okuduğu satırlar sayesinde neşeliydi. Siyah parlak saçlarını geriye savurdu ve tüm Londra'nın kendisi ve arkadaşlarını ürkütücü buluyor olduğu gerçeğinden son derece keyif aldığını söyleyiverdi.

"Bundan ben de oldukça memnunum," deyip karısına katıldı Dük Anthony Cameron ve kehribar gözlerini genç kadından ayırmadan "Pek tatlı kuzenlerimiz de döndüğüne göre bu yıl baloda eğlenebileceğiz," dedi.

Anthony Cameron'ın cemiyetteki lakabı şeytandı ve buna öz annesi dahil kimsenin bir itirazı yoktu. Evlendikten sonra, insanları rezil eden laflarının biraz olsun azalacağını düşünmüştü soylular. Diğer yandan eşi ile bir araya geldikten sonra iyice beter bir hal almıştı fakat aklı olan kimse durumdan şikayet edemezdi. Dük Cameron, İngiltere'nin en güçlü düklerinden olmakla kalmayıp kız kardeşini ülkenin en zengin dükü ile evlendirmişti: Dük Nicolas Townsende.

Trajik aile geçmişi sebebiyle cemiyete oldukça geç katılmış olan Dük Nicolas Townsende, tartışma konusu dahi olmadan İngiltere'nin en çok korktuğu isimdi. Ne vardı ki eski adıyla, Leydi Victoria Cameron ile evliliğinden sonra davetlere sık katılır olmuştu ve eşine duyduğu sonsuz aşkı saklama gereği duymadan gözler önüne sermesiyle beğenileri ve hemen peşinde ardı arkası kesilmeyen kıskanç bakışların hedefi olmuştu.

Nicolas Townsende bir dük olarak aşık olmanın zayıflık göstergesi olduğunu Londra cemiyetinde öğrenmişti ve bunu beğenmeyip karısına daha fazla iltifat etmeye başlamıştı. Siyah saçları, uzun boyu ama en çok da gök mavisi delici gözleri ile Tanrı'dan bir parça gibi kusursuz olduğu bahsi ortalarda dolaşıyordu ve eşi de bundan gurur duyuyordu.

Anthony Cameron'ın kız kardeşi ve Nicolas Townsende'in eşi olarak Düşes Victoria Townsende herkesin gıptayla izlediği hayatından oldukça memnundu. Yıllar önce şimdi oturduğu misafir salonunda oturacağını birileri söylemiş olsaydı muhtemelen rüyadan ne zaman uyanacağını sorardı ancak gelin görün ki buradaydı; Stone malikanesi.

"Victoria yıllar geçti ve hala bize bakıp ağlayabiliyorsun!" diyerek genç kadını düşüncelerinden ayıran Düşes Clarabel Cameron oldu.

Yıllar önce yaşadığı talihsiz durumdan ötürü cemiyetin kısa süreli dışladığı Clarabel Cameron ise İngiltere'nin hakkında konuşmaya en çok korktuğu düşesti. Elbette güçlü ailesi ve dostları hep yanındaydı fakat herkes bilirdi ki düşes de en az eşi dük kadar açık sözlü ve... Patavatsızdı. Yine de o hep ve hala en güzel olandı. Üstelik modaya göre elbiseler diktirmekle de uğraşmazdı, yıldız parlaklığındaki yeşil gözleri süt beyazı tenine oturuyor; simsiyah saçları eşliğinde cazibeli bir görünüm veriyordu ona ve kendisi de bunu biliyor ama umursamıyordu.

Aile üyeleri aksine toplumda kurallara uyma gereği duyan Victoria Townsende'in aslında ne kadar çocuksu ve hassas olduğunu yalnızca odadakiler biliyordu. Özellikle anne olduktan sonra her zamankinden daha sahiplenici bir tutum yerleşmişti ruhuna. İnsanların tek kötü kelimesine katlanacak gücü kalmadığından davetlerde son derece ölçülü ve uygun bir düşes oluyordu. Tabi bu ailede ne kadar uygun olunabilirdi, bilemiyordu... En yakın arkadaşı Clarabel'e onları çok sevdiğini söylerken gözü bir diğer yakın arkadaşı olan Dük Colin Farrell'a kaydı ve içi burkuldu.