-10-

897 67 1
                                    

"Neye sinirlendiğimi mi merak ediyorsun?"

"Evet," derken ciddiydi genç kadın ve adamın karşısında dikiliyordu.

"Aklımdan geçenlere sinirlendim."

"Aklından ne geçiyor?"

"Seni seviyor olduğum gibi bir saçmalık!"   

Son duyduğu cümle karşısında herhangi bir şaşkınlık ifadesi takınmayan genç kadın, açık ve olabildiğince net konuşması gerektiğini fark etti. Aslına bakılırsa böyle bir konuşma yapması gerekeceğini tahmin etmemişti ancak kendisi adına sorun değildi. Nasıl olsa çocuk yaşta hayatın çoğu gerçeği ona öğretilmişti. Derin bir nefes alıp adamın gergin suratına şöyle bir baktı.

"Bak," diye başladığında Rosalinda, adam da doğrudan kendisine bakıyordu. "Aramızda geçenler yüzünden böyle düşünüyorsun yani seni anlıyorum. Çiftleşme dansı canlılar arasında bu şekilde yorumlanır-"

"Çiftleşme neyi?" derken haykırdığının farkında bile değildi yabancı. Neyse ki genç kadın oldukça düz bir ses tonuyla, aralarındaki öpüşme ve peşinde gelen yakınlaşma hareketlerinin çiftleşme dansı olduğunu anlatmak konusunda kararlıydı. Bu noktada adamın sabrı taştı ve hemen evden çıkmaları gerektiğini söyledi. Aksi takdirde odada bulunan ve kendisi için oldukça küçük olan misafir yatağını parçalayacaktı. Bunu yapmamak konusunda kendisini tutmuş olmasındaki tek sebep yaşlı çiftti.

İkili evden yeniden çıkıp ahırların ilerisindeki düzlüğe yürüdü ve bu sırada kısa bir sessizlik hakim oldu. Hiç değilse yabancının küfürlerini duymazdan gelen Rosalinda için durum buydu.

"Rahatça bağırabilirsin," deyip olduğu yere oturdu genç kadın ve eteklerini bacaklarının altına topladı.

"Sen de rahatça çiftleşme numaralarımızdan bahsedebilirsin," diye cevap verip somurtan suratıyla kadının karşısına yerleşti yabancı.

Rosalinda ağzını sonuna dek açıp esnedikten sonra iç çekti. Sabahın köründe uyanmış ve Robert ile saatler süren hesaplamalar yapmıştı. Ardından oldukça neşeli vakit geçirdiği şenlik için saçlarını yoldurmuş, üstüne tüm bedenini saran bu elbiseyi giyinmişti. Yetmezmiş gibi dans edip koşmuştu ve şimdi içtiği şarabı da hesaba katarsa, kolunu kaldıracak hali yoktu. Şuracıkta kıvrılıp uyuma fikri öylesine cazipti ki kendini çimlerin yumuşaklığını düşünmekten alamıyordu. Ne yazıktı ki uzansa dahi adamın kıyameti bizzat kendi elleriyle koparacağına emindi. Bu sebepten sırtını dikleştirdi ve gözlerini zorlayarak konuşmaya başladı.

"İngiltere'de kız çocuklarının bu şekilde büyütülmediğini biliyorum fakat babam beni yetiştirirken açık olmayı seçti. Bir kadın ve erkek arasında geçenlerden ve nasıl çocuk yapıldığından haberim var yani hiç değilse hayvanlar üzerinden edindiğim tecrübeler var."

Adam içinden kadını sonuna dek dinleyeceğine dair kendi kendine söz verdiği için biraz olsun ortamın akıl almaz halini es geçmeye çalıştı. "Baban nasıl bir açıklıkla büyüttü seni?"

"Erkek ve kadın birbirine ilgi duyduğu zaman tıpkı doğadaki canlılar gibi kur yapmaya başlıyor ve diğerini çiftleşmeye çağırmak için çeşitli hareketler yapıyor."

"Bu çeşitli hareketler öpüşmek ve sarılmak mı?"

Genç kadın kafasını sallayıp adamın ciddi merakı karşısında gülmeden edemedi. "Elbette sen daha iyi bilirsin."

Adam hafifçe başını öne eğip kadının bazı gerçekleri bildiğini kabul etti ama hala içine sinmeyen noktalar vardı ve gururunu ezdirmek pahasına bunları öğrenmeye karar vermişti. "Kadın ve erkek arasında geçenlerin karşılıklı hoşlantı gibi duygularla oluştuğunu bilmene sevindim ancak şunu anlamıyorum," derken yeniden kadının mavi gözlerine çevirmişti bakışlarını. "Sırf öpüştüğümüz için mi seni sevdiğimi söylediğimi düşünüyorsun?"

"Evet."

"Daha önce birini sevdin mi Rosalinda?"

"Tabi ki!" derken yükselen sesiyle alınmıştı genç kadın. Kollarını önünde bağlayıp biçimli kaşlarını çattı ve dudaklarını büzdü.

"Ailen ve keçilerin dışında birini sevdin mi?"

"Eh," dedi düşünerek Rosalinda ve elini yanağına götürüp kafasını gökyüzüne çevirdi. "Robert ve Judy'yi de seviyor gibiyim ama onlara sakın söyleme!"

"Neden?"

"Bunu onlara neden söyleyeyim ki?" diye sordu genç kadın öylece. "Sonunda hiçbir şey kazanmayacağım bir çift laf işte."

"Sevgin karşısında bir kazanç beklemezsin," derken tamamen değişmişti adamın sesi. "Sevgin ruhunu besler ve seni daha mutlu bir insan yapar-"

"Bunu da o süslü arkadaşların mı söyledi yoksa?" diye sorup kıkırdadı Rosalinda ve birden ayağa fırlayıp ağaçlarla çevrili yola doğru yürümeye başladı. Adamın peşinden geldiğini bildiği için arkasını dönmeden "Az sonra gün doğacak gel de sana göstereyim," dedi.

Genç adam önünde sallanarak yürüyen kadına bakarken içinde bastıramadığı ve kesinlikle adını koyamadığı duygulara lanet etti. Daha ne duyması gerekiyordu sevilmediğini anlaması için? Kadın açıkça onunla dalga geçiyordu ve hala peşinden gidiyordu. Hayatında hiç bu kadar sefil hissetmemişti.

Yabancının içinden geçenlerden habersiz Rosalinda ise güneşi en yaraşır biçimde selamlayacakları noktayı hesaplamakla meşguldü. Üstelik öyle dikkatsiz yürüyordu ki neredeyse her geçtiği ağaçtan bedenine bir armağan –o buna inanıyordu- alarak ilerliyordu.

Beyaz teninde yeterince kırmızı çizik oluşturduktan sonra durdu ve kafasını gökyüzüne kaldırıp genişçe gülümsedi. Ardından ellerini havada sallayarak "Günaydın!" diye bağırdı. Üstelik bu gayet olağan bir hareketmiş gibi genç adamdan da aynısını yapmasını istedi ve gün, tüm kızıl-turuncu görkemiyle doğarken, ikili dakikalar boyunca onu kadının istediği biçimde selamladı.

Lasseter çiftliğinin biraz ötesinde yaşananları duyan veya gören olsa muhtemelen oradakilerin yaramaz iki çocuk olduğunu ve terbiye edilmeleri gerektiğini söylerdi. Nitekim doğan güneşe ve ağaçlara bağıranlar yetişkinlerdi fakat belliydi ki sıradan yetişkinler değildi. Aksi takdirde aralarında evlilik bağı olmadan orada bulunmalarının dahi skandal olarak yorumlanacağını bilip dikkatli olurlardı. Dikkatli olmak mı? Ne genç adam ne de genç kadının o sırada dünya umurunda değildi. Küçük bir kırıntı dahi umurlarında olsaydı içine girdikleri bu tutku dolu öpüşmeyi daha da şiddetlendirmek yerine sakinleşmeye çalışırlardı, değil mi?

Ay Işığı ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin