-8-

905 68 12
                                    

Ağustosun son haftası gelip çatmıştı ve bu da çiftlikteki herkesin bildiği gibi Robert ve Rosalinda'nın saatler süren münakaşalarının başladığı anlamına gelmekteydi. Hayvanların bakımından tutun onlar yoluyla sağlanan kazancın konuşulduğu bu sohbetler yalnız ikisi arasında dönüyordu. Çalışanlara ödenecek para ve mutfak masrafları itinayla hesaplanıyordu Robert tarafından ve Rosalinda her seferinde bir hata bulup yaşlı adamı çileden çıkarmayı başarıyordu. Neyse ki bu yıl tahminlerinden fazla miktarda kazanç sağlamışlardı da kavgaları uzamayacaktı. İkili asla sesli dile getirmese de yabancının onlarla kasabaya gelmesi işlerine gelmişti çünkü genç adamın şamatacı tavrı yüzünden alıcıların kafası önemli oranda karışmıştı ve pazarlık fikri ortadan kaybolmuştu.

"Hayvanların yemleri konusunda çiftliktekilerle sen konuşur musun?" diye sorarken oturduğu sandalyeden kalkmıştı genç kadın.

Robert başını sallayıp halledeceğini söyledi ve önündeki kağıtları toplamaya başladı. Rosalinda'nın vakit kaybetmek istemediğini bildiğinden "Hadi git de hazırlan," dedi ve o da ayaklandı.

Genç kadın koşarak merdivenleri çıkıp odasına girdi ve yatağına özenle bırakılmış elbiseye bakıp dudaklarını ısırdı. Kesinlikle hayal ettiği gibi olmamıştı. Judy, ondan habersiz kasabaya gidip bir terziye diktirmişti bu abartılı elbiseyi fakat kesinlikle kabul etmiyordu. Halbuki görme kabiliyeti her geçen gün azalan yaşlı kadının yaka detayındaki dantelleri işlemiş olmasına imkan yoktu ancak Rosalinda bile bunu Judy'nin yüzüne vurmayacak kadar kibardı.

Uzun bir yıkanmanın ardından giyinen genç kadın odasının köşesinde durmakta olan aynaya yaklaşmıştı ki kapısı ardına dek açıldı ve yaşlı kadının ince sesi tüm odayı kaplayıverdi.

"Saçlarını yapmadan aynaya yaklaşma bile Rose!"

Küçük uyarının sonunda genç kadın istemeyerek oturdu ve gözlerini kapatıp Judy'nin saçlarını yolarak taramasına izin verdi. Öyle ki saçlarını neredeyse hiç taramıyor olmasından ötürü kadından türlü azarlar yedi ve canının acıdığını söylemesi yasaklandı. Diğer yandan saçlarının taranmış olmasının yetmeyeceğini öğrendi ve yaşlı kadın kendisine yaptığı gibi bir topuz yapabileceğini söyledi. Bu da genç kadının yerinden fırlayıp "Kesinlikle olmaz!" diye bağırmasına yol açtı.

"Giydiğin elbiseye çok yakışırdı," derken yüzü asılmıştı yaşlı kadının. Elindeki tarağı bırakıp homurdanarak hiç değilse küçük bir örgüye izin vermesi gerektiğini anlatmaya çalıştı Rosalinda'ya ve sadece genç kadının nasıl inatçı olduğunu hatırlamış oldu.

Saatler sonra Rosalinda hazırlanmıştı ve şenliğe gitmeye hazırdı. Saçlarının büyük dalgalar eşliğinde kabarmasına izin vermiş olmaktan mutluydu ve durumdan şikayetçi olursa diye yanına annesinden ona kalan ve çok değer verdiği limon rengindeki şalını almıştı. Hep yaptığı gibi saçlarını şala dolayabilirdi. Nitekim Judy'ye bunu söylemedi çünkü bir gün içinde yeterince tartışma geçmişti aralarında.

Alt kata inmek üzere yatak odasından çıktıkları sırada Judy kendi kendine konuşarak Rosalinda'yı ne kadar eğlendiriyor olduğundan habersiz "Saçlarını yapmadığım fena da olmadı," diyordu. "Sonuçta o soytarıların içine girer girmez koşturmaya başlayacak ve güzelim topuzu bozacaktı."

Genç kadın gülüşünü gizleyip kafasını eğdi ve kendisinden beklemediği bir zerafetle elbisesinin eteklerinden tutup yavaşça basamakları inmeye başladı.

Evin dış kapısında beklemekte olan yabancı tam beklemekten sıkılmıştı ki duyduğu ayak sesleri üzerine döndü ve öylece kaldı. Genç adam sanıyordu ki pahalı kumaşlar olmadan bu denli çekici görünmeyi başaran nadir canlılardan biri karşısındaki kadındı. Londra'da görmeye alışık olduğu kabarık elbiselerden de yoktu kadında üstelik veya dirseklerine dek varan eldivenler ile saklamamıştı ince kollarını.

Ay Işığı ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin