Genç adam dokunuşu üzerine açıkça heyecanlanan kadına "Sakin ol," diye fısıldadı. Yaptığı her hareket bilinçliydi ve kafasında zafer kutlamaları yapılmaya başlanmıştı. Kızıl kafanın dikkatini sonunda çekmişti.
"Daha önce biri seni öptü mü?" diye sordu yabancı kendini dahi şaşırtarak.
"Ha-hayır."
Adamın kolu, bu cevap üzerine genç kadının beline dolandı ve hafifçe onu kendisine çekti. Mavi gözler sonuna dek açılmış bir sonraki hareketi bekliyordu ki bu masum görüntü karşısında akıl sağlığını korumak oldukça güçtü. Yabancı boşta kalan eliyle kadının yanağını dilediği gibi okşadı ve tıpkı hayallerindeki gibi yumuşacık olduklarını gördü. Bu sebepten de önce onları öptü. Hatta dayanamayarak dudaklarını kadının tüm yüzünde gezdirdi ve minik burnunu öptükten sonra gülümsedi.
"Şimdi seni gerçek anlamda öpeceğim," dedi boğuk bir tonla genç adam ve kadını tabureden kucağına indirdi.
Adamın dudakları nazikçe kadınınkilerin üzerine kapandığında aralarında görünmez bir şimşek çaktı. İşin inanılması güç kısmı ise şimşeğin çakması değil, her ikisinin de bunu hissetmiş oluşuydu. Birbirlerine dokundukları an itibariyle aralarında bir köprü oluşmuştu ve o gün bilmeseler bile bu köprü ömürleri boyu onlara eşlik edecekti.
Rosalinda gözlerini kapatmış öpüşmenin ne demek olduğunu anlamaya çalışıyordu. İlk olarak karın bölgesinde tuhaf hareketlenmeler gözlemlemişti ayrıca kalbi, göğüs kafesinin ötesine çıkmak istiyor gibi atıyordu ve bedeni! Genç kadın bedeninin yığılmak üzere olduğuna emindi ve bu utanç vericiydi, kendisine yazıklar olsundu ki hiç dirayetli duramamıştı. Küçük bir kız çocuğu hevesi vardı her noktasında. Elbette bu heves, adamın dili ağzının derinliklerine yol aldığında merağa döndü ve gözlerini birden açıverip adama "Bende yapabilir miyim?" diye sordu çekinmeden.
"İstediğin her şeyi yapabilirsin," derken gözü kararmıştı yabancının. Elinde değildi ki bu müthiş yaratığın tadı harikaydı.
Öpüşme yeniden başladığında genç adam dudaklarını araladı ve kadının dili ile kendisini keşfetmesine izin verdi. Kadının dili öyle yavaş hareket ediyordu ki adam kendini tutamayıp inledi. Dahası Rosalinda adamın kucağında olması yetmiyor gibi kendini iyice adama yasladı ve kollarını boynuna doladı.
Dakikalarca öpüşme ve karşılıklı keşif devam ederken ikiliyi dışarıdan biri görecek olsa muhtemelen orada kaç kişi olduğunu anlayamazdı. Genç kadının bedeni, adamın kucağında tamamen gevşemiş ve daha fazlasını istediğini belli etmeye çalışır gibi kendini daha da adama itmekteydi. Diğer yandan genç adam ise memnuniyetle kabul etmişti önündeki küçük bedeni ve sıkıca onu tutuyordu.
Yabancı iyiden iyiye kendini kaybederken irkilerek gözlerini açtı ve muhtemelen ne yaptığından haberi olmayan bu küçük sireni izledi. Başka bir zamanda ve yerde olsa asla kaçırmayacağı davetkar bir tutum vardı fakat gerçek bir erkek olduğu veya buna inanmak zorunda olduğu için üzüntüyle kollarını gevşetti. Bu sırada genç kadının da gözleri açıldı ve mavi gözlerin nasıl ateşle parladığı belli oldu. Genç adam içinden küfürler savururken gülümsemeye çalıştı ve kadını yeniden tabureye oturttu. Kadının düşünceli bakışları boşlukta dolaşırken elini dikkatsizce saçlarına götürdü ve onları dağıtıp derin bir nefes aldı. Bu sırada kızıl saçlarına haddinden fazla yakışmış olan lacivert eşarbı yere düştü ve adam uzanıp onu yerden aldı ve tek hareketiyle kendi boynuna bağladı.
"Yoksa siz İngiliz erkekleri eşarp takmayı mı seversiniz?" diye sorarken doğal neşesi hakimdi genç kadının.
Yabancı kafasını salladı ve eşarbı ağzının üzerine götürüp yüzünün yarısını kapatıp "Kendimi domuz kokusundan koruyabilirim böylece," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı Çiçeği
Historical Fiction"Temmuz 1813. Bugün minik keçim doğum yaptı ve domuzlardan biri kaçmaya kalktı neyse ki onu yakaladık. Judy, gözlerinin belki de eskisi kadar iyi görmüyor olduğunu kabul edecek gibi oldu çünkü dört ay önceki gazete haberi yüzünden ahırda yangın oldu...