Odaya kapatılmamızın üzerinden uzun zaman geçmişti. Hesaplarıma göre yaklaşık iki hafta olmuştu. O kadar sıkılmıştım ki bu rutinden artık yataktan kalkmıyordum bile. İstediğimiz şeylerin odanın ortasında belirmesine başta heyecanlanmış, anlam verememiştim. Sonra buna anlam aramayı bırakmıştım. Hele de manken Almila'nın yanımızda belirmesinden sonra bunu açıklamaya çalışmıştım ama mantığım buna cevap bulamamıştı. Tek cevap mavi yaratıklardaydı. Ancak onlar da buraya geldiğimizden beri yanımıza uğramıyorlardı.
Jaime ile olmaktan artık çok sıkılmıştım bir de sıkıcı takımımıza Almila katılmıştı tabi. Başta onun odanın ortasında belirmesiyle dehşete düşmüştüm. Ancak yanına ilerlediğimde sadece bir kopya olduğunu anladım. Gerçeğine çok benzeyen bir kopyaydı. Elleri, kolları, yüzü, vücudu her şeyi birebir aynıydı. Sadece konuşmaya başladığında bir terslik olduğunu anlamıştım. Sesi normal değildi. Robot gibi çıkıyordu. Bu bizi istemesek de ürkütmüştü. Almila'ya dokunmuştum. Vücudu yumuşaktı. Yani demirden ya da çelikten yapılmamıştı. Bu çok fazla ürperticiydi. Ne istesek yapıyordu ama bu bizi tatmin etmiyordu. Robot olması ya da her neyse işte bu durum onu sıkıcı kılıyordu.
Sürekli her istediğimizin olmasından sıkılmıştım. Jaime bu durumdan çok hoşnut olsa da bana yetersiz geliyordu. Belki de fazla doyumsuzdum. Azıyla yetinemiyordum. Ben bu kadar harika şeyleri dışarıda nasıl kullandıklarını merak ediyordum. Dışarısının nasıl olduğunu, nasıl hayat sürdüklerini deli gibi merak ediyordum. Küçücük odada böyleyse kocaman yerde nasıldı kim bilir? Son birkaç gündür sürekli bunu düşünüyordum. Sürekli hayal ediyordum. Görmek için sabırsızlanıyordum. Burada bir nevi bize oyuncak verip bizim sessiz sedasız oturmamızı bekliyorlardı.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bana saatler gelen süreden sonra kapının sesini duyduğumda gözüm kapalı uzanıyordum. Daha doğrusu hayal kuruyordum. Dışarısının nasıl olduğuyla ilgili müthiş teorilerim vardı. Kapı yavaş yavaş açılırken Jaime ile aynı anda yataktan doğrulduk. Bu normal değildi. Uzun zamandır yanımıza gelmemişlerdi. Jaime'nin yatağı köşedeydi. Oraya doğru ilerledim. Gözlerim kapıdaydı. Ne yapacaklarını bilmiyordum o yüzden yaklaşmasam iyi olurdu. Kapı saniyeler sonra açıldı ve biz ona bakmaya başladık. İçeri giren daha önce gördüğüm müydü yoksa başkası mıydı kestiremiyordum. Diğerleri de onun gibi miydi? Bilmiyordum ki. Nasıl karşılaştırma yapabilirdim, haliyle yapamazdım. İçeriye doğru iki adım attı.
"Artık sessizlik bitti. Benimle gelmelisiniz." dedi. Jaime kapıya doğru ilerlerken dehşete düştüm. Ne yapıyordu bu adam? Hemen koluna uzanıp onu tuttum.
"Tabi ki de gelmeyeceğiz. Bizden ne istiyorsunuz?" diye sordum sakince. Jaime'yi kolundan tutup sıkarken, korkudan bir adım gerilemişti. Kızdığımı anlamıştı. Anlamalıydı.
Aklıma gelen şeyle bıçağın şeklini düşündüm. Bıçak oluşmalıydı şuan. Kendimi korumak için kesici bir alete ihtiyacım vardı. Hemen yanımda yerde oluşan bıçağı elime aldığımda bir terslik vardı. Bıçak kesici değildi. Şekil olarak bıçağa benziyordu. Ancak metal olması gereken kısmı plastiktendi. Tekrar düşündüm. Bu sefer kesici şeklinde hayal ettim. Saniyeler içinde önümde oluşan bıçağı elime aldım. Bu sefer metaldendi, güzel diyerek gülümsedim. Ancak içime doğan şüpheyle bıçağı Almila'ya batırdım. Bıçak yine kesici değildi. Lanet olsun diye fısıldadım.
"Boşuna çabalıyorsun burada zarar verici bir şey yaratamazsın." dedi. Ona kaşlarımı çattım. Benimle dalga geçiyordu.
"Sence bu komik mi?" dedim. Sinirlenmiştim.
"Almila, önümüze geç ve bizi bu yaratıktan koru." dedim.
"Bunlar yaratık değil bluish, efendimiz." dedi ve önüme geçti. Sinirden güldüm. Robotlar bile normal değil burada. Çok bilmiş robota sinirle baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUMAN
Science Fictionİki astronot " Asrın Kaderi" adlı görev için uzaya gönderiliyorlar. "O her zaman yalnızdı."