Gözlerimi açtığımda kısa bir süre bir şey hatırlayamadım. Ne olmuştu? Neden yataktaydım? Aklımda sorularla yatağımda oturur pozisyona geldim. Jaime ile bizi kapattıkları odadaydım. Jaime yoktu, odanın kapısı açıktı. Uyku sersemliğiyle başımı kaşıdım. Niye yalnızdım? Ne olmuştu? İlk işim bıçağı kontrol etmekti. Onu yatakta yastığımın içine saklamayı düşündüm. Elimle hızlıca saklarken içimden kahkaha atıyordum.
Yataktan yavaşça ayağa kaktım. Kapıya doğru yürürken tıkırtılar duydum. Arkamda biri vardı ama nasıl oluyordu daha önce kimseyi görmemiştim. Arkamı dönmeye korkuyordum. Nefesimi tutup yavaşça arkamı döndüm. Kimse yoktu ama sesler neydi o zaman? Neler oluyordu yine. İçimden bir ses yatağın altına bakmamı söylüyordu. Yataktan uzaklaştım ve yere çöktüm yavaşça. Kafamı birazca eğip yatağın altına doğru baktım. Gördüğüm şeyle geriye doğru yalpaladım. Aklıma bahçede gördüğüm yaratıkla ilgili anılar gelirken gözlerimi sıkıca yumdum. O yaratık şuan odamda ve yatağımın altındaydı. Bana bakıyordu. Bu çok korkutucuydu. Tüylerim ürperirken gözlerimi açtım. Hala bana baktığını gördüm.
Yavaşça hareket etmeye başladı. Üzerime doğru gelirken vücudum gerildi. Geriye doğru yürümeye çalıştım. Hareketleri aniden hızlanıp üzerime doğru koşmaya başladı. Kısa süre için üzerime atladığında gözlerimi kapadım. Bana temas etmesini beklerken gözümü açamıyordum. Bana değdiğinde vücudum o kadar rahatlamıştı ki, duygusal bir boşluktan kurtulmuştum sanki. Bana olan teması tüm olumsuz düşüncelerimi almış, benden çok uzaklara götürmüştü. İçimde yeni oluşan farklı duygularla gözümü açtım.
Gözlerimin derinliklerine bakıyordu. Sanki o bakışlarla içimi görebiliyor, beni açık bir kitap gibi okuyordu. Bu yeni duyguya alışmaya çalışırken hayatım boyunca hiç böyle hissetmediğimi anımsadım. Bu duyguyu daha önce hiç hissetmemiştim, bu duygu bana o kadar yabancıydı ki. Adını koyamıyordum. Kelime dilimin ucuna geliyordu ancak konuşamıyordum. Sanırım aramızda bir bağ oluşmuştu. Burada böyle bir şeyin mümkün olup olmadığı beni ilgilendirmiyordu. Beni ilgilendiren tek şey bu küçük, masum yeni arkadaşımdı. Onunla her şeyi yapabilecek güçte hissetmiştim. Sebepsizce beni çok sevdiğini hissedebiliyordum. İlk defa birisi beni bu kadar koşulsuzca seviyordu. Nasıl bir yaratık bakışlarından sevgisini hissettirebilirdi? İşin ilginç yanı ben de onu seviyordum. Bunu nasıl fark etmemiştim. Bana temas ettiğinde bu gerçekle yüzleşmiştim ve bedenim rahatlamıştı.
Onu elimle okşamaya başlarken keyifle gözlerini kapattığını fark ettim. Bu sebepsizce gülümsememe neden oldu. İletişim için kelimelere ihtiyacımız yoktu o an. Gözlerimi kapattım. Uzun geçen ömrüm boyunca ilk defa sevilmenin keyfini hissettim. Ömrüm boyunca ilk kez kendimi bir yere ait hissetmiştim.
Birkaç dakika sonra onu kucağıma alıp ayağa kalktım. Kapıdan dışarıya çıkarken onun beni yönlendirdiğini hissedebiliyordum. Gülümsedim. Kendimi ona bırakmıştım. Beni, onunla karşılaştığımız ilk yere getirmişti. Ağaçların içine yeniden daldığımızda bu sefer ilerlemeye devam etmiştim. Onu gördüğüm ağacı fark ettiğimde gülümsedim. Bu ağacı ömrüm boyunca sevecektim. Sevgiyi hissetmeme yardım etmişti. İlerlemeye devam ederken burasıyla ilgili olan merakımın gittikçe azaldığını, artık hiçbir şeyin umurumda olmadığını fark ettim. Yürümeye devam ettiğimde karşıma kocaman bir alan çıktı. Bu alanın tam ortasında bir bina vardı. Bu binaya bağlı dört bina daha vardı. Her bina ortadaki devasa binanın bir köşesine bağlıydı. Binalar, Dünya'dakinden çok farklıydı. Bir kere her yeri camla kaplıydı. Kapıları yoktu. Giriş çıkışları yoktu. Çatısı yoktu. Yuvarlak, sayamayacağım kadar çok kata sahip binalardı. Gerçi camlar olmasa bina olduğunu da anlayamazdım. Bu devasa yapının arka kısmına doğru ilerledim. Meydanda çok fazla kapalı küçük alanlar vardı. Küçük küçük alanların küçük engellerle kaplı olduğunu gördüm. Ne işe yaradıklarını merak ederek ilerlemeye devam ettim. Binanın tam arkasına geldiğimde camla kaplı olan ortadaki devasa yapıya ilerledim. Sanki rotayı biliyormuşçasına tereddütsüz ilerledim. Yönlendiriliyordum. Kendimi bırakmaya karar verdim. Farklı dizayn edilmiş cam şekli olan bir köşeye geldik. Yapının geri kalan cam kısımlarından farklıydı. İlk sevgilim, kucağımdan atladı ve kuyruğunu cama değdirdi. Cam anında geriye doğru eğilirken ben gördüğüm şeyden hiç etkilenmemiştim. Kapı açılmıştı. Yavaşça sevgilimi takip etmeye başladım. Birkaç açık kapıdan geçtikten sonra kapalı kapının ardında durduk. Kuyruğunu tekrar kapıya değdirdiğinde kapı açılmaya başladı. Kapı geriye doğru açılırken ben tereddütsüz içeriye girdim. Artık saçma sapan korkulu halimden eser yoktu. Korkacak bir şey yoktu. Sevgilim beni tehlikeye atmazdı. İçeriye emin adımlarla girdikten sonra Jaime'yi gördüm. Beni gördüğünde tereddütsüzce yanıma geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUMAN
Science Fictionİki astronot " Asrın Kaderi" adlı görev için uzaya gönderiliyorlar. "O her zaman yalnızdı."