BAĞ

56 43 74
                                    

2019

Sokaktaki çöp kutusunun yanında oturmuş bana verilen kuru ekmeği yemeye çalışıyordum. Çöp tenekesinin altındaki hareketlilik dikkatimi çektiğinde o tarafa doğru eğildim. Fare ya da herhangi bir canlı olmalıydı. Artık beni hiçbir şey korkutmuyordu. O adamdan ölürcesine korkuyordum. Aklıma geldiğinde kalbim hızlanmıştı yine. Çöp kutusunun altından yavru kedi küçük adımlarla yanıma yaklaşıyordu. Küçücük mavi gözleriyle bana bakıyordu. Gri renkli ve üzeri biraz da olsa kirliydi. O bana yaklaşırken ben de ona doğru elimi uzattım. Ona dokunmanın nasıl hissettireceğini merak etmiştim. 

Yavru kedinin arkasından annesinin tıslamasını duymuştum. Ardından dik dik bana baktığını gördüm. Siyah renkli ve yeşil gözlüydü. Annelik içgüdüsü ile bana saldıracağından korkup elimi geri çektim. Yavru kediden biraz uzaklaştım. Yavru kedi bana yaklaşmayı kesmemişti. Bana doğru yaklaştı. Üzerime sürünerek tırnaklarıyla ayağıma tırmanarak pantolonumun üzerinde tırmanmaya başladı. Annesi bir adım yaklaştı ve o da yanıma geldi. Elimle annesini okşamaya başladım. Yavru kediyi de kucağıma aldım. Ona sarıldım. Elimle yumuşak tüylerini hissettim. Bir elimde annesinin tüyleri diğer elimde yavru kedinin tüyleri vardı.

 Ayak sesleri duyunca bir anlığına gerilsem de korkacak bir şey olmadığını söyledim kendime. Bana yaklaşan kişinin ayaklarını görünce ürktüm. Ayakkabılar onunkilere çok benziyordu. Kafamı kaldırmaya korkuyordum. Ellerimle kedileri okşamayı bıraktım. Gelmişti işte. Bana bir şey yapmasından deli gibi korkmaya başladım. Ayağını hafifçe geriye doğru çektiğinde bana tekme atacağını düşünüp iki büklüm şekilde kasıldım. Ama hedefi ben değildim bu sefer. 

Ayağıyla anne kediye tekmeyi savurduğunda kedi miyavlayarak bağırdı. Kedi biraz ilerde yere düştüğünde bir süre hareketsiz kaldı. Öldüğünden korktum. Deli gibi korktum. Ağzımdan hiçbir kelime çıkmıyordu. Aklıma yavru kediye de yapabileceği şeylerin düşüncesi gelince kediyi yere bıraktım. Kedi annesine doğru koşmaya başladı. Annesi yerden kalkıp tüylerini kabartırken onları izliyordum.

"Kaçın!" diye bağırarak adamın ayağına sarıldım. Kedilere gitmesini engellemeye çalıştım.

-----------------------------------------------------------------------

Bir canlıya bağlanmanın ne demek olduğunu bilmiyordum. Aklıma gelen yavru kedi anısıyla birlikte belki de bir şeye bağlanmaya en yakın anın o an olduğunu düşündüm. Boğazımın kurumasıyla yutkundum. Hayır, tekrar aynı şeyin olmasına izin veremezdim. Biz bir kere bağlanmıştık. Onu benden almalarına, ona zarar vermelerine izin vermeyecektim. Yere eğilip Simra'yı kucağıma aldım. Oradan koşar adım uzaklaşırken kaçmayı düşünüyordum. Ancak bıçağımı almalıydım onu korumam gerekebilirdi. Geldiğim yöne doğru yürümeye başladım. Odamıza gitmem gerekiyordu. Jaime'nin orada olmamasını umut ederek ilerlemeye devam ettim. Odamızın olduğu yapının içine girerken bir Bluish'le karşılaştım. Hepsi birbirine benziyordu. Bu bizimle konuşan mıydı anlayamadım.

"Ben de seni arıyordum. Simra ve sen bağlandığınız için sizi ayırmamaya karar verdik ancak hala insan üzerindeki etkisini bilemiyoruz. Bu yüzden gözlem altın olman gerekiyor." dedi. Duyduklarımla tüm endişelerim uçup gitmişti. Simra bana iyi geliyordu. Benden onu almayacaklardı. Alamazlardı.

Büyük bir gönül rahatlığıyla odamıza ilerledim. Odadan içeriye girdiğimde Jaime'yi yatağın üzerinde ellerini başının üzerine koymuş bir şekilde otururken buldum. Simra'yı yere bırakarak Jaime'nin yanına gittim. Jaime Simra'yı görmemişti.

"İyi misin?" dedim ve elimle ona dokundum. Jaime irkildi. Başını kaldırıp bana baktığında gözlerinin çok fazla kızardığını gördüm.

"Dostum, gözlerin mahvolmuş. Ne oldu?" dedim.

HUMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin