Bilinmeyen Şeyler

101 54 151
                                    


Olduğum yere çökmüş bir elimde kaskla kalakalmıştım. 5 dakikadır Jaime karşımda kahkahalarla gülüyordu. Hala olana inanamıyordum. Nefes alamadığına emindim yüzü kızarmıştı. Birden nefes almaya başlamıştı. Oksijenin varlığını ateşle kanıtlayamamıştık ama bu şekilde de kanıtlanmamıştı. Şaşkınlığımın ardı arkası kesilmiyordu. Onu kaybedeceğim diye çok korkmuştum. Burada bilmediğim yerde tek insan olarak kalacağım diye çok korkmuştum. Jaime'nin nefes almasına tepki verememiştim ki, Jaime kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Abartısız 5 dakika kahkahalarla güldü. İfadesiz yüzümle bir süre daha onu izledim.

"Kes şunu! Şu lanet olası yerde ne yaşıyoruz bunun bilincinde misin?" diye bağırdım. Bu tepkiyi beklemiyordu benden. Gözlerini kırpıştırdı ve bir süre sonra gülmeyi kesti. Sinirle başımdaki kaskı çıkardım. Ellerimi saçıma götürürken olanları zihnimde anlamlandıramıyordum. Sanki beni uyutmuşlar uyandırmışlar hoppala çizgi roman dünyasındayım. Paralel evrende miydik yoksa? Aklıma gelen bu düşünceyle dehşete düştüm.

"Paralel evrende miyiz yoksa?" düşüncem kelimelerle dans ederken Jaime kafasını hızla iki yana salladı.

"Sanmıyorum. Burayı kapsamlı şekilde incelememiz gerekiyor. İncelemeden kesin konuşamayız. Tek bildiğim şey burası Mars değil." dedi. İstemsizce gözüm seğirirken tek kaşımı kaldırdım.

"Yapma ya bunu anlamamıştım sivri zekâ." dedim. Bana ters ters bakarak oturduğu yerden kalktı.

"Kıyafetleri çıkarmayalım, kasklar da elimizde olsun ne olur ne olmaz." dedi. Kafamla onu onayladım. Kaskımı yerden alırken ona sordum.

"Merkezle nasıl iletişime geçeceğiz?"

"Mekiğin içindeki sinyal vericiyi çalıştırmaya çalışacağım böylece bizim yerimizi dalgalarla bulabilirler." dedi.

"Tamam, sen onunla uğraşırken ben biraz etrafı gezeceğim." dedim. Kafasıyla beni onaylayarak konuştu.

"Fazla uzaklaşma ve beladan uzak dur." dedi. Ona yarım ağız gülümsedim.

"Önce başındaki yaraya bakmam gerekiyor. Ciddi görünmüyor ama hala kanıyor." dedim. Ben konuştuktan sonra elini başındaki yaraya götürdü. Yüzünü buruşturdu. Sanki yarayı ben söylemesem fark etmeyecekti. Mekikten ilk yardım malzemelerini aldım ve yere çöktüm. Ona kafamla yanıma gel işareti yaptım. Yanıma yaklaşıp bezgince yere oturduğunda yarayı inceledim. Çok derin değildi. Bandajla sararsam kendiliğinden iyileşirdi. Yarayı tentürdiyotla temizledim. Ve yarayı bir güzel kapattım. Yaptığım şeyden gurur duyarcasına baktım yüzüne. Bu tepkime güldü. Uzun süre ikimizde sessiz kalmıştık. Bu saçma sapan anıdan kurtulmak istercesine ayağa kaktım.

Onun tersi yönünde yani mekikten uzağa doğru yürümeye başladım. Yürürken dikkatliydim. Etrafı iyice incelemek istiyordum bir şey kaçırmamalıydım. Özellikle bastığım yerleri iyice kontrol ediyordum. Her an su çıkabilirdi yine. Bu olayın hala nasıl gerçekleştiğine anlam veremiyordum. Suyun altında olan su yer kabuğunun hareketiyle yeryüzüne mi çıkmıştı? Yoksa yağmur muydu? Yoksa ben kafamı çok hızlı çarpmıştım da gördüklerim hayal miydi?

Kafa karışıklığını üzerimden atmaya çalıştım. En iyisi bilinenden bilinmeyene gitmekti. Gördüklerimi sesimle kaydetmeliydim. Rapor verirken böylesi daha iyi olacaktı. Kolumdaki ses kayıt tuşuna bastım.

"Şuan Jaime uzay mekiğindeki hasarı onarmaya çalışırken ben etrafa göz atıyorum. Öncelikle etrafta bir yıldız göremiyorum. Şuan üzerinde bulunduğumuz yer gezegen olmayabilir. Ancak şuan gündüz diyebileceğim bir aydınlıkta hava. Hava olaylarına dair şu ana kadar hiçbir şey gözlemlemedik. Atmosferin olup olmadığını bilemiyoruz ancak çarpmanın etkisiyle uzay mekiğinde ateş oluşmuştu. Ateşin normal olmadığını kesinlikle söyleyebilirim. Ateş yakmıyordu. Temas ettikçe yayılma gösteriyordu. Temas ederek yakmadığını hissettim. Su bulunuyor. Suyu henüz incelemedik. Ancak ateşi söndürücü etkisiyle normal olduğunu düşünüyoruz. Atmosfer olduğunu ateş kanıtlar nitelikteydi. Oksijen bulunduğunu Astronot Jaime kaskı çıkararak kontrol etti. Oksijen bulunuyor. Sıcaklığı ortalama 28 dereceyi gösteriyor. Yer çekimi için henüz hesaplamalarda bulunmasak da yürümede ve koşmada zorluk yaşamıyoruz. Dünya ile benzer yer çekimine sahip. Gökyüzünde bulut görünmüyor. Sadece ağaçlar var. Evet, tanımlayamadığım ağaç türü gökyüzünde bulunuyor. Yaprakları siyah gövdesinin net olarak görünmese de koyu renkte olduğunu söyleyebilirim. Yetişemeyeceğimizden daha yukarda bulunuyor. Yaprakları incelemeyi düşünüyoruz. Oraya nasıl yetişeceğimizi bulduğumuzda yaprak numunesi alacağız. Toprağa gelince kahverengi renkte dağılmış halde bulunuyor."

HUMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin