Namjoon
"Neler hazırlıyorsun yine?" kollarımı beline aniden dolamamla irkildi. Kafamı omuzuna koyup yüzüne baktım. Gözlerini kısarak bana bakıyordu.
"Niye sinsice geliyorsun?" boynuna öpücük kondurdum.
"Sen duymadın normal geldim ben bir kere."
"Beni alakadar etmez. Korkuttun bir kere." dudaklarını büzdü. Bıçağı bırakır bırakmaz hızlı bir hamleyle vücudunu kendime çevirdim. Şaşkınca suratıma bakıyordu.
"Özür dilerim." omuz silkti. "Peki sana en sevdiğin tatlıyı getirdim desem." gülümseyip el çırptı ve bir anda dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. İlk afallasam da ben de karşılık vermeye başladım. Kısa öpüşmenin ardından dudaklarını ayırdı.
"Tatlı harikaydı, teşekkürler." önüne dönüp havuçları doğramaya devam etti.
"Aslında makaron ve cheesecake almıştım."
"Bu daha güzeldi." dudaklarımı biribirine bastırıp saçma bir şey söylememe engel olmaya çalıştım. Yanağına bir öpücük bırakıp hızlı adımlarla mutfaktan çıktım.
Salona girdiğimde koltuğa oturduğum an yüzüme yastığı kapatıp çığlığımı bastırmaya çalıştım. Bana bunun gibi çok iltifatlar ediyordu ve her seferinde de çocuk gibi aşırı mutlu olup böyle tepkiler veriyordum. Harika biriydi. Gülümsememi bozmadan yastığı yerine bıraktım. Jin ile 2 aydır birlikteydik. Bu 2 ay hayatımda geçirdiğim en güzel aylardandı. Jin anlatamayacağım kadar eşsiz bir insandı. Onunla geçirdiğim her dakika ilaç gibi geliyordu. Onu gerçekten çok seviyordum.
"Dalıp gitmişsin yine." Jin'in sesiyle kafamı kaldırdım. Elinde iki kadehle ve bir de şarapla yanıma oturdu.
"Yüzünü düşünüyordum da." göz devirdi.
"Daha çok çalış bebeğim." elini yanağıma koyup okşadı. Kadehleri sehpaya koyup şarap şişesini açmaya koyuldu. Tıpayı tam çıkartmışken yarıda kopunca sinirlenmemek için şişeyi bana uzattı.
"Çok bükmeseydin keşke hayatım." cebimdeki anahtarı tıpayı çıkartmak için içine sokarken bir yandan da Jin'e bakıyordum. Tıpayı çıkartamamanın verdiği sinirle suratının aldığı ifade o kadar şirindi ki. Dayanamayıp burnuna öpücük kondurduğumda gülümsemeye başladı. Tıpayı çıkarttığımda kadehlere yavaştan doldurmaya başladım.
"Bükmedim ki. Tıpa dandik." güldüm.
"Haklısın, olabilir." kadehini eline verdim. Kadehlerimizi yudumlarken Jin boştaki eliyle saçlarımla oynamaya başladı. Gülümseyip elimi tuttu.
"Senin kadar harika bir adam nasıl olur da benim gibi biriyle birlikte olur?"
"Neyin varmış senin?" eline bir öpücük bıraktım.
"Sen çok zeki bir adamsın, ben ise beynimi bile kullanmaya üşenen biriyim. Çok olgun ve efendi davranışların var, ben ise çocuk gibiyim hâlâ." derin bir iç çekti.
"İyi de ben seni böyle seviyorum. İkimiz de çok zıtız ama birbirimize aidiz. Çocuk gibi olmanı seviyorum çünkü olduğun zaman birlikte çocuk oluyoruz ve bunu çok seviyorum." gülümsedi.
"Seni seviyorum."
"Ben de seni." dudaklarına eğilip bir öpücük bıraktım. Geri çekilmişken yakamdan tutup tekrar dudaklarımızı birleştirdi.
Kadehleri yavaşça sehpaya bırakıp öpüşmeye devam ettik. Kucağıma oturup bacaklarını belime sardı ve saçlarımı çekiştirmeye başladı. Ben de elimi kazağının içine sokup beyaz tenini okşuyordum. Aniden dudaklarımızı ayırmasıyla gözlerimi açtım ve Jin in önceden dediklerini hatırlayıp elimi indirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stay-Taekook (Omegaverse) (Askıda)
FanfictionKim Taehyung: Şirketçe en seksi ve yakışıklı adamdı. Jeon Jungkook, kendini onun cazibesine en çok kaptıran kişiydi. Taehyung kendinden bile üstün görüyordu Jungkook'u. Jungkook onunla hayatını geçirmeyi hayal ederken Taehyung ise onunla sadece bir...