Mutluluğun tarif edilemez o eşsiz kokusu başını döndürüyordu.Elindeki poşetleri bileklerinden aşağı, kollarına kaydırıp cebindeki anahtarı aldı, kilidi çevirip içeriye adımladı. İçinde tarifi anlaşılamaz bir duygu yaşıyordu. Gülümsemesi tüm suratını kaplıyordu adeta. Gözleri ellerinde tuttuğu poşetlere kaydığında dudakları yukarı kıvrılmış, suratında memnun olmuş bir ifade yer alıvermişti.
Mutluydu.
Onu bu kadar mutlu eden şey insanları kolayca kendi söylediği yalana inandırmaktan başka bir şey değildi.
Elinde tutuğu poşetleri kanepeye bırakıp bugünü düşündü. Kendi zevki için sevgilisini üzerinden aslı olmayan konuşmalar yaptıktan hemen sonra cebine tonla para atmıştı.
Yinede yaptığının yalnış olduğu kabullenmek istemiyordu. Kriz anını her daim fırsata çeviren bir karaktere sahipti çünkü.
Şimdi yüzünde eşi benzeri zor görülen bir sırıtışla kanepeye yayılmış bekliyordu. Onu.
Onu bekliyordu.
Jeon Jungkook,
İsmi Hollywood' un yıldızlarında yer almayan bir oscar oyuncusuydu.
Onun birbirinden fazla takındığı yüz ifadeleri Jimin' in aklını karıştırıyordu.
O tam bir oyuncuydu.
Sahtelikten çok çok uzak.
Kısa süren bekleyişin ardından çalan kapıyla Jungkook ayaklandı, kapıyı açıp gördüğü bedenle kalbi hızlanmaya başladı. Jimin tüm masum haliyle ona bakıyordu. Sarı saç tutamaları tüm alnını kaplayacak kadar uzamıştı, beyaz gömleğinin düğmeleri yakalarına kadar kapanmıştı.
Jungkook' un gözleri baştan aşağı kapıda duran Jimini süzerken olabildiğince büyümüştü. Ona bayılıyordu.
Ona bayılıyordu.
'' Jimin... '' demişti kısık bir sesle Jungkook.
'' Neden bu kadar geciktin?"Jimin, Jungkook' a bakıp yüzündeki ifadeyi görür görmez sorusunu cevaplamadan hızlıca salona adımlamıştı. Ne olacağını tahmin ettiğinden girdiği andan itibaren gözleri kanepede duran poşetleri bulmuş, arkasından gelen Jungkook' a dönmüştü. " Bunlar.." derken içinde olmasından korkutuğu şeyi düşünüyordu, "Evet. " dedi neşeli bir sesle Jungkook ona yaklaşırken. " Tamda düşündüğün şeyler."
" Jungkook sana söyledim bu halimi seviyorum, değiştirmek istemiyorum."
Jungkook kafasını iki yana sallayıp onu görmezden gelmiş ve poşetleri açmaya başlamıştı. İçlerinden çıkan sadece siyahın hakim olduğu kıyafetler onu memnun ederken arkasında ona hayretle bakan Jiminin hiç hoşuna gitmemişti.
" Ne ? Neden öyle iğrenmiş gibi bakıyorsun." demişti. Jimin, onun elinde tuttuğu siyah dizlerinden aşağı yırtıklarla dolu pantolonu alıp yüzünü buruşturmuş, "Buna nasıl bakmamı istiyorsun söyler misin lütfen? " demişti.
Jungkook pantolana çöpmüş muamelesi yapan parmaklardan çekip almış ve büyülenmiş gibi bakmaya başlamıştı, " Ahh mükkemel misin ne."
" Ciddi olamazsın Jungkook. İstersen pantolandan birde imza iste ha?"
Jimin alaycı bir şekilde söylediğinde Jungkook omuz silkmişti. "Asıl sen ciddi olamazsın Jimin, böyle eski moda bol ve sürekli mavi tonlarda pantolan giymeyi ne zaman bırakacaksın çok merak ediyorum. "
" Hah eski moda mı? Bir defa ben böyle giyinmeyi seviyorum ve rahat buluyorum. " Jimin kollarını birbirine bağlayıp konuştuğunda Jungkook ona bakmış ve ufak bir kahkaha atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Finifugal|hopemin
Fanfiction"Jimin, söylediğin her şeyi yapacağım, lütfen." "Hoseok, bana 'lütfen' dersen her şeyi yaparım."