Mutfakta bulaşıkları yıkadıktan sonra planımı uygulamaya geçmem gerektiğine 5. kez karar verdim.
Ali salonda oturuyordu. Her zamanki gibi gri L koltuğa geçmiş, sırtını arkaya dayamış ve ayaklarını koltuğun diğer tarafına uzatmıştı. Altında çok sevdiği gri Nike şortu, üstünde ise lacivert bir tişörtü vardı. Boş vakitlerinde sıklıkla yaptığı gibi basketbol maçı izliyordu.
Biraz daha kapıda beklersem eminim beni hissedip bu tarafa dönecekti. Arabada kendime söylediğim tüm cesaret cümleleri uçup gitmişti şu anda. Ama biliyordum ki şimdi yapmazsam bu eylemi bir daha yapamazdım. 'Hadi kızım Ece' diye içten içe konuşsam da bu titrememi geçirmiyor daha da arttırıyordu. Tam da bu sırada düşündüğüm gibi oldu ve Ali beni fark etti.
"Ece, niye dikiliyorsun kapının önünde?"
"Geliyorum şimdi." Son bir kez derin bir nefes aldım ve hayatımı değiştirecek o hamleyi yapmaya doğru yol aldım. -Keşke Ali'nin de hayatının değişeceğini düşünerek hareket etseydim.- Belki Ali orada beni görmese şu an bunu yapmaktan vazgeçmiştim. Belki bu bizim kaderimizdi ve Ali beni hissetmiş gibi kendi yanına çağırmıştı, kaderlerimizi birleştirmek için.
Ali'nin yanına kadar ilerleyip ondan hiç beklemediği bir harekette bulundum.
Kucağına oturdum.
Ben Ali'nin kucağına oturdum.
Ali gözlerini açıp şaşkın bir halde bana bakarken ben yerimde rahat etmek için -ya da yerimi kalıcılaştırmak için de yapmış olabilirim bunu tabi- kucağında biraz daha hareket ettim ve tam sertliğinin üzerine oturdum. Ve Ali'den gelecek ilk tepkiyi bekledim.
Ali daha ne kadar inanmazcasına bana bakarken sonunda şok olmuş halinden çıktı ve konuşmaya başladı.
"Ece ne yap-" Daha fazla konuşmasına izin vermeyerek son cesaret kırıntılarımla dudaklarına yapıştım. Kupkuru dudaklarımız birbirine değerken aslında öpüşmüyorduk. Ali'nin bana karşılık vereceğini zaten düşünmüyordum. Ama bir işe başlamıştım ve devam edip sonuna kadar gitmem gerekiyordu. Yani sonuna kadar rezil olmam gerekiyordu. Artık dönülmez bir aşamadaydım. Aslında tam olarak kucağına oturduğum sırada artık bu yoldan geri dönüşüm yoktu. Bu yüzden asıl amacıma ulaşmak istiyordum.
Kendini geri çekmemesi için ellerimi önce her gün yaptığı antrenmanlardan dolayı kaslı olan omuzlarına çıkardım. Ellerim omuzlarında küçücük kalıyordu. Daha sonra sağ elimi her sabah tıraş olmaktan tahriş olmuş yanağının üzerine koydum kendime çekebilmek için. Daha fazla nasıl kendime çekebileceksem tabi.
Peki bu sırada Ali'nin çoktan çekilmiş olması gerekmiyor muydu? Neden dudaklarına dudaklarımla baskı yapmama izin veriyordu? Gözlerimi korkudan kapattığım için nasıl bir tepki verdiğini göremiyordum. Gözlerimi kapatmamış olmayı dilerdim. Şu an bunu düşünemezdim, bu sonraki işim olmalıydı. Dudaklarının sıcaklığı içime öylesine işlemişti ki sanırım bunu artık hep tekrarlamak isteyecektim. İşte şu an bunu da düşünmemem gerekmiyor muydu?
Artık nefesimin biteceğini anladığımda yavaşça dudaklarımı dudaklarından çektim, çekmek zorunda kaldım. Aslında karşı cins ile ilk temasım böyle olmamalıydı. Kendi özelimi mahvetmiştim. Şu an her şeyi mesleğime olan bağlılıktan yapıyordum. Fazlası var mıydı?
Omzunda duran sol elimi yavaşça diğer yanağına çıkardım ve bu sırada alınlarımızı birbirine dayadım. Nefesimi düzenlemek adına biraz soluklanmak istedim. Onun nefesinde soluklanmak... Bu oldukça garipti elbette. Fakat her nefesini içime çekişimde biraz daha kendime geldim. Biraz da nefesinden büyülendim belki de.
Ali'nin şu ana kadar bana neden böyle bir izin verdiğini çok merak ediyordum. Sonuçta o deli kuvvetiyle anında beni üstünden atabilirdi. Olayın şaşkınlığı ile böyle kaldığını düşünsem de bana karşı ters bir harekette bulunmaması beni iyice yüreklendirdi. Şu an o da benim gibi nefesini düzenlemeye çalışıyordu. Eminim ki aklında yaptığım şeyle ilgili binlerce soru işareti vardı. Benim konuşmamı bekliyordu ya da ben öyle düşünmüştüm.
Kendimi toparladığımda Ali de kendine gelmişti ama benim için onun kendine gelmesi pek de istediğim bir durum değildi. Söyleyeceğim şeyi mantıklı düşünürken duymaması gerekiyordu. Gözlerimi korkarak gözlerine yönlendirdim ve bana bakması için biraz duraksadım. Sonunda benimle göz teması kurmaya başladığında gözlerindeki karmaşa o kadar net kendini gösteriyordu ki yaptığımdan utandım.
Kendimle birlikte onu da yakacağımı şu an anladım.
Tam ağzını açıp bana bir şeyler söyleyecekken bir elimi dudaklarına götürdüm ve susmasını diledim. Yoksa yaptığım şeyin utancını yüzüme vurmasını asla bir ömür unutamazdım. Kafasını dağıtmak için odağımı değiştirdim ve ilk yaptığım hareketi tekrarladım. Kucağında biraz hareketlenerek öne arkaya gitmeye çalıştım.
İşe yaradığına dair ilk sinyaller altımdaki sertlikten geldi. Altımda büyüdüğünü hissettim. Ne kadar yanlış bir yolda olsam da söyleyeceğim şey için doğru bir hamle olduğunu düşündüm. Bu nedenle biraz daha hareket ederek daha fazla büyümesini istedim. Bu sırada bundan zevk duyacağımı hiç bilmiyordum. Altımda bana doğru yükselen şey şu an benim de odağımı değiştiriyordu. Buna kapılmamam gerekti. Düşünceleri kafamdan atmak istercesine biraz daha salındım kucağında. Tam bu sırada ikinci sinyal de geldi Ali'den.
"A-aaıııhh" Gözlerini sıkıca yummuş hareketlerime direnmeye çalışsa da bu inlemesi kayışın artık koptuğunu gösteriyordu.
Şu an söylemem için tam zamanıydı.
Özür dilerim Ali.
"Evlen benimle."
Merhaba arkadaşlar yeni bir kurgu ile geldim karşınıza. Umarım beğenirsiniz yazdıklarımı. Devam edebilmem için oy ve yorumlarınıza ihtiyacım var. Lütfen onları benden esirgemeyin :) Umarım yakın zamanda bir bölüm ile karşınızda olurum, kendinize iyi bakın, hikayeyi beğenirseniz daha fazlası gelmesi için arkadaşlarınıza önermeyi unutmayın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Tayini (+18)
RomanceBir kadın doğum uzmanı düşünün mesleğine aşık. Bir de üsteğmen düşünün vatanına canı feda. Peki ya kadın tayini çıkmaması için biriyle evlenmek zorundaysa? Bu birini uzakta aramasına hiç gerek yok, kalbine baksa görür aslında... Ama bunu akıl etmed...