❄1❄

2.4K 65 90
                                    

Başlamadan önce hepinize iyi okumalar demek istedim. Umarım beğenirsiniz, benimsersiniz hikayemizi. Ben yapacağınız yorumları heyecanla bekliyorum. 

Buraya klasikleşmiş bir şey bırakıyorum. Başlangıç tarihlerinizi alabilir miyim acaba? :)

Her zamanki gibi alarmın 3. Kez çalmasından sonra kendimi zar zor yataktan kaldırdım. Asla ilk çalan alarmla uyanamadığım için her gün 5 tane alarm kurardım. Üniversite zamanlarında bu acı gerçeği test etmiştim ne yazık ki. En azından 3. alarmda kalkmayı başarabiliyordum. Bu da benim gibi uykuya düşkün bir insan başarılı sayılabilecek bir durumdu. 

Yine de hastaneye gitmeden en az 1 saat öncesinde uyanmış olurdum. Çünkü hiçbir zaman hastaneye geç kalıp hastalarımın benim yüzümden beklemesini istemezdim. Bunun doğru ve etik bir davranış olduğunu düşünmüyordum. İnsanlar acı çekmiyorlarsa, rahatsızlık duydukları bir durum yoksa hastaneye genelde gelmezlerdi. Rutin kontrollerini yaptırmaya gelen hasta sayısının çok az olduğunu bildiğim için bunu rahatça dile getirebilirdim. Aciliyeti olan hastanın da beklemesi hiç hoş bir durum değildi zaten. 

Ama bana muayene gelen kişilerin bazıları diğer genel hasta kategorisinden biraz daha özeldi. Benim hastalarım aslında hasta değillerdi, rahimlerinde minicik bir canlı taşıyan muhteşem anne adaylarıydı. Mutlu, heyecanlı ve biraz da telaşlı bir şekilde kapımda beklerlerdi her zaman. Hastaneye severek gelen tek grup onlardı belki de. Bebeklerini görmeye, gelişimlerini izlemeye, bazen kalp atışlarını duymaya ve en merak ettikleri konulardan biri olan cinsiyetini öğrenmeye geliyorlardı. 

Evet, ben bir kadın doğum asistanıydım. Asistan diyorum çünkü tezimi sunup uzman olmama yaklaşık 6 ay vardı. Yani 3.5 yıldır asistan olarak görev yapıyordum hastanede. Hatta şu an kadın doğumda en kıdemli asistan olduğum için baş asistan olma şerefine bile naildim. Tabi ki bunun en güzel yanı nöbet sayılarının azalması değildi canım :)

Yataktan kalktıktan sonra her gün artık rutinleştirdiğim şeyi yapmak için mutfağa doğru yürüdüm. Yumurta haşlama makinesine bir yumurta koyup fişe taktım. Daha sonrasında kahve makinemi çalıştırdım. Ben banyoda her sabahki işlerimi hallederken bu sırada yumurtanın haşlanması ve kahvemin olması için yeterince süre oluyordu. Kendimce zaman tasarrufu yapıyordum bir nevi.

Yüzümü temizleme işlemim, bitirdiğim sırada yumurta makinesinin sesini duydum. Ardından mutfağa geçip kahvaltı tabağımı hazırlamaya başladım. Kahve makinesinden hazırlanmış olan kahvemi de alıp karnımı doyurmak için masaya doğru yöneldim. 

Sabah kahvaltısı benim için önemliydi. Çünkü gün içerisinde bir şey atıştırmaya pek vaktim olmuyordu genelde. Bu nedenle tok tuttuğu için her sabah mutlaka bir yumurta yerdim. Her öğle arasında yemek yemeye vakit bulamıyordum maalesef. Randevular, ameliyatlar, toplantılar nasıl oluyorsa hep bir öğle arasına denk geliyordu. Asistanlığın da cilvesi buydu herhalde. Ya da doktorluğun mu demeliyim?

Kahvaltımın ardından hazırlanmam için bana kalan yarım saatte öncelikle ne giyeceğimi seçmeliydim. Bugün ameliyat günüm olduğundan özenmenin gereksiz olacağını düşündüm, zaten ameliyathanede scrubslarımı (ameliyat önlüğü) giyecektim. 

Bu nedenle altıma mom jeans pantolonumu geçirdim. Üstüme de kurtarıcı parçalarımdan biri olan siyah kazağımı giydim ve eteklerini pantolonumun içine sıkıştırdım. Dolaptan kareli kabanımı çıkarıp yatağımın üzerine koydum. Nisanın ikinci haftasında da olsak Kars'ta hava bu aylarda genelde 7-8 derece olduğu için hala kaban giyiyorduk. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Aşk Tayini (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin