Gözlerimi hafif hafif aralamaya çalışıyordum boğuk gelen sesler arasında sanki biri kavga ediyormuş gibiydi demeye kalmadan Zooarfin ile Efe'nin kavga ettiğini gördüm. Kızların ise beni uyandırmaya çalıştıklarını hızlıca kalkıp kavgayı ayırmak istedim çünkü Zooarfin Burak'ı o kaslı haliyle bile tek yumrukla yere yıkmıştı Efe'yi kesinlikle hastanelik ederdi. İkisine yönelerek:
- Durun kavga etmeyin!!!
Tabiki hiç şaşımadığım şey oldu kimse beni dinlemedi. Birbirlerini çekiştirmeye çalışıyorlardı. Aslında Zooarfin hiç vurmuyordu ama sakinde görünmüyordu ne yapacağı belli olmaz bunun kesinlikle ayrılmaları lazım. Son gücümle avazım çıktığı kadar bağırdım:
- Size kavgayı bırakın dedimmmm!!!
Evet olmuştu kavga durmuştu herkes şaşkınlık ile bana bakıyordu. Birbirlerinin yakasına yapışmış vaziyette bana bakakaldılar aslında bu halleri bayada komik duruyordu. Onlara dönerek:
- Ayrılın hemen çekin ellerinizi birbirinizin gırtlağından.
İnanamıyorum bildiğin komut alıyorlardı ikiside ayrılmış önümde hazır kıta duruyorlardı. Bildiğin asker gibi hazır kıta durmuşlardı. Efe bana bakarak söze atladı.
- Kim bu senin odanda ne işi var eve nasıl girdi.
İşte yandığımın resmidir. Cevap ver bakalım Ezra Hanım ne söylüyeceksin. Gerçekten baya köşeye sıkışmıştım. Ne diyeceğim ne yapacağım bilmiyorum zar zor kalkarak.
- Sanane sana hesap mı vericem. Dedim.
Kaşlarımı çatarak ama çok çabuk pişman olmuştum. Çünkü Efe hem kızgın hem üzgün bakışları beni epey üzmüştü. Hızlıca ordan uzaklaştı ve çekip gitti. Arkasından seslendim ama durmadı. Herkes şaşkınca bana bakıyordu. Tabi sebebi belli ilk defa Efe'ye bağırmış sesimi yükseltmiştim.
Hızlıca ordan uzaklaşmaya başladım derken o sıra Zooarfin'in sesini duydum.- Nereye gidiyorsun Ezra! Dedi.
Sinirle Zooarfin'e dönerek:
- Sanane sana hesap mı vericem? Dedim.
Birden Zooarfin'in hem şaşkın hemde kızgın bakışları ile karşılaştım. Ve oradan hızlıca uzaklaştım. Ne yapacaktım ben ne edecektim. Alık alık dolaşmaya başlamıştım. Kendime geldiğimde bir parktaydım. Bir banga oturdum. Kendi kendime düşünürken birden bir el gözlerimi kapattı.
- Bil bakalım ben kimim?
Gelen ses hiç yabancı değildi ama kafa öyle dalgındı ki aklımı toparlayamıyordum. Düşündüm ama çıkaramadım. Sinirli bir ses ile :
-Ne bilim kimsin?
Birden gözlerimden elini çeken ezgi ile karşılaştım. Şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Birden içim cız etti çünkü etti bizim sınıfın polyanasıydı. Polyana dememizin sebebi çok kibar çok iyi epey bi pozitif olmasıydı. Kaşlarımızın çatılması bile onu çok üzerdi. Bende ise ona şimdi bağırmıştım. Ezgi bana dönerek:
- Hayırdır Ezracım ne oldu niye sinirlisin. Dedi.
-Bir şey yok Ezgi'cim sadece biraz moralim bozuk ayrıca sana bağırdığım için üzgünüm. Dedim.
- Sorun değil tatlım belli ki yanlış zamanda geldim asıl ben üzgünüm seni rahatsız ettiğim için. Dedi
Ah bu kız ne kibar ama bizim sınıfta okumayı hiç hak etmiyor hödükler sınıfımızda. Öyle kibar öyle iyi birisiki herkes onunla arkadaş olmak ister. Hatta Sinem bile onun ile bir çok kez arkadaş olmak istemişti. Ama nedense herkesten uzak durur bir köşede sessizce otur kimseyle konuşmazdı. Ezgiye dönerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİĞER YARIM - "ZOOARFİN"
TerrorFazla merak kötü demişti annem anlamamıştım. Taki o güne kadar işte o gün herşeyi daha iyi anlamıştım. Diğer yarım ile tanışana kadar. O gün bugündür hiç merak etmem.