(M) 19°𓅪

2.3K 163 57
                                    

(OKUYANLAR GEÇEBİLİR BİR KAÇ ÖNEMSİZ DÜZENLEME YAPTIM)

Jimin

Evren bizim mutlu bir şekilde yaşamamızı istemiyordu sanki. Sürekli başımıza gelen kötü şeylerden dolayı, ikimiz de çok yıpranmıştık. Şimdi de tam güzel bir şey oldu derken, hayallerimin suya düştüğü zamandaydık. Karakolda.

Karşımızda bize dikdik bakan, takım elbiseli, yaşlı ve korkutucu bir adam vardı. Lee Yohan. İsmi bile korkutucuydu. Dani ile tanıştığımız ilk zamanlarda bana ailesinden bahsetmişti. Onda bile yalan söylediğini şuan öğreniyordum. Bana babasının tekstil firmasında çalıştığını söylemişti oysa ki.

Jungkook ile mahkemenin kapısının önünde çağırılmayı bekliyorduk. Olan olayları bir bir anlatacağım için gergindim. Aynı şekilde Jungkook'un da gerginliği yüzünden okunuyordu.

O günün üzerinden neredeyse bir ay geçmişti. Kook'un yarası iyileşmiş etraf sakinleşmişti. En azından bir haftamız çok rahat geçmişti. Dışarı çıkıp yeterince gezebilmiştik.

"Jeon Jungkook ve Park Jimin. Duruşma salonuna bekleniyorsunuz."

Görevli adamın sesi neredeyse boş olan koridorda yankılandı. İkimiz de derin bir nefes verip birbirimize baktık. Gözlerimizle konuşuyorduk.

'Sakin ol ve sadece geleceğimizi düşün'

Bunu diyorduk birbirimize. Gelecekte yaşayacağımız mutlu günleri hayal etmiştim salona girerken. El ele tutuştuğumuz, gezdiğimiz, güldüğümüz, eğlendiğimiz.. İster istemez gülümsetti beni bu düşünceler.

Sonrası hakimin karşısındaydık.
Uzun konuşmalar sonrası, alıştığımız gibi karşı tarafın yalanlarını da işitmiştik. Her konuda çeliştikleri yalanları, birbirini tutmayan sözcüklerinden ötürü karar verilmişti.

Sonuç ise, duruşma bir sonraki aya ertelenmiş, Daninin bir sonraki duruşmaya kadar göz altında tutulacağı kararı alınmıştı.

Şuanlık mutlu ve umutluyduk. Jungkook bile rahatlamıştı biraz. Onun korkusunu da pek anlayamamıştım doğrusu. Bana da söylemeyi reddediyordu.

Bir ay boyunca rahat olacaktık. Bir ay boyunca dışarıda istediğimiz gibi dolaşabilecektik. Bir ay boyunca mutlu olacaktık. En azından bir ay...

Eve geldiğimizde ilk işim Hoseok hyunga sarılmak olmuştu. Her ne kadar erken sevinmememiz gerektiğini söylese de, elimde değildi. Bir ay bile benim için çok kıymetliydi.

İşte bugün, az sonra. Jungkook'u çok özlediğimi fark ettiğim saatlerdeydik. Her zaman onu özlüyordum. Fakat bu başkaydı.

Koltukta uyuyan Hoseok hyunga bakarak gülümsedim.

"Kookie~ bana bak."

Dizlerim üstünde yanına gelip yüzümü ona yaklaştırdım. Bana şaşkınca bakmaya başladığında ise gülüşüm kaybolmuştu.

"Seni özledim. Bunu biliyorsun değil mi?"

Ciddi bir ifadeyle konuşmuştum. Nedenini bilmediğim bir şekilde.

"Hm?"

İyice yakınlaşmıştık. Jungkook dudaklarıma bakıyordu. Bunu görmek beni aşırı derecede keyiflendirdi o anda. Dudaklarımız arasında bir karış bile olmaması beni daha da gaza getirdi. Daha da yakınlaştım. Çok fazla.

Dudağımı Jungkook'un dudaklarına sürtüp,

"Jungkook-ah seni seviyorum."

Fısıldayarak söylemiştim bu sözleri. Jungkook'un cevabı hiç gecikmedi. Aniden dudaklarıma yapıştığında cevabını çok iyi anlamıştım.

indigent °jikook°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin