8°𓅪

2.7K 268 188
                                    

Jungkook ile alışverişimizi tamamlayıp eve gelmiştik. Ben de kendim için bir kaç parça kıyafet almıştım. Jungkook' un yeni kıyafetlerini benim dolabıma yerleştirdikten sonra basit bir yemek yapmayı seçmiştim. Zaten güzel yemek yapamıyordum ve en basit yemek olan ramen bana daha kolay geliyordu. Marketten alıp direk suya koyuyordum.

Dolaptan direk bir tencere çıkarıp içine su koydum. Hazır rameni de içine koyup soslarını döktüm. O sırada mutfak kapısında bir hareketlilik hissettim. Jungkook olmalı diye geçirdim içimden. Ama yanıma gelmemesi beni meraklandırmıştı.

Bilerek duymamış gibi yapmayı seçtim. Kapıda ne yapıyordu en ufak bir fikrim bile yoktu. Sadece bekledim, fakat ne yanıma geldi ne de bir şey söyledi. Hala oradaydı ve ben tepki vermemeye devam ediyordum.

En sonunda adım seslerini duyduğumda gülümsedim. Demek gelmeyi seçmişti. Yanımdaki beden bir süre gözlerini ben de ve yemekte gezdirdi.

"Acıktın mı?"

"Evet. Bugün yorucuydu"

Ben rameni karıştırırken hala beni izlemesi garibime gidiyordu. Alt tarafı ramen karıştırıyordum ve? ? ?

Elini omzumda hissettim bir anda..Bütün vücudumun kasıldığını hissettiğimde elini bir süre daha omzumda tutup çekilmişti. PARK JIMIN KENDİNE GEL.

Sonunda rameni masadaki tabaklara koyduğumda ikimizde oturmuştuk. (kaç gündür aynı rutin olay)

Yemeği bitirdikten sonra yerimden kalkıp bulaşıkları tezgaha koyarken Jungkook henüz masadan kalkmamıştı. Ben masayı tamamen topladığımda ayağa kalkıp önüme geçti. Dudaklarıma bakması normal miydi? Hem de direk dudaklarıma zoomlanmıştı.

Ne yapacak diye merakla beklerken anlamsızca kalbimin aniden hızını arttıracak bir şey yaptı.

Baş parmağı ile dudağımda kalan sosu alıp ağzına götürdü.

Önümden çekilip sanki hiçbir şey olmamış gibi salona gitti. Donup kalmıştım ve sadece Jungkook'un az önce ne yaptığını sorguluyordum. O benim arkadaşımdı ve böyle yapması doğru muydu ki? Daha önce hiçbir arkadaşım bana böyle yapmamıştı.

En sonunda kendime geldiğimde apar topar salonu geçip lavaboya girdim. Alt tarafı dudağımdaki sosu almıştı. Acaba ben mi çok büyütüyordum? Kendime gelmek için yüzüme biraz su çarptım. Lavaboya yaslanıp kalbimi tuttum. Neden hala durmuyordu şerefsiz?!

"Jimin iyi misin?"

Lavabodan çekilip kapıyı açtım.

"İyiyim. Ne oldu ki?"

"Öyle lavaboya koşunca bir şey oldu sandım."

"Bir şeyim yok ve iyiyim. Salona geçelim mi?"

Gülümseyip söylediklerime o da gülümserken kalbim tekrar hızlandı.

Umarım düşündüğüm şey gerçekleşmiyordur.

Jungkook

Mutfakta yaşadığımız olaydan beri Jimin garip davranıyordu. Bir yere bakıp dalıyor, bana bakınca yanakları kızarıyordu. İnkar etmeyeceğim onu ısırmak istiyorum. Dünya üstündeki en tatlı kişiydi Jimin.

Koltukta otururken bile yan yan bana bakıyordu ve ben belli etmiyordum fark ettiğimi. Neden bakıyordu bilmiyordum. Benden hoşlanma ihtimali mi? Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Ben ve Jimin? Yok canım daha neler. HAHAHA

Ama yalan söyleyemeyeceğim.. Jimin den bir tık hoşlanma ihtimalim olabilirdi. Dudaklarına da bilerek dokunmuş olabilirdim. Ve elimi ağzıma götürmüş de olabilirdim. Tadı cidden güzeldi. Yanlış anlamayın sakın. Sosun tadı çok güzeldi.

"Jimin? Niye uzakta oturuyorsun? Yanıma gelsene"

Ehe

Diğer koltuktan kalkıp yanıma oturdu. Yanıma oturdu dediğim de aramızda bir metre vardı.

"Yaklaş"

Biraz kayıp bana yaklaştı. Ama hala aramızda mesafe vardı. Nedense bu mesafeden rahatsızdım. Ben de ona yaklaşıp kolumu omzuna attım. Koşuyordum değil mi?

Gerilse de o da rahat gibiydi. Acaba benden hoşlanır mıydı diye düşünmeye başlamıştım. Jimin den cidden hoşlanıyordum. Bana karşılık vereceğini de hiç sanmıyordum. Böyle düşünüp kendimi üzmeye de gerek yoktu aslında. Sonuçta şu an kolum omzundaydı ve onu kendime çekmiştim. Kafası göğsüme yaslı gibiydi. Ve kalbim durmuyordu.

Arada çaktırmadan burnumu saçlarına yaklaştırıyordum ve bu sapıklığa girmezdi değil mi?

"Uykun geldi mi?"

Jimin'in gözleri yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı. Burada uyumasını da istemezdim ama onu kucaklayıp yatağına yatırma isteği...çık aklımdan.

"Geldi"

"Hadi gel"

Yavaşça ayağa kalktığımızda Jimin direk odaya yürümeye başladı. Ben de televizyonu kapatıp peşinden gittim. Odaya girdiğimde kıyafetlerini çıkarıyordu. Rahatsız olmasın diye başka bir şey ile uğraşıyormuş gibi yaptım. Söylemek istediğim şeyi söylemeli miydim, yanlış anlar mıydı emin değildim.

Düşünmeden söylese miydim? Bence de öyle yapmalıydım.

"Jimin, bu gecelik yatakta uyuyabilir miyim?"

"Yer yatağı rahat değil mi yoksa?"

"Hayır sadece...bilmiyorum. Seninle uyumak istiyorum"

SÖYLEDİM LAAN

Yüzüme öylece bakmasından korkmalı mıydım? Kızacak mıydı?

"Peki gel"

Ben de üstümü değiştirip yanına yattım. Bana arkasını dönmüştü. Benim hayal ettiğim kesinlikle bu değildi. Ne bileyim insan bi sarılalım der. Niye sorsun ki? Ya beni bekliyorsa? Sarılsam ne tepki verirdi çok merak ediyordum.

Yine düşünmemeyi seçecektim. Öyle de yaptım ve kollarımı arkadan Jimin'in beline sardım.

İrkildiğini hissetmiştim ama tepki vermedim.

Gözlerimi kapatmıştım ki önümde bir hareketlilik hissettim. Gözlerimi açtığımda dibimde Jimin'in suratı vardı. O kadar çok öpmek istiyordum ki...Bunu henüz yapmayacaktım.

Bedeni bana dönüktü, sırıtıyordu. Öyle düşünmemeliydim. Hayır.

Kıkırdayıp kafasını boynuma gömmesi...nefesini boynumda hissediyordum. Kolları da bedenime sarılıydı. Resmen birbirimize yapışıktık. Ben de gaza gelip kafamı Jimin'in boynuna gömdüm. O kadar güzeldi ki...minicik kalıyordu kollarımda.

Ondan hoşlanıyordum, bunu kabullenmiştim artık. Kalbimin böyle tepki vermesinin başka bir anlamı olamazdı.

Sadece eğer bir gün bunu Jimin öğrenirse, üzülmek istemiyordum. Jimin beni üzecek bir şey de yapmazdı bunu biliyordum fakat yine de reddedilmek kötü olabilirdi.

geçiş bölümü tarzı bir bölüm oldu.

yavaş yavaş yakınlaşıyorlar.. :)



indigent °jikook°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin