İthaf: haneulgwamul-uisin ❤
3 hafta sonra
Jimin
21 gün geçmişti. Koskoca 21 gündür o kadar mutluyduk ki.. Dışarıya istediğimiz gibi çıkmıştık. Bir-iki kez başbaşa yemeğe gitmiştik. Jungkook'u sandığımdan çok daha fazla sevdiğimi bir kez daha anlamıştım. Her şeye rağmen Jungkook dikkatli olmamız gerektiğini söylüyordu. Benim de bildiğim kadarıyla Lee Yohan tehdidiyle de karşı karşıyaydık. Son üç haftadır hiçbir şey yapmamaları bizi şaşırtmıştı.
Ve karar verilmesine de yalnızca bir hafta kalmıştı...
Bunu düşünmek istemiyordum. Ama her yol sonucun açıklanacağı güne çıkıyordu. Korkuyordum. Aynı zamanda çok umutluydum. Tek dileğim o herifin içeri girip bir daha çıkmamasıydı.
"Çocuklar. Girebilir miyim?"
Jungkook ile yatağımızda uzanırken, refleksle kollarından ayrılıp toparlandım. Hoseok hyung.. Bize iyi dayanıyordu. Evden atmadığına şükretmeliydik.
"Sizi bir daha basmak istemiyorum..."
Jungkook kıkırdadığında omzuna vurup üstümü giyindim.
"Girebilirsin hyung."
Jungkook hala yatakta yatarken ben kıyafetlerimi giymiştim. Çarşafını yukarı çekmesini gözlerimle söylerken, sırıtarak göğsünü kapatmıştı. Tanrım.. Bu adam beni delirtecekti.
Hoseok hyung odaya girdiğinde elinde küçük bir kutu vardı. Onu önüme uzatmadan önce Jungkook'u süzmüştü. Hyung olsa bile kıskanabilirdim değil mi? Jungkook'un yapılı vücudunu kimse görmesin istiyordum.
Kutuyu elinden alırken merakla dışını inceledim. Hediye kutusu gibiydi. Zarif ve güzel bir kutu olduğunu düşünmüştüm. Fakat bu kutu da neydi?
"Bu Jungkook'a gelmiş Jimin. Sabah evin önüne bırakılmıştı. Kutunun altında isim kazınmış. Dikkat edin lütfen. Hala peşinizdeler demek ki."
Kaşlarımı çatarak kutuyu tersine çevirdim. Gerçekten de 'Jeon Jungkook' yazıyordu. Korkuyla titremiştim. Kalbim hızını arttırmıştı. Jungkook yerinden kalkıp yanıma geldi. Çıplak vücudu şuan umrumda değildi. Onun can sağlığı tehlikedeydi.
Korkuyla ona ve kutuya baktım. Kutuyu elimden bir çırpıda alarak kısaca inceledi. Sinirli görünüyordu."Bu ne sikim!?"
Kutuyu açıp içine baktı ilk başta. İçinde ne olduğunu görememiştim. Jungkook kapağı anında kapatıp kenara fırlattığında, yere plastik bir yüzük, ve bez düşmüştü. Bez? Kanlıydı. Kaşlarım kendiğinden çatıldığında yüzüğü ve bezi elime aldım. Ne anlama geldiği hakkında gram fikrim yoktu. Gördüğüm kadarıyla herhangi not veya yazı da yoktu.
"Jungkook bu ne demek? Bize ne anlatmaya çalışıyorlar!"
Elimdekileri kenara bırakıp yüzümü ovuşturarak yatağa oturdum. Kafayı yiyecektim. Hayatımız tehlikedeydi. 'Jungkook'un hayatı' Benim yüzümdendi her şey. Buna ben sebep olmuştum. Kalbim öyle bir ağrıyordu ki. Sevdiğim adamın başına bela açmıştım. Ona zarar veriyordum. Çok fazla zarar.
"Kendine gel Jimin."
Jungkook ellerimi yüzümden çekmeye çalıştı. Lanet olsun ki bok gibi hissediyordum. Bunu bana hissettiren Jungkooka bunları yaşattırmamdı. Kollarını bana saran adam, benim için her şeyi yapardı. İşte bunu anlamıştım. Kendini tehlikeye atardı benim için. Kurtulmak için benden ayrılmamıştı bunca zaman. Hep yanımda durmuş, bana destek olmuştu. Fakat şimdi, bunu isteme vaktiydi.
"Jungkook, ayrılalım."
Bana sarılan kolları daha da gerildi ve sıkılaştı. Gözlerimden akan yaşlar omuzlarına düşüyordu. Bunu anlık boşluğumla söylemiş olmayı diledim. Böyle bir şey asla istemezdim. Ama onun hayatını da mahvetmek istemiyordum. Sürekli benim yüzümden ona zarar geliyordu.
"Saçmalama Jimin. Şuan kafan karışık.."
Gülerek söylenmişti. O bile inanmamıştı buna.
"Ayrılmamız hiçbir şeyi değiştirmeyecek emin ol. Onların derdi başından beri bendim Min. Kendini suçlama asla."
Tekrardan duygulanıp ben de sıkı sıkı sarılmıştım. Boynuna sokulmuş bir şekilde, hıçkırıklarımı bırakıyordum. Aynı anda o kadar fazla duygu hissediyordum ki. Üstüme geliyordu hepsi. Dayanamadığımı hissettiğimde artık çok geçti. Jungkook'un kollarına bayıldığımda her şey karanlıktı.
.....
Jungkook telaşla kucağındaki çocuğu acile taşıdı. Peşinde hyungu da varken, bedeni sedyeye yatırdılar ve doktorlara teslim ettiler.
"Sikeyim! Hepsi benim yüzümden. Jimin benim yüzümden zarar görüyor."
Saçlarını çekiştirerek sandalyeye oturdu. Hoseok Jungkook'u mesafeli olarak teselli etmeye çalışsa da, adam çok sinirliydi. Hem kendine hem de lanet ettiği kötü adamlara.
Hoseok sabahı düşündü. Kapısına gelen takım elbiseli adamın ona silah doğrultuşunu.. O anki korkusuyla kimseye bir şey söylememesi gerektiğini duymuştu kulakları. Adam ona kutuyu uzatırken bir kaç tehtid almıştı. O anki korkusunu yenemiyordu hala. Tepkisiz görünmeye çalışsa da içinde bir ürperti vardı.
"Belki de ondan ayrılmam en doğrusu.."
Jungkook'un mırıldanmasına kulak verdi. Ne diyordu bu çocuk tanrı aşkına. Ayrılmak.. Jimin ve Jungkook'un ilişkisine aylarca şahit olmuştu. Ve onların ayrılması demek ikisinin de çöküntüye uğraması demekti.
"Jungkook. Sakın bunu aklından geçirme. Siz birlikte güçlüsünüz. Hem.. Jimin yıkılır. Ona bunu yaşatmak istemezsin-"
"Ya daha kötüsü olursa hyung? Benim yüzümden canına kıyılırsa ben ayakta kalabilir miyim sanıyorsun?!"
Hoseok daha fazla cevap vermedi. Verirse burada kavga çıkardı ve kimse Jungkook'u onun üstünden alamazdı. Tanıdığı kadarıyla Jungkook sinirlendiğinde bir canavara dönüşüyordu.
"Merhaba, hasta yakınları siz olmalısınız. Bay Park stresten dolayı küçük bir baygınlık geçirmiş. Serum vermemiz yeterli oldu. 56 no'lu odada. Geçmiş olsun."
Jungkook anında ayağa kalkıp merdivenlere koştu. Hoseok da ona yetişmeye çalıştı.
...
"Bebeğim. İyi misin? Nasıl hissediyorsun? Canın yanmıyor değil mi?"
Ardı ardına sorularını sıralarken, Jimin'in saçlarını okşayarak yüzüne sanki dünyanın en güzel varlığıymışcasına bakıyordu. Gerçekten de ona göre Jimin, dünyanın en güzel varlığıydı.
Jimin titrekçe gözlerini açtı. Burnunun dibinde Jungkook'u görmeyi beklemediği için ne olduğunu anlayamamıştı. Daha sonra vücudundaki ağrıyı ve bileğindeki serumu fark etti. Hastanedeydi.
"Jungkook? Neden buradayım?"
Kaşlarını çatıp gözlerini kıstı.
"Bayıldın Jimin. Kendine çok yüklenmişsin."
Kafasını sallayıp gözlerini kapattı. Jungkook onun bebek olduğunu düşünüyordu. Kendisine engel olamadan dibindeki dudakları uzunca öptü.
"Hey. Ben de buradayım?"
Jimin gülüp Jungkook'u kendinden uzaklaştırdı. Jungkook tekrar yaklaşmaya çalışırken hepsi gülüyordu. Çoktan sabah gelen kutuyu unutmuşlardı.
.........
"O çocuğu bana getireceksiniz! Anladınız mı?"
"Anlaşıldı efendim."
"Her seferinde robot gibi anlaşıldı deyip duruyorsunuz. Artık doğru düzgün bitirin şu işi!"
Adamlar kafa sallayıp saygıyla eğildiler. Lee Yohan'dı karşılarındaki. Acımaz öldürürdü.
Tıpkı iki gence acımayacağı gibi.
Kısa geçiş bölümü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
indigent °jikook°
FanficJungkook'u sokaktan kurtaran Jimin ve Jimin'i sonsuz seven bir Jungkook düşünün.. 🌸07.05.2020 🌸? Jikook içerir⚠