[sekiz, sağ ol taeyong]

187 32 3
                                    


okul haftasının gelmesiyle birlikte, ders çalışmam gerektiğini hatırlayıp, eski hayatıma döndüm. planlarımda sosyalleşmek ve dövmecide takılan insanlarla arkadaş olmak gibi bir şey yoktu. özellikle içlerinde mentollü sigara içen varsa.

ama, okul çıkışı işe giderken, bilmediğim bir numaranın beni on kez araması sinirimi bozdu. ilk başta not isteyecek biri zannettim, ama olmadığını üçüncü aramada anladım. not isteyenler pes ederdi, başkalarından istemek için köşelerine çekilirlerdi. on birinci kez arayacağını biliyordum. o yüzden üstüme çalıştığım yerin logosu olan hırkayı giyinirken, telefonu gözümün önüne koydum. ve telefon harbiden de çaldı.

açmaya karar verdim ve beni çok da şaşırtmayan birinin sesini duydum; jeno.

"açsana rahatsız mısın?" bıkkın sesi ve arkadan gelen yüksek sesli müzikle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.

"ne istiyorsun?" boğazını temizleyip güldü, nedense şu an hangi hareketleri yaptığını hayal edebiliyordum.

"bugün piknik yapıyoruz. davetlisin." gözlerimi devirirken, aynanın karşısında yakamı ve saçlarımı düzelttim. vardiyam on dakika içerisinde başlıyordu.

"tamam, gelmiyorum." telefonu kapatmak için kulağımdan çekerken jeno biraz sesini yükseltti. acıdığımdan dinlemeye karar verdim.

"davetli değilsin gelmek zorundasın. taeyong böyle dememi istedi." taeyong sözünü duyduğumda nefesimi dışarı verdim. taeyong zayıf noktam değildi. ama ona borçlu gibi hissediyordum ve benden zor bir şey istemediği sürece yapmaya çalışıyordum. taeyong benden çok daha zor şeyler isteyebileceği için, maalesef böyle şeyleri kabul ediyordum.

"çalışıyorum." biraz daha itiraz edersem belki küfür eder de kapar diye umdum ama bu jeno'ydu. delirene kadar sinir olsa bile sanırım yine de beni ikna etmeye çalışırdı.

"iş çıkışı uğrarsın. masaj da yaparım hem." masaj konusunu açtığında sesi iyice gevşekleştiği için yüzümü buruşturdum ve elimi alnıma vurdum. tek istediğim dövme yaptırmakken bunca belaya karışmıştım şimdi.

"kalsın. konum atarsın." konuşmasına izin vermeden telefonu kapadığımda taeyong'u dövmek istedim. ama tek yapabildiğim telefonumu sıkarak cebime sokmak oldu.

uyanmayan şehir | lumarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin