[beş, dövme yaptırıyoruz]

237 35 36
                                    


taeyong içeriden çıktığında, içim gerçekten şişmişti. hendery ve jeno susmak ne bilmiyordu ve jeno sürekli dokunuyordu. normalde olsa çoktan kalkıp yumruk atmıştım ama taeyong'u rezil etmek ve neşesini kaçırmak istemiyordum.

taeyong hızlıca hendery'nin yanına yerleşirken yukhei koşarak içeriden geldi ve söylenerek taeyong'un kolunu sardı. tez canlı olduğundan, sarmasını beklemeyip çıkmıştı sanırım.

taeyong'un kolunu sardıktan sonra yukhei eğildiği yerden kalktı ve eliyle koluma vurup sandalyeyi gösterdi. alışkanlıktan sandalyeye bacak bacak üstüne atarak oturup yukhei'yi bekledim. elindekini içeri bırakıp geldiğinde, beni görüp güldü ve masanın üstünde otururken bacak bacak üstüne attı. bunun aynısını dün barda da yapmıştı.

"sen çok gıcık birisin." taeyong duymasın diye sessizce söyledim ve yukhei bunun karşısında gülümsedi. taeyong'a ya da buradaki herhangi birine, bu herifle dün barda çok da iç açıcı olmayan bir karşılaşma yaşadığımızı söylememiştim. söylemeyi de düşünmüyordum.

"beni boşver şimdi. işimin başındayım. hadi, anlat ne istediğini."

en azından işini yaparken ciddi olduğuna sevinerek, istediğimi şeyi anlatmaya başladım ve o her anlattığımı, tıpkı zihnimdeki gibi kağıda çizdi. ben bunu nasıl yaptığına şaşkın bir tepki vermemeye çalışırken, kağıdı havaya kaldırdı ve kaşlarını çattı.

"olmuş mu ya bu?" bana da biraz bakıp kağıdı sertçe masaya bıraktı ve bakmamı söyledi. gayet de istediğim gibiydi ama onun hemen ciddiyetsizleşen karakterine bakılırsa, onu direkt övmeyi düşünmüyordum.

"idare eder işte. çok da önemli değil. dövmelerimi o kadar da göstermiyorum." kağıdı eline alıp masadan kalkarken bana baktı ve saçıyla oynadı.

"senin dövmen mi var ya?" yukhei'nin sesini duyan taeyong hemen hendery'nin yanından kalktı ve koşarak yanıma geldi. ceketimi zorla çıkartıp, kazağımın kolunu ve boynunu açtı. o kadar hızlı bir şekilde yaptı ki, engel bile olamadım. boynumdaki dövmeye yaklaşıp bakan yukhei gözlerini kıstı.

"çok iyi bu. peki kolundaki nereye kadar gidiyor?" taeyong'un ellerini üstümden çekerken ceketimi sandalyenin üstünde bıraktım. derin bir nefes verip yukhei'ye baktım ve yanıtladım:

"köprücük kemiğime kadar gidiyor. ama bir anda yaptırmadım. yarısı kanada'da, yarısı burada yapıldı. boynumdakini de kanada'da, lisenin son günü ailemden gizli yaptırdım." yukhei gülerek kolumu tuttu ve evirip çevirdi.

"tamam, diğer dövmelerini gördüğüme göre şu an dövmeni daha kusursuz yapabilirim." yapmacık olduğunu belli etmeden gülümsedim. tek olsaydık çekinmeden yapmacık bir şekilde gülümserdim ama yanımızda taeyong vardı.

beni sırtımdan ittirerek odaya soktu ve ben koltuğa yerleşirken, o malzemelerini hazırlamaya başladı.

uyanmayan şehir | lumarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin