Güzel okumalar!
Bölüm şarkıları; Cem Adrian- Küçüğüm
The Neighbourhood- Daddy Issues
Bu bölüm zorla hayatının baharında bütün güzelliklerden koparılan Ceylan Sümer'e ithaf edilmiştir.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim, bol sevgiler.
''Ölü Bir Kadının Son Mektubu''
Zaman yaşanılanları silmek için fazla gaddar, yaşanılacak şeyler için de fazlasıyla fedakârdı.
Hiçbir zaman fedakârlıklarla karşılaşmamıştım tam aksine benden beklemişlerdi bunu. Yapmıştım da hiç usanmadan, yorulmadan herkesin peşinde savrulmuştum.
Kimse bana ne hissettiğimi, nasıl olduğumu sormamıştı bile. Sanki alışmışlardı bu halime, böyle olmalıymışım gibi. Sanki onların istediğini yapmazsam her zamanki ben olmayacakmışım gibi.
Olsun, demiştim kendi kendime bir gece. Onlar iyi olsun da ben her zaman yorulurum.
Şimdi ben iyi değildim, neredeydi o insanlar?
Bir şeyin yokluğu, varlığını tatmadan önce daha kolay gelirdi insana. Sonuçta insan tatmadığı, bilmediği şeyi özleyemezdi ama elinden alınan şeyleri fazlasıyla özlerdi.
Hayatım gibi, elimden zorla alınan hayallerim gibi.
Şimdi öğrenmiştim her şeyi, ellerimden kayıp gidenlerle anlamıştım her bir kaybedişi. Ve şimdi toparlanmam lazımdı, kendim için değilse bile kızım içindi bu çabam.
Bu yüzden ki kendimi ilk defa bu kadar savunmasız aynı zamanda da acımasız hissediyordum, içimde yanıp tutuşan nefrete hâkim olamıyordum.
Kendi hayatımı kurtarmak için başka hayatları ateşe vermiştim, onların külü benim acılarımı harlayacaktı bunu biliyordum ama duymuyordum artık hiçbir şeyi. Kızım için bencil olmam gerekiyorsa eğer, olurdum. Kızımın nefesi olmak için nefes keserdim, gerekirse kızımı yaşatmak için kötü birisi olurdum.
Onun yaşaması lazımdı, hasta vücuduyla bu kadar kargaşaya dayanamıyorken bir şekilde yaşamalıydı. Ben bir anneydim, kızımın tek bir saç teli için bu sınırlı dünyamı da bir şekilde aşıp savaşırdım.
Ben hasta bir çocuğun annesiydim, nefesleri bile sayılıyken kalbinin atması için kendi kalbimi söküp verebilirdim.
Şimdi gerçekler önümde bir bir duruyorken insanların düşünceleri, beni bencil olarak görmeleri umurumda bile değildi. Ben, kendimi biliyordum. Savaşımı, her şeye, herkese rağmen bir mücadele peşinde olduğumu ve kazanmaktan başka şansımın olmadığını biliyordum.
İnsanlar bilmeden, anlamadan beni yargılıyordu çünkü bu onlara daha kolay geliyordu. Beni illa bir sınıfa sokuyorlar, aptal olduğumu söylüyorlardı. Oysa akıllarına bana yardım etmek hiç gelmiyordu, asıl aptal olan onlar olmuyorlar mıydı?
Yangına atılmamı hiç önemsemeden kocamdan boşanmak istememi, ondan kurtulmak istememi aptallık olarak görüyorlardı. Ben dayak yemek için yaşamıyordum, hasta olan kızımı da böyle yaşatamazdım, yaşamak bu değildi ki.
Bir eve kapatılıp sonunun ne olduğunu bilmeden, hayattan tamamen kopuk olmak yaşamak değildi. Bunun aksine gülmek, eğlenmek, gerçekten yaşadığını hissetmek miydi lütuf olan?
Sürekli bu bakışlarla, önyargılarla, içi boş ama ölüme sürükleyen cümlelerle bizleri böyle sineye çekerek mahvetmemişler miydi zaten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR, İKİ VE ÜÇ: BULDUM SENİ
General Fiction''Sen koşmaya başla Berfu, seni her şekilde bulacağım.'' diyen adama baktım ve gülümsedim, bunun gerçek olmadığının ikimiz de bilincindeydik. Geçmişin acısı, geleceğin laneti olmuştu ve üzerimize salınmıştı. Koşsam bile beni her şekilde bulacağını...