Güzel okumalar!
Bölüm şarkıları; Lucia- Book Of Life
Kaan Boşnak- Bırakma Kendini
Bu bölüm zorla hayattan söküp alınan, umutlarını yaşatamayan Esra Çelik'e ithaf edilmiştir.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim, bol sevgiler.
''Ve Tanrı ilk günahkârı yarattı, ellerindeki cehennem ateşini bize bulaştırdı.''
''Anne?'' küçük kız merdivenlerden inip minik adımlarıyla salona girdi, kabus görmüş ve yanında annesini istemişti ama bulamıyordu. ''Benim işime karışmayacaksın demedim mi!'' diyerek gürleyen babasının sesiyle irkildi ve daha da yavaş yürümeye başladı.
Annesinin acı dolu inlemeleri kulağına geliyor ancak elinden hiçbir şey gelmiyordu, bu düşünceyle küçük kızın gözleri yaşlarla doldu. Annesinin acı çekmesini istemiyor, bembeyaz teninde morluk olmasına katlanamıyordu.
''Anne?'' dedi bir kez daha bu kez daha yüksek ve kendisinden emindi, belki babası bir umut annesini bırakır ve daha fazla zarar vermezdi. Annesinden öğrenmişti, çiçekler kırılgandılar ve narince sevmelilerdi. Kadınları da çiçeklere benzettiklerine göre babası niye annesini narince sevmiyordu? Bütün babalar böyle mi yapıyordu?
''Berfu, kızım gelme buraya anneciğim.'' Diyen kadını daha net görebilmek için salona yaklaştı, annesi yerde acıdan kıvranıyordu. Her yeri kan içindeydi, her akşam annesini bu şekilde görmeye minik kalbi dayanmıyordu.
İnci taneleri akmaya başladı gözlerinden, koşarak annesini yanına gidip ona sarıldı. Her yerini öpmeye çalıştı, bir nebze olsun acısı diner diye. Annesi kan kokuyordu, geleceğin habercisi kokuyordu. Cennet kokması gerekirken, babasının ateşi kokuyordu.
Annesi ölüm kokuyordu.
Buğra Köksoy;
Küçüğüm.
Yaşımın tek el ile gösterilebilecek kadar az, annesinin bir daha geri dönmeyeceğinden de emin olan aslında büyümüş çocuğum.
Annemi hatırlamıyorum, yüzünü ve kokusunu bilmiyorum çünkü benim için hep yok gibiydi. Hafızamda kalan sadece bağırışlar ve çığlıklardı, aslında bunlar hayallerimin acı yansımasıydı.
Zihnimde durmadan devam eden o sesler bazen bir hayal gibi gelse de o hayalin geçmişimin kendisi olduğunu bilecek kadar büyütmüşlerdi beni.
Annemden geriye kalan sadece küçük kardeşimken onu da kendi ellerimle ölüme itmiştim. ''babasının oğlu'' olmuş ve hiç gurur duymadığım bir katil yaratmıştı geride kalan.
Hafızamız ne kadar da değişikti, istemediğim bütün anılar zihnimde hâlâ daha tazeyken bütün güzel anılarım sanki yok olup gitmişti. Kim bilir belki de hiç güzel anım olmadığındandır ki tebessüm ettirecek hiçbir şey yoktu hayatımda.
Büyüdüm.
Ama bunu ben istemedim, zorla büyüttüler.
Yine de büyüdüm ama bir yanım da bu unutamadıklarım yüzünden hep yarım kaldı. Benim çocukluğumda parklar, salıncaklar ve arkadaşlıklar yoktu. Benim çocukluğumda kin, kan ve silahlar vardı.
Şimdi ise parkın önünden geçsem bile ürperiyor, sanki çocukluğumun kirli anılarını o saf çocuklara da bulaştıracakmış gibi uzaklaşıyordum. Kahkahaların uçuştuğu o parklara girmeye cesaretim yoktu ve hiçbir zaman da olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR, İKİ VE ÜÇ: BULDUM SENİ
General Fiction''Sen koşmaya başla Berfu, seni her şekilde bulacağım.'' diyen adama baktım ve gülümsedim, bunun gerçek olmadığının ikimiz de bilincindeydik. Geçmişin acısı, geleceğin laneti olmuştu ve üzerimize salınmıştı. Koşsam bile beni her şekilde bulacağını...