Güzel okumalar!
Bölüm şarkıları; Gripin- Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar
Lana Del Rey- Summertime Sadness
Bu bölüm zorla hayattan koparılan Emine Bulut'a ithaf edilmiştir.
Yeniden merhaba, düzenlenmiş hali inanılmaz derecede içime sindi ve umarım ki sizler de bu halini daha çok beğenirsiniz. Sizlerden sadece bir tane ricam olacak, bu zamana kadar hiç dile getirmedim ancak oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim, yorumlarınızı okumak gerçekten moral oluyor.
Ve son olarak; bu kez sesimiz daha gür çıksın olur mu? Kadınlar için.
Berfu Atman;
Bir insan kimsesiz kaldığında yüreği de o kimsesizliğin içine gömülürdü. Sonu olmayan bir mücadeleye girer, kendisini kurtarmak isterdi. Oysa insan, ruhundan asla kurtulamazdı.
Her şeyi yok edebilir, her şeyi değiştirebilirdim ancak kimsesizliğimi bertaraf edemez, yalnızlığa sığınan tarafını asla yok sayamazdım.
Ben kimsesizliğe değil, artık o bana sığınmıştı.
En kötü olduğum, düştüğüm zaman bana sarılmıştı. Oysa bu hayatımdaki en acılı sarılma, sahiplenilmeydi. Belki de muhtaç bırakılan bir kaçıştı.
Küçüktüm, lanet olsun ki hâlâ daha küçüktüm çünkü büyümeme izin vermemişler, ait olmadığım dünyanın insanları beni toprağa gömmüş üstüme de toprak atmıştı. Attıkları toprak aynı zamanda ruhumu sarıyordu, geçirdiğim yıllar beni iyice boğuyor ve yaşama hakkını kendimde görmüyordum.
Acı ruhuma kadar işlemiş, geçmişin sancısını da kalbime yaşatıyordu.
Ben bir kadındım, benim haklarım ve bir özgürlüğüm vardı. En önemlisi benim yaşama hakkım vardı ve bunu elimden kimse alamazdı. Kimse hayatıma müdahil olamaz, beni kısıtlayıp, bunun emaresini bile bana hissettiremezdi.
Bunları insanların bana anlattıklarından değil de annemin yaşadıklarından öğrenmiştim, benim için bir tecrübeydi. Hiç tatmak istemediğim ve asla unutamadığım acı bir tecrübe.
Annem bu hallerimi kendisi bile fark etmeden bana öğrettiklerini göremeden ölmüş, bu düzenbaz hayata gözlerini iblise karşı yummuştu.
Fark ediyordum da annem ölürken bile bana bir şeyler öğretiyordu. Ama keşke onsuzluğu öğrenmeseydim. Oysa ben hep annem yanımda kalır, ellerimden tutar sanmıştım.
Şimdiyse elimde kalan ruhumun izbe yerlerinde saklı olan altı yaşım ve hatıralarıydı. Anne sevgisine muhtaç, yarım bırakılmış bir kız çocuğu vardı.
Çocuk.
Ben de çocuktum, yaşıtlarımdan hiçbir farkım yokken neden yarım bırakılmıştım? Buna kimin hakkı vardı?
İnsanların hayatları hakkında fütursuzca hareket edebilme, konuşabilme güvenini nereden buluyorlardı? Kimseyi ilgilendirmeyen hayatlar hakkında söz sahibi olabilmeyi, kendilerine bunu aşılayan insanların tükenmemiş olması ve aksi gibi daha da artmaları kabul edebildiğim bir durum değildi.
Bu insanların yanında yer almak istemediğimden hızla akıp giden hayatta sabit kalmak isteyen bir toz bulutu olmak istemiş ve sakince insanların arasına karışarak onları izlemeyi tercih etmiştim. Görünmez olmak bir günahkârın elinde oyuncak olmaktan çok daha iyiydi.
Bunu da annem görmüş, yine ondan öğrenmiştim. Ne yazık ki annem, bir caninin ölüm kokan ellerinde son nefesini vermiş, meleklerin kanatları kırılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR, İKİ VE ÜÇ: BULDUM SENİ
General Fiction''Sen koşmaya başla Berfu, seni her şekilde bulacağım.'' diyen adama baktım ve gülümsedim, bunun gerçek olmadığının ikimiz de bilincindeydik. Geçmişin acısı, geleceğin laneti olmuştu ve üzerimize salınmıştı. Koşsam bile beni her şekilde bulacağını...