18.Bölüm

31 4 0
                                    

Oy ve yorum atmayı unutmayın.^^
İyi okumalar dilerim.❤️
Bölüm şarkımızı dinlemeyi unutmayın.

18.Bölüm: Kıyamet Günü

"Ölmeye meylliydi aslında fakat şimdi  daha fazlası için geri dönüyor..."

(Damien Rice-Back To Her Man)

Boş, bomboş, bir depoya vardık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Boş, bomboş, bir depoya vardık.
"Ne yapacağız burada? Ya benimsin ya kara toprağın felan mı diyeceğiz?"
"Efe, tamam bir dur istersen. Doğa, polisi ara!" dedi Ege bir eliyle cebimi işaret ederken. Yavaş yavaş titremeye başlayan elim ve gerim gerim gerilen vücudumla birlikte 155'i tuşladım. Bir kaç basit konuşma sonrası geleceklerini söylediler.

"Plan ne?"
"Şimdi..." Ege saatine baktı,
"tam 1,5 saatimiz var. Çatal mıdır bıçak mıdır nedir ilk o gelecek. Bağlayacağız. Sonra telefondan da Sevda'ya yazacağız. O da buraya gelecek. Polisler saklanmaya devam ederken bizde kısıtlı süremizde hızlıca itiraf ettireceğiz. Ve polisler-"
"Polisler geldi!"
Arkamıza döndüğümüzde koşuşturan bir kaç polis gördük. Hepsi telaşla bir yelere saklanıyordu. Planın farkındalardı. Sanki daha önce anlatılmış gibi...
"Biz hazırız çocuklar gerisi sizde." dedi bir polis.
"Halatlar nerede?"
"Al bakalım."
"Bant?"
"O da burada." diyerek bir az koli bandı bir de halat verdi bir polis.
"Kızlar şuraya geçin. Bizler de orada duracağız."
Ege'nin gösterdiği yere doğru gittik ve eğildik. Yerde ki ince su tabakası dizlerimizi ıslatıyordu. Umrumda değildi açıkçası.
Bir saat kadar sonra içeriye Eda'nın katili girecek, sonra da diğer katili. İçimde çok farklı bir his var. Daha önce hiç hissetmediğim ve muhtemelen daha sonra hiç hissedemeyeceğim bir his.
Tarifsiz...
"Kaç saat kaldı?" diye fısıldadı Duygu Ege'ye.
"Yarım saat kadar. Dayanın."
Duygu çaresizlikle başını salladı.

Gözlerimi kapıdan ayırıp etrafa bakındım. Saklanan polislere, çok dikkatle izlendiği de fark edilen silahlara, endişeli yüzlere, sulara, pencerelere. O depo geldi aklıma birden, Eda'yı son kez gördüğümüz depo...

Alo,buyrun benim. Ne! Tamam,hemen geliyoruz!" telefonu kapatmasıyla hepimiz ayaklandık. "Hanımlar siz evde durun. Biz kızlarla çıkıyoruz. Eda bulunmuş!" dedi durgun ama mutlu bir sesle
"Ne!"
"Ne!" diye bağırdık Duygu ile aynı anda. Hızla ceketimizi alıp kapıya doğru ilerledik. Kimliğimiz ve telefonumuz ceplerimizdeydi zaten. Kapıdan çıkar çıkmaz Müjgan ablaların arabasına bindik. Müjgan abla şöföre birşeyler fısıldadı ve şöför arabayı sürmeye başladı. "Birşey dediler mi? Yaşıyor muymuş?" dedi İrem koku dolu bir sesle. Müjgan abla başını sağa sola salladı "Bir şey demediler."
Arabada korkunç bir sessizlik hakimdi. Kimsesen çıt çıkmıyordu. Şile yoluna girmiştik. Sonra araba ormanlık bir alana saptı. Ve bir depoda durdu. Deponun önünde polisler,ambulans ve Ege ile Bartu duruyordu. Ege ağlamış mıydı? Koşarak içeriye girdik. "Eda!"
"Kızım!"
"Eda!" Eda yerdeydi...
Bıçaklanmıştı...
"Ah! Yavrum! Kızım!"
"Eda'm" dedim titreyen sesimle. İliklerime kadar titriyordum. Bartu yanımda hiç konuşmadan yere,Eda'ya bakıyordu. Ağlıyordu sanırım.
Eda'yı sedyeye aldılar,üstünü örttüler. İnsanlar bağırıp çağırıyordu. Kendini yerden yere atıyorlardı.

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin