2.Bölüm

104 8 2
                                    

Sizi seviyorum...
İyi okumalar dilerim^^
(Oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın^^)

2.Bölüm-Eda...

"Birden Ay ışığını kesti."

(maNga-Cevapsız sorular)


Kızlar ile kahvaltı masasına oturmuş yarının planını yapıyorduk. Duygu çaylarımizı koyuyor. İrem dergilere bakıp aynı zamanda ara ara bize elbise modelleri gösteriyordu. Ve ara ara bize plan icin fikir veriyodu. Ben oturmuş nerelere gidebileceğimizi orada ne olduğunu anlatıyordum. Eda'da elindeki telefonla hava durumuna bakıp bizi bilgilendiriyordu.
"Ha bu arada," diye girdim söze Eda tam telefona dalacakken "Cumartesi günü Ayasofya'ya gidelim. Orayı cok seviyorum!"
Eda elini bacağıma koyup okşarken söze girdi "Kuzum emin ol orayı çok sevdiğini hepimiz biliyoruz. Cumartesi günü hava güzel zaten, ilk oraya gider sonra da alışveriş merkezine... Olur mu kızlar?"

Hepimiz kafamızı yukarı aşağı salladık ve kahvaltıya başladık...

(10 dakika sonra)

"Kızlar ben çok doydum." diye mırıldandım.
"Az yedin,biraz daha yeseydin." dedi bana donuk gözlerle bakan Eda. "Yok Edacığım. Gerçekten doydum." dedim,elimi karnıma götürerek.
"Peki. Sen hazırlan bizde birazdan bitiririz kahvaltımızı." dedi Eda anlayışlı bir sesle.

Odama gidip kendime yeni bir kitap aldım. Mağlum kitabımı bitirmiştim.

Dakikalar sonra yine okulun önündeydik. Aras Koleji...
Eda hariç hepimiz bu okula orta okulda başladık...
Şu an da üniversitedeyiz. Hayatımız ise mükemmel, hemde hiç olamayacağı kadar...
Birden bana sarılan bir kol hissettim belimde merakla arkama baktığımda Eda'yı bana sarılırken gördüm. Duygu'ya dönüp 'ne oluyor?' der gibi baktım. O da alt dudağını büzerek 'bilmiyorum.' işareti yaptı.
"Edacığım bir sorun mu var?" diye mırıldandım. Eda bana sarılmayı kesmeden konusmaya başladı "Bu gün hiç sarılmadık bir sarılalım dedim!"

 Eda bana sarılmayı kesmeden konusmaya başladı "Bu gün hiç sarılmadık bir sarılalım dedim!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kıkırdamaya başladım, aynı zamanda da Eda'ya sarılıyodum. Eda birden benden ayrılıp diğerlerine de sarıldı. Sonra da yavaş yavaş sınıfa doğru gittin.
"Kızlar ben bir lavaboya gireyim olur mu?" diye mırıldandı Eda. Bende başımla 'olur' işareti yaptım.
"Bir de şey... Doğa çantamı sınıfa bırakırmısın?" dedi çantasından birkaç şey alırken.
"Tabii ki alırım. Ver..." dedim elimi uzatarak. Eda aradığını bulmuş olacak ki çantasını kapatıp bana verdi. Sonra da bize son bir kez daha en içten bakışı ile bakım samimi bir şekilde gülümsedi. Bizde ona aynı samimiyetle gülümsedik. Ve Eda tuvalete girdikten sonra bizde sınıfa doğru ilerledik,sınıfa girdiğimizde ilk iş Eda'nın çantasını sırasına koymak oldu benim için...
Sonra da dört gözle Eda'yı bekledik....

(20 dakika sonra)

İlk dersin ortasında sessizce İrem' fısıldadım "İrem..." İrem meraklı gözlerle bana baktı "Eda nerede? Yirmi dakika oldu resmen!"
İrem kolundaki saate bakarak konuşmaya başladı "O kadar oldu mu ya?"
"Evet kanka, o kadar oldu. Ben hocadan izin alıp bir bakayim belki birşey olmuştur..." dedim. İrem'de başını yukarı aşağı sallayıp kafasını defterine çevirdi. Usulca oturduğum yerden kalkıp hocanın yanına gittim.
"Hocam, lavaboya gidebilir miyim?"
"Gidebilirsin, ama hızlı gel..." 'tamam' anlamında basımı sallayıp hızlı adımlarla sınıftan çıktım ve lavaboya doğru yürümeye başladım. Tanrım! Lavaboda yoktu! Kısa bir şoktan sonra allığını yerde kırılmış bir şekilde gördüm.

Eğilip elime aldım. Tanrım! İkinci şok geldi! Bu Duygu ve Eda'nın en sevdiği ortak allıkları! Duygu çok kızıcak. "Bu kız nereye gitti acaba ya?" diye mırıldandım allığın kapağını kapatırken. "Belki rahatsızlanıp eve gitmiştir..." dedim yine kendi kendime. Ve allıkla birlikte lavabodan çıkıp sınıfa girdim. Sırama oturur oturmaz zil çaldı. Sınıftakiler eşyalarını toplarken Duygu bana döndü. "Neredeymiş?"
"Lavaboda yok, belki rahatsızlanıp erken gitmiştir"
"Olabilir..." dedi Duygu.
"Ha bu arada..." dedim allığı sıramın altından çıkartarak "allık kırılmış." Duygu'nun ellerinin titremeye başladığını gördüm.

Gülmemek için alt dudağımı ısırıyordum. "Eve gidelim,ben göstericeğim ona!" dedi Duygu elindeki allığı incelerken

_

Saatler sonra bi kolumda Eda'nın çantası diger kolumda kendi çantam eve doğru kızlarla yürüyorduk. Eda'yı çok özledim açıkcası ve tabii eve neden gittiğinj merak ediyorum. İnşallah hasta olmamıştır.
"Oh be, sonunda geldik anahtar kimde?" diye mırıldandı İrem.
"Bende!" diye bağırdı Duygu ve hem kızgınlık hem heyecanla.
Duygu kapıyı açmaya çalışırken İrem konuşmaya başladı "İnşallah evde kaos çıkmaz. Haha!" dedi ve ardından büyük bir kahkaha fırlattı. Bende ona eşlik ettim. "Hah,açıldı!" dedi Duygu kapıdan anahtarı çıkartırken. Hepimiz hızlıca çantaları kapının kenarına koyup odalara tek tek girip baktık. "Burda değil..."
"Eda! Burda mısın?" diye bağırmaya başladık.
"Eda!"
"Acaba annesiyle babasını mı arasak?"
"İ-iyide ya oradada değilse?"
"O zaman maalesef polise gitmek zorunda kalırız..." diye mırıldandım.
"Eda..." Duygu yutkundu "kaybolmamıştır diğmi?"
"Kötü düşünmeyelim hemen. Kimde annesinin yada babasının numarası var?" diye mırıldandı İrem
"Bende." dedim titrek bir sesle. Ve telefonumu arka cebimden çıkartıp titreyen ellerimle annesini aradım.
"Alo Müjgan abla? " dedim titreyen sesimle. Müjgan abla bunu fark etmiş olacak ki "Efendim Doğacığım, bir şey mi oldu?"
"Şey..." yutkundum "Eda sizde mi acaba?"
Hayır. Neden,sizde değil mi?"
"Şey..."
"Ney kızım ney!" dedi Müjgan abla bağırarak.
"Eda kayıp..." Aferim Doğa! Bir anda söylenir mi hiç?
"Ne!" diye bağırdı Müjgan abla tedirgin bir sesle. Ve devam etti "Hemen buraya gelin! Hepiniz! Gelin de polise gidelim!" "Ta-tamam..." diye mırıldandım. Telefonu kapatır kapatmaz kızlara döndüm. Dolu gözlerim ve titreyen ellerimle konusmaya başladım.

"Müjgan abla bizi çağırıyor, polise gidecekmişiz. Eda..."
"Eda ne?"
"Eda kayıp..." dedim ve ağlamaya başladım. Diğerlerinin de gözlerinin dolduğunu gördüm. Yanımıza biraz para, kimlik ve telefon alarak çıktık. Eda'nın telefonunu unutmadık tabii.

Ağlayarak koşa koşa Müjgan ablaların evine gittik...
Koştuk,koştuk...
Dakikalarca koştuk,belki saatlerce. Ayaklarımıza batan taşları,camları umursamadan sadece koştuk. Kan ter ve göz yaşı içinde kalmıştık...


Sizce Eda'ya ne oldu? Kayıp mı yoksa şaka mı? Yorumlarınızı bekliyorum^^

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin