16.Bölüm

34 2 0
                                    

Şarkıyı dinlemeyi unutmayın^^
Oy ve yorum atmayı da unutmayız.
İyi okumalar...

İyi okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

16.Bölüm:Elfida

"Senin kusur sandığın her zerrene aşığım ben..."

(Cemal Süreya)

Uzun zaman sonra ilk defa ciddi ciddi mutlu uyanmıştım. Mutlu olunca ne yapacağımı unutacak kadar uzun zaman olmuştu.
"Kahvaltı hazır!" diye bağırdı Bartu. O da çok mutluydu. Durun bir saniye! Ne? O niye mutluydu? Sevda için mi? Aman Tanrım! Neler düşünüyorum böyle.
Aklımdaki garip, tamam çok garip, düşüncelerle kahvaltıya kalktım. Ama bir yandan da keşke bu mutluluğunun sebebini sorabilsem diye düşünüyordum.

(Bartu'nun anlatımıyla)

Nasıl söyleyecektim? Ne diyecektim? O benden nefret ediyor! Ya da etmiyor mu? Tanrım! Doğa düşünceli bir şekilde masaya oturdu. Şu Sevda ile oturma olayından sonra hep bir şeyler düşünüyor. Keşke bu düşünceli hallerinin sebebini sorabilsem.

Kahvaltı ettik. Herkes garip bir şekilde mutluydu. Onları tanıdığım dan beri ilk kez. Doğa biz sohbet etmeye başladıktan bir kaç dakika sonra kitap okumak için bizden uzak bir yere geçti. İşte başlıyoruz!
"Nasıl benimle yemek yemeye davet edeceğim?"
"Ow. Ben ettin sanıyordum."
"Ben de kolay bir şey olacak sanıyordum."
"Komik şey seni."
Kahkahalar ve kahkahalar.
"Yeri hazırladın mı?"
"Evet evet. Hazır."
"Tamam. Şimdi şöyle olacak..."

_

Yemeğe saatler kalmıştı. Çok streslenmiştim.
"Ben işi halletmeye gidiyorum." diyerek ayrıldı Duygu. Böyle şeylerden tek anlayan, bu huyunun işe yarayacağını pek düşünmezdim açıkçası.
"Biz ne yapacağız?"
"Şimdi sen ve Ege benimle gelecek. Kızlar, sizde Doğa ile durun..." yüzüme büyük bir gülümseme yerleştirdim ve devam ettim, "kız dayanışması!"
İrem hafif bir şekilde kıkırdadı. O sırada son bir kez daha baktım Doğa'nın, Duygu'ya dikkatle bakan ve anlamaya çalışan yüzüne.
Sevimli şeyim. Durun, neyim? Eee, portakalım. Evet evet portakal. Benim minik portakalım!

Gülerek karavandan çıktım. Sonra da daha önce çağırdığım taksiye Efe ve Ege ile birlikte bindim. Mekanı tarif ettim ve yola çıktık. Ah bu arada, size tabii ki söylemeyeceğim. Biliyorsunuz kitaplarda işler böyledir, değil mi? Kitabın yazarı ben olmadığım için bana ne denilirse onu yapıyorum valla! Yani şey, ben kendim buluyor ve yapıyorum.

Yani açıkçası çok heyecanlıyım iç ses-ve okuyucular- ne yapacağım?
Sakin olmalısın.
Ah evet, sakin olmalıyım. Tanrım lütfen sakin olayım! Bu işler böyle yürüyor ya hani? Ow, konuştukca batıyorum. Yazar gelmedik mi?
Sessizlik.
Ayıptır söylemesi yazarla iki kelime sohbet edilemiyor. Sohbetine doyum olmuyor hanımefendi!

"Abi burası mı?"
"Hı, ne? E-evet." dedim şaşırmış bir şekilde.
"Tamam abi. 25,15."
Hiç bir şey söylemeden elimi cebime koydum ve parayı verdim.
"Mekan da güzelmiş ha. Ne cevherler varmış sende Bartu." dedi Efe gülerek.
"Tabii oğlum. Ne sandın?"

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin