19.Bölüm

34 3 0
                                    

Oy ve yorum atmayı unutmayın.
Şarkıyı da dinlemeyi unutmayın.(Size Sezen Aksu dinletiyorum kıymetimi bilin)
İyi okumalar dilerim.💜

19.Bölüm:Mahkeme

"Çünkü her tarafı gece olan bir kadını ışıkları kapatarak korkutamazsın..."

(Mustafa Görgüç-Ruhunu Satan Kadın)

(Mustafa Görgüç-Ruhunu Satan Kadın)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Üç gün sonra)

"İrem... kuzum iyi misin?"
Banyoya girdiğinden beri İrem başını hiç yerden kaldırmamıştı. Değil kaldırmak tek bir kelime dâhi etmemişti. Edememişti...

O günden bu yana en çok o darbe almıştı, en çok o etkilenmişti. Ama geçecekti, bu gün yeni bir sayfa açacaktır kalbimizdeki yaralarla. Acılarımızla gülecektik.
"İrem, ne olur cevap ver. Bari kafanı kaldır. Lütfen." İrem bir az durdu sonra yavaş yavaş titreyen kafasını kaldırdı. Gözlerinin altı mosmordu, yanakları kıpkırmızıydı. Şaşırmıştım ama onu etkilememek için belli etmemeyi tercih ettim. "Kuzum, bu gün mahkeme var. Gelecek misin?"
Bir az düşündü.
"Evet."
"Emin misin?"
"Evet."
"Peki. Ben üstümü giyineceğim, sen de istersen banyo yaparsın ya da üstünü değiştirirsin."
Hiç bir şey söylemeden yanımdan ayrıldı. Muhtemelen banyoya girecekti. Dert etmek yerine üstümü giyindim.

Fazla iddialıydı belki ama iyi olduğumu, ayakta olduğumu, belli etmeliydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Fazla iddialıydı belki ama iyi olduğumu, ayakta olduğumu, belli etmeliydim. Bir de uzun zamandır yapmadığım bir şey daha yaptım. Makyaj...
Abartmadan bir şeyler sürdüm ve çıktım.

Bir kaç dakika sonra herkes sanki hiç bir şey olmamış gibi süslenmiş bir şekilde yanımdaydı. Duygu Ege ile, İrem Efe ile, ben de Bartu ile kol kolaydım. Efe, Bartu'ya dönüp,
"Siz Ege ve Duygu ile sizin arabada gidin. Biz de benim ki ile gideriz."
Bartu başını sallayıp arabanın ön koltuğunu oturmam için açtı. Teşekkür edip bindikten sonra arkamdaki kapıyı da Duygu için açtı.

_

Mahkemenin gerginlik saçan koridorunda dönüp durmaktan başka bir şey yapamıyordum.
"Doğacım, bir dursan mı artık."
Bir kaç saniye ayakta durduktan sonra hızlıca Bartu'nun yanına oturdum. Bartu kulağıma fısıldadı,
"İyi misin güzelim?"
"Bilmem. İyi mıyım?" diyerek döndüm. Bir kaç dakika düşünüp,
"Pardon. Kafam karışık sadece. İyiyim yani."
"Emin misin?"
Düşündüm.
"Değilim..." diyerek kendimi onun omzuna bıraktım.
"Her şey çok zor geliyor. Yani ne hissettiğimi bile bilmiyorum..." derin bir nefes aldım "ve kendimi zavallı gibi hissediyorum. Çağresizlik iliklerime kadar işledi."
"Anladım. Sanırım hepimizin bu olaylar bittikten sonra bir psikologa gitmesi gerekecek."
Hafifçe kıkırdadım.

Birden Duygu ayaklandı geldiği yere bakınca Müjgan Abla, annem, babam, Yusuf Abi, Müge Abla, Recep Abi, Nil Abla ve Cem Abi'nin bize doğru avukatlarla birlikte geldiğini gördüm. Hiç birini uzun zamandır görmüyordum. Onlara yaklaşırken bir yandan da yüzlerini inceliyordum. Acılarını saklamakta mükemmellerdi, hiçbirimiz onlara çekememiştik.
"Kızım!" diye hızla İrem'e yaklaştı Nil Ablam.
"Anne..." dedim yorgun bir sesle.
Babam yaklaşıp yüzümü ellerinin arasına aldı.
"İyi misin kuşum?"
"Evet, siz?"
"Biz de, biz de."

"Davacı Müjgan Büyüksün ve Yusuf Büyüksün, davalı Banu Yıldırım ve Sevda Yıldırım."
"Hadi." derin bir nefes alıp mahkeme salonuna doğru yürüdüm.

Mahkeme salonuna girdik. Eda'nın katillerine duygusuzca baktım. Bana, özellikle bana iğrenerek bakıyordu. Hakimin konuşmaya başladığında gözümü onlardan ayırıp hakime döndüm. Ve birden yutkundum, Eda'nın katilleriyle aynı salonda olmak canımı yakıyordu.
Dakikalarca şahitler de dahil olmak üzere hepimiz konuştuk. Her şey onları gösteriyordu. Çatal ve Kaşık, yani Banu ve Sevda... iki kalpsiz. Sonra hakimin sözleriyle Banu konuşmaya başladı. Hiç bir şeyi inkar etmeden anlatacaktı. Zorla yutkundum ve Banu'ya döndüm.

"Doğa'nın babasının metresiydim..." dediği an şaşkın bir şekilde babama döndüm. Başı eğikti. Sonra Banu'ya döndüm, acımasızca bana bakıyordu.
Bir gün beni Sevda ile bıraktı. Aç susuzduk. Sevda daha bir yaşındaydı. Günlerimiz zorluklarla geçti. Bir gün Sevda o okula başladı. Doğa'nın babası yani Rıza'nın okuluna..." kadın konuştukça nefesim kesiliyordu. Benim yüzümden mi olmuştu her şey?

"Günlerimiz o okula zarar vermek için düşünmekle geçiyordu. Bir gün Sevda'ya bir plan anlattım. Kabul etti."
"Ne planı?" dedi hakim.
"Doğa'nın değer verdiği birine yada Doğa'ya zarar verme planı."
"Devam edin."
"Üç gün boyunca Doğa'nın değer verdiği insanları izledik, bulduk. O gün tuvalete saklandık. Doğa'nınkilerden herhangi birinin tek gelmesine duacıydık..."
"Doğa'yı niye hedef aldınız?"
"Sevda'nın yaşadıklarının iki katını çekmesini istedik..."

"Eda girdi içeri... Tekdi. Kızı kaçırdık. Önce işkence ettik sonra boğmaya çalıştık. Boğulmadı. Bu yüzdende bıçakladık."
"Tam olarak kim bıçakladı?"
Banu Sevda'ya baktı ve konuşmaya başladı.
"Ben."
"Yalancı!" diye bağırdı İrem.
"İrem Hanım biraz daha izinsiz konuşursanız sizi dışarı atmak zorunda kalırız. Lütfen zorluk çıkartmayın."

Sessizlik.
"Ben bıçakladım." dedi Sevda. O kıymıştı Eda'ma.
Sonra Sevda'nın ve Banu'nun tutuklanması cezanın verildi.
Benim yüzümden olmuştu...
Benim yüzümden...

Hepimiz hızlıca salonu terk ettik. Gerçekleri öğrenmiştik... öğrenmek, bilmek, istemeyeceğimiz gerçekler açığa çıkmıştı. Annem hem hüngür hüngür ağlıyor hem bağırıp çağırıyordu. Şu an her şey olmaması gerektiği kadar kötüydü.

Ben mi? Ben nasılım bilemiyorum. Tek bildiğim burada artık yerim olmayacağıydı...

_

Doğa evinin yolunu bulmaya çalışırken daha çok kaybolmuş, daha çok yaralanmış ve daha çok batmıştı. Gerçekler öldürüyordu onu... Gerçekler öldürüyordu arkadaşlıklarını ve sevgilisini...
Gerçekleri hep iyi sanarız ama değiller. Kötü de değiller.
Gerçekler bilinmezliktir. İyi gelecek sanırsın ama gerçekler dünyaya aittir ve dünya kötülüğün en saf halidir. Dünya pemde değil, dünya hiç pembe olmadı. Dünya; acının, ihanetin, yalanın, düzenbazlığın ve düşünebileceğiniz tüm kötülüklerin bütünlüğü. Tüm kötülüklerin karanlığı ve acımasızlığı. Dünya tüm çöp arazilerinden daha pis bir yer. Her saniye görüp, normal karşılaştığımız vahşet dolu ölüm haberleri, açlık, hastalık ve daha fazlası. İşte bu yüzden hepimiz deliydik ve normal insanların kaldırabileceği bir yer değildi dünya. Dünya büyük bir acıydı. En zor imtihan, en zor yaşam şekliydi Dünya. Ve biz buna rağmen buradayız, Dünya'da...

"Aynalar korkumu yansıtır,
Titriyor dizlerim,
Gerçeğim sancıdır...

Yüzleşme gereken doğrular,
Savaşım kendimle,
Bir kaç satırla..."

(Perdenin Ardındakiker-Beni Kendinden Kurtar)

(Perdenin Ardındakiker-Beni Kendinden Kurtar)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin