13.Bölüm

37 3 1
                                    

Mutlu yıllar!
Oy ve yorum atmayı unutmayın💖

13.Bölüm:Yeni Öğrenci

"E o zaman hadi gidelim. Olur mu Doğa?"
İçimde onlara karşı tüm bedenimi yavas yavaş sarmayı bekleyen bir öfke vardı. Bedenimi ele geçirmeye başlayacaktı ve ben tuhaf bir şekilde buna engel olmak istemiyordum. Daha önce de dediğim gibi,
"Başıma ne gelirse gelsin hiç bir şeyden kaçmayacak, engellemeyeceğim."

"Doğa?"
"Hı? Ha, şey evet," bir anlık duraksadım "nereye gideceğiz?"
"İstanbul'a."
"Gidelim. Valize ihtiyacım yok sadece bir kaç özel eşyamı alsam yeterli." diyerek yatak odama geçtim. Bir sırt çantası alıp içine bir kaç şey yerleştirmeye başladım.
Ne yapacaktım? İçimde ki nefretle ve o nefretin büyümesini sağlayacak kişilerle aynı ortamda bulunacaktım. İki katili onlarla birlikte arayacak onlarla birlikte gezecektim. Bunlar sanılandan daha zor şeylerdi. Özellikle de benim için.
"Girebilir miyim?"
"Gir gir." dememle Duygu odama girdi ve kapıyı kapattı. Usulca yatağa oturdu. Kısa süre sonra kendimi yanında buldum. Kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya başladı.
"Nasılsın?"
Duraksadım.
"Gerçekten merak ediyor musun?"
"Bir mahsuru yoksa, evet."
Derin bir nefes aldım. Onunla göz teması kurmamaya özen gösteriyorum. Bakmak istemiyorum. Onu hissetmek ya da onun beni hissetmesini de istemiyordum.
"Beni bir haftada unutan insanlarla bir cinayet çözeceğim için hiç mutlu değilim."
"Ama-" konuşmasına izin vermeden ayağa kalktım.
"Şimdi, cevabını aldıysan çıkabilirsin. Giyinmem lazım."
Derin bir iç çekişle ayağa kalktı
"Tamam."
Ve gitti...

(Yazarın anlatımıyla)

Duygu asık bir suratla içeri, diğerlerinin yanına, gitti.
"Ne dedi?" diye sordu meraklı gözlerle Bartu.
"Bizimle olmaktan mutlu olmadığını söyledi." diye mırıldandı Duygu koltuğa otururken.
"Konu..." Efe cümleye devam etmek için beklemege başladı. Belki de ne söyleyeceğini bilemiyordu. Kim bilir? "eğer Eda olmasaydı bence gelmek istemezdi."
"Kabul etmeliyiz ki hepimiz birbirimize karşı nasıl davranacağımızı bilmiyoruz. Berbat bir haldeyiz."
İşte o an salondakiler birbirlerine belli etmese de bu doğruydu. Berbat bir haldeydiler. Hepsi... hatta Doğa bile.

Bir kaç dakika sonra Doğa odasından çıkmıştı.
"Hazırsan gidelim." diye mırıldandı Ege. Doğa'nın saatli bomba gibi dolaştığını fark etmişti.
Doğa ağzını bile açmadan kapıya doğru ilerledi. Haklıydı da bence? Sizce haklımıydı?

Grup Doğa'nın kapıyı açışıyla gitmeleri gerektiğini anladı ve ayaklandı. Dışarda bekleyen Uber'e binip havalimanına doğru yola koyuldular.

Uçağa binene kadar hiç birinden çıt çıkmadı. Hepsininde konuşmamak için en az bir nedeni vardı.
Düşünmekten başka bir şey yapmıyorlardı. Yapamıyorlardı.

(Saatler sonra)

"Şey, çocuklar. Geldik." dedi Ege.
Doğa sanki uçağa bindiğinden beri bunu duymayı bekliyor gibi Ege cümlesini bitirir bitirmez uçaktan indi.
Sadece sırt çantası olduğu için hızlı bir şekilde baş üstü dolabından alabilmişti.

Sonra da sırayla hepsi çıkıp karavanlarında bindiler.
"Ne yapacağız?"
"Bu gün sadece uyuyalım. Çok bir şey olacağını düşünmuyorum. Ama tabii isteyen nöbet tutabilir. Ve yarında normal bir şekilde okula gideceğiz." dedi Doğa mesafesini koruyarak. Sonunda konuşmuştu ve açıkçası hepsinin şaşkın olduğu yüzlerinden okunuyordu. "Ben uyumayacağım. Siz yatın." dedi Bartu sakince.
"Peki." dedi sakince Doğa. Ve her zaman uzandığı yere uzandı.
Düşünmeye başladı ve kafasındaki düşünceleriyle uyuya kaldı

_

Saat 8.00'de uyandı Doğa. Okula daha bir saat vardı. Usulca yattığı yerden kalkıp kıyafetlerini değiştirmeye başladı. Hâlâ bir şeyler düşünüyordu. Nasıl davranacağını, ne yapacağını bilemiyordu.
Kıyafetlerini de giydikten sonra saatr baktı. Saat 8.30'tu. Yavaş yavaş diğerleri de kalkmaya başlarken istemsizce Bartu'ya baktı. Bartu'da ona bakıyordu. Bir kaç saniye bakıştıktan sonra kendine kahve yapmaya başladı.
"Bizimle kahvaltı etmeyecek misin?" diye sordu Efe, Doğa'ya.
"Sizinle birlikte hiç bir sey yapmayacağım Efe." diyerek önüne dönüp kupasına kahvesini doldurdu.
Diğerlerinin olduğu yere geçmek istemediğinden çantasından bir kitap çıkardı ve  her ne kadar ayakları geri geri gitsede Bartu'nun yanına oturdu.

Doğruyu söylemek gerekirse kitabı okumuyordu. Boş boş bakıp kahvesini içiyordu. Fakat dakikalar ilerlememekte ısrarcıydı.
"Sadece Türk kahvesi içiyordun." diye mırıldandı Bartu.
"Beni ne zamandır tanıyorsun?" Doğa'nın kaynaşmaya hiç niyeti yoktu. Olmayacaktı, olmamalıydı.

"Hadi çocuklar! Okula gidiyoruz."
Bartu ve Doğa ayağa kalkıp çantalarını aldılar. Sonra da karavandan çıktılar.
"Doğa?"
"Efendim İrem."
"Şey, biz senden bir şey isteyeceğiz."
"Tabii."
"Okulda bizimle gerçekten arkadaşmışsın ve hiç sorun yokmuş gibi davranabilir misin?"
"Elbette davranırım. Ama unutmayın ki bu arkadaşlığı bozan ben değildim. Sizdiniz." diyerek yüzüne sahte ama kocaman bir gülümseme yerleştirdi Doğa.

(Doğa'nın anlatımıyla)

Neyi nasıl yapacağımı bilmiyorum. Tek bildiğim okulda onlarla yakınmış gibi davranmaktı. Eda'nın katillerini bulmayı o kadar çok istiyorum ki bu his her şeyin önüne geçiyor.

Her neyse sonunda okula gelmiştik.
"Şansa bakın bu gün tüm derslerimiz birlikte işlenecek." dedim sahte bir heyecanla
"Evet, çok heyecanlıyım." diye katıldı bana Duygu.
"E hadi o zaman. Derse girelim." dedi İrem ve kolunu omzuma attı. Beraber gülerek yürümey başladık. Bu olaydan çok rahatsızdım ve pek temas istemiyordum. Ama zorunluydum. Yapmam lazımdı. Eda için...

Sınıfa girdiğimiz gibi buğday tenli, esmer, uzun bir kız bize doğru yaklaştı. Gereksiz bir şekilde kasılmıştım. Hemde fazlasıyla. Ahey ahey sonunda deliriyorum.

"Merhaba! Ben Sevda. Sınıfınıza yeni geldim."

"Hoşgeldin Sevdacığım, ben Doğa. Bunlar," hepsini ellerimle sıra sıra göstermek için onlara döndüm "İrem, Duygu, Bartu, Efe ve Ege."

"Tanıştığıma memnun oldum!"

"Bizde Sevda. Çok heyecanlısın sanırım?" dedi İrem içten bir samimiyetle. Yani açıkçası bende bir anda kıza çok ısınmıştım. Sanki karşımda kardeşim vardı. Yani olsaydı eminim Sevda'ya hissettiğim şekilde hissederdim.
"Ha, evet öyleyim. Bu arada sizler sevgili falan mısınız?" diye merakla sordu Sevda. Gülmemek için zor duruyordum. Hayatımda duyduğum en saçma soruydu galiba.

Bir anlık sessizlikten sonra Duygu, Ege'yi göstererek konuşmaya başladı,
"Ah, evet. Ben Ege ile İrem'de Efe ile sevgili canım."
"Siz?" diyerek Bartu ve beni işaret etti. Bartu'nun konuşmaya başlayacağını anlayım refleks olarak kolunu tuttum ve konuşmaya başladım.
"Biz sadece arkadaşız. Değil mi Bartucuğum."
"Evet, Doğacığımla sadece arkadaşız."
'Sadece' derken neden olduğunu anlayamadığım şekilde bastırarak ve gözlerimin içine bakarak söylemişti.

"Tamam o zaman. Oturalım mı?"
"Olur." diyerek İrem'i çekiştire çekiştire bir sıraya oturdum. Sadece önüme bakıyorum ve duyduklarımla yetiniyorum.
"Şey Bartu. Birlikte oturalım mı? Yani eğer istersen." dedi Sevda.
"Olur."
Ne! 'Olur' mu? Olur muymuş? Bana sormuş mu? Ah, Tanrım. Sana geliyorum. Sinirle ayağa kalktım. Tabii ayağa kalkmamla İrem'in de ayağa kalkıp beni geri oturtmasını beklemiyordum.
"Doğa. Sen daha demin Bartu'yu mu kıskandın?"
"Ne! Ben mi? Yo. Öyle mi yapmışım?"
Konuştukça batıyordum sanki.
"Tamam tamam. Ben anladım."
"Saçmalama İrem."
"Tamam ben unutabilirim de..."
"De'si ne?"
"de Bartu ne kadar unutabilir bilemem"dedi ve gülen gözlerle Bartu'yu gösterdi.
O yöne doğru bakınca Bartu'nun bana bakarak güldüğünü gördüm. Anında önüme döndüm.
Sakin ol Doğa.
Sakin.
Sakin...

😽😽😽

Vee yeni karakterimiz Sevda! Aslında bu bölümde Sevda'nın heyecanı benim de heyecanımdı.

Peki sizce Sevda iyi bir karakter mi? Yoksa kötü mü?
Mutlu yıllar dilerim...

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin