"Gelmek istemediğine emin misin? Annemin seni görmekten mutluluk duyacağına eminim hatta beni görmekten bir daha çok." Jungkook'ın cümlemin üzerine kıkırdamasını duyduktan sonra bugünü şu an sonlandırmak istemediğime emin olmuştum. Kafede beraber geçirdiğimiz saatlerde bana geçmişteki anılarımızı, gelecek hayallerimizi anlatmıştı. Ve bolca Jisoo ve Jin dedikodusunu es geçmemiştik. Onların nasıl bir araya geldiğini ve ilişkilerinin detaylarını hatırlayamadığım için Jungkook abisinin dedikodusunu yapmaktan kendini geri çekmemişti.
Jungkook bir adım daha bana yaklaşıp başını hafifçe aşağı eğip kirpiklerini mayhoş bir şekilde birkaç kere kırptıktan sonra onların altından gözlerime bakmaya başladı. "Senden ayrılmak benim için daha zor ama uzun zaman sonra geçirdiğimiz ilk gün de düşünmek için zaman ihtiyacın olduğunu biliyorum. Seni sıkboğaz etmek istemiyorum." Hafifçe mırıldanması yüzümde küçük bir gülümsemenin oluşmasına sebep olmuştu. Ondan ayrılmayı istemesem de haklıydı. Odama çıkıp bugünün bana hissettirdikleri hakkında düşünmeli ve hatta bazı detayları annemle ve kızlarla paylaşmalıydım. Çünkü Jungkook'un bana hissettirdiklerini paylaşmazsam içimi yakacaktı ve daha da delicesi ben bundan memnuniyet duyacaktım.
"Beni sıkboğaz etmiyorsun bugün çok eğlendim ama haklısın eve gitmeliyim." Onun da dudaklarındaki küçük gülümsemeyi görmemin ardından ellerimi iki yanımdan tutmuştu gözlerimi ellerimize indirdiğimde başını benimkine yaklaştırıp saçlarımın üstüne bir öpücük bırakmıştı. Bu hareketinin üstüne iki elini de hafifçe sıktım ve ayrılmadan önce gözlerini görebilmek adına başını kaldırdım.
"Hava soğuk Lalisa hadi içeri git." Ellerimin aksine onun elleri biraz daha sıcaktı ama onun da üşüdüğünü yanaklarının ve burnun üstündeki kırmızılıklardan anlayabiliyordum. Jungkook iştah kabartıcı bir görüntüye sahipti ama bu tatlılığının önüne geçemiyordu. "Biraz ısınıp öyle eve dönmek istemediğine emin misin?" Şansımı son kez denememin üstüne Jungkook'un melodik kahkahasına tekrar şahit oldum. Gün boyunca duyduğum diğer seslerden ayırt edilebilecek tek ses buydu. "Şansını zorluyorsun Lalisa, hadi git güzelim." Haylaz pırıltıların gözünden gitmesine izin vermeden ellerini son kez sıkıp evime doğru adımladım.
Anahtarımı çantamdan çıkardıktan sonra son kez onu görebilmek adına arkamı döndüğümde elleri ceplerinde beni bekliyordu. Ona dönmemle ellerinden birini cebinden çıkarıp hızlıca el salladı. Gülümsemem artarken ona el sallayıp daha da beni bekleyip üşümemesi için içeri girdim. Kapıyı kapattığımda sırtımı ona yasladım ve montumu portmantoya asmadan soluklandım.
Jungkook'la geçirdiğim bir günün üstünde böylesine bir etkisi olacağını bilseydim bize haftalarca bu işkenceyi çektirmezdim. Sadece bedenen kendisi değil onu düşünmek bile soluklanmamı gerektiriyordu.
Yüzümde asılı kalmış yorgun bir gülümsemeyle üstümdekileri ve çantamı çıkartıp annemin yanına ilerledim. Üç kişilik koltuğumuza yayılmış pikesinin altında televizyonda bir realty şov izleyip soyduğu kivilerini yiyordu. Beni fark ettiği an kumandayı eline alıp televizyonun sesini tamamen kapattı. "Buraya gel Lalisa, bütün detayları istiyorum." Koltukta yanındaki yere eliyle iki kere vurup sabırsızlığını belli etmişti. Çocuksu sesine gülmeden edememiştim.
Annemin mesleğinden dolayı çocuksu olduğu anlara çok şahit olamazdım ve babamı kaybettikten sonra bu anlar gittikçe azalmıştı. O güçlü, çocuğunu tek başına büyütmüş, başarılı bir avukattı. Ama konu özel hayatım olduğunda anneliğini bir kenara bırakıp sanki arkadaş grubumdan biri oluyordu ve ben bunun için minnettardım. Yorgunlukla annemin yanına kendimi attığımda kivisinden bir parça alıp ağzıma attım ve gözlerimi televizyondaki şovda gezdirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perfect For You| liskook
FanfictionBenim sevgilim neşelidir, cenazedeki kıkırdayandır, insanların bunu hoş karşılamadığını bilendir. O kendini unuttuğunda hatırlatmam için tanrı beni görevlendirdi. *Liskook hayran kurgusudur. *22.01.19