1.0

409 51 4
                                    

"Jimin daha ne kadar devam edeceksin böyle?" Sıkıntıyla bir nefes verdiğimde gözlerimi Jimin'e dakikalardır dikmeme rağmen bir reaksiyon alamıyordum. Bir elim masanın üstünde diğer elim oturduğu sandalyede ona doğru eğilmiş dikkatini çekmeye çalışıyordum. O ise beni duymamayı seçermiş gibi gözlerini okumadığına emin olduğum kitabın sayfalarında gezdiriyordu. Derin bir iç çektikten sonra ona bu hesap soruyormuş gibi tavırlarımın işe yaramayacağını anlayıp, masasının önündeki sandalyeye oturdum.

"Jimin sadece basketbol oynuyorduk, gerçekten bu kadar abartılacak bir şey olduğunu düşünüyor musun?" Diye kısık sesimle sormuştum. Jimin'in arkadaşlığını yeni bulsam da ona çok daha önceden değer verdiğimi içten bir şekilde hissediyordum. Bana sebebi ne olursa olsun böyle davranması onu kaybedeceğimin korkusunu yaşatmıştı. Sorumu sorar sormaz onun gibi kitabına bakışımı diktim ve kafasını yavaş yavaş kaldırdığını hissettim. Açık olan sayfanın kenarını kıvırdı ve kitabı kapatıp dirseklerini kitabın üzerine koydu. Şimdi göz göze gelmiştik ve dikkatini çekebilmenin gururunu yaşıyordum.

"Lalisa, Jackson sana ilgi duyuyor ve sakın bana onu tamamen arkadaş gördüğünle ilgili bir şeyler zırvalama. Ondan biraz da olsa etkilendiğini hepimiz görebiliyoruz." İnkar edemedim ona Jungkook'un yanında olduğum kadar duygularımı tavan bir şekilde yaşadığımı söyleyemedim. Jungkook tamamen beni mutlu etmiyordu ama onunla yaşadığım duygu geçişlerimi dahi kontrol edemiyordum. O her şeyi en uçta yaşatıyordu. Jackson'la ise her şey daha kontrollüydü. Benden bir beklentisi yoktu ve bu üstümde bir sorumluluk oluşturmazken aynı zamanda o sadece iyi vakit geçirmemi sağlıyordu.

Sessizliğimi bir onay olarak almış gibi konuşmasına devam etti. "Jungkook'un bu durumda ne yapmasını bekleyebilirsin ki... O geçirdiğiniz her anı sizin için bir ilerleme olarak görürken ve çocuk gibi bunu bizimle paylaşırken bizim nasıl sana kızgın olmamamızı bekleyebilirsin ki." Gözlerinde yargılar tavrının yanında şefkatli bir taraf da vardı. Jungkook için üzgün olsa da Jimin beni anlıyordu. Bu onunla bir şeyleri paylaşmamı daha kolay hale getirdi. "Jimin o umudu oraya ben ektim, Jungkook'la tekrar olmayacağını bilsem bunu hepinize söyler ve gerekirse hepinizden uzaklaşırdım." Cümlem çatılan kaşlarıyla duraklasa da o beni kesmeden kendimi devam etmeye zorladım. "Ama bazı şeyleri hatırlamaya başladım. Bazı anılarımızı ve bunlar Jungkook'la ilgili."

Gözleri şaşkınlıkla aralandı "Ne kadarını hatırlıyorsun?" Sorusu kafamı karıştırdı hatırladığımı duyunca yüzünde kocaman bir gülümseme olacağına emindim oysaki şimdi sorgular tavrını bozmamıştı. "Sadece birkaç küçük anı, nasıl başladığını veya bittiğini anımsayamadığım kısa kesitleri hatırlıyorum. Jungkook'la okuldaki birkaç anımız, beni evime bıraktığı veya evime gitmeden önce dışarıda oyalandığımız birkaç anımız... Kıskanma ama seninle ilgili henüz bir şey hatırlamadım Chimchim." Hafif bir kıkırdama eşliğinde son dediğimin ortamı yumuşatacağım umdum. Kazayı geçirdiğim anı anımsadığımla ilgili Jimin'e bir şey demekte kararsız kalmıştım zaten gergin olan ortamı güzel şeylerden bahsederek dağıtmak istiyordum.

Gülerek kafasını iki yana salladı "Çok sevindim Lali. Ama bir süredir çok gergin gözüküyordun sebebi bu muydu? Neden bizimle böyle şeyleri paylaşmıyorsun? Tek başına altından kalkmak sadece seni daha fazla zorlayacak." Onu onaylar şekilde kafamı salladım. "Biliyorum ama bazı şeyleri kendim çözmem lazım." Bambam büyük bir gürültüyle Jimin'in yanındaki sırasına atladı. Yüzündeki munzur ifade bozulmazken Jimin'e çatık kaşlarıyla baktı. "Yeter be sabahtan beri kız seninle konuşmaya çalışıyor, ne var inadını bıraksan?" Jimin'in kafasına vurduğunda kahkahamı engelleyemedim.

Bambam aynı yaşta olsak da her zaman beni küçük kız kardeşi olarak görecekti ve kardeş sahibi olmayan ben bu durumdan hiçbir zaman şikayetçi değildim. Evlerimizin yakın olmasından ötürü neredeyse beraber büyümüş sayılırdık. Onunla neredeyse kızlar kadar eskiye dayanan bir arkadaşlığımız vardı ve en az onlara olduğu kadar değer veriyordum. "Hallettim o işi Bambam. Affettirdim Jimin'e kendimi." Bambam'ın ifadesi hemen yumuşarken, Jimin'e sırnaşmaya çalıştı. "Ayy öyle mi? Canım kardeşim vurmak istememiştim sen beni bilirsin." Derken kafasını Jimin'in koluna sürtüyordu. Jimin eliyle kafasını ittikten sonra söylenmeye başladı. "Bilmez miyim en gerizekalı arkadaşım. Hayır suç senin gerizekalı olduğunu bile bile senle sıra arkadaşı olanda."

Perfect For You| liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin