more than you want

303 27 11
                                    

×  Everybody loves an outlaw / I see red ×

18

"Saçmalama. Joon Seo'yu senden daha iyi tanıyorum. O bana ihanet edecek son kişi!"

Son cümlemi bitirdiğimde alaylı gülüşü hızla yakışıklı yüzünden silindi.

"O kadar emin olma."

Arabayı çalıştırmadan önceki son konuşmamız bu oldu.

°°°
Tenime çarpan esintiyle gözlerimi tembel tembel araladım. Görüşüm netleştiğinde ilk fark ettiğim şey havanın çoktan karardığıydı. Sağ elimle karanlık arabanın içinde kapı kolunu yoklayarak kapıyı açtım.

Burası gerçekten fena esiyordu ve bütün tüylerim anında diken diken olmuştu. Soğuk bütün vücudumu titrettiğinde uykulu halim yok oldu. Yuk hei, deniz kenarında kayalık, küçük bir tepeye park etmişti. Benim az ötemde arkası dönük şekilde sigarasını tüttürüyordu. Ona doğru yürürken ayaklarımın altındaki çakıltaşlarının çıkardığı ses kulaklarıma doldu. Deniz de rüzgardan nasibini almış, dalgalarını olduğumuz tepenin altındaki kumsala ve kayalığa hırsla itiyordu.

"Neredeyiz?"

"Busan."

Bir süre birlikte denizi seyrettik. Yuk hei'nin sigarasının dumanı ara ara üzerime gelse de sesimi çıkarmadım. Sigara içmezdim. Ama sanırım bu adam sayesinde sigara bile hoşuma gitmeye başlamıştı.

Elindeki sigarası bittiğinde yenisini yaktı ve sonra yenisini... Birkaç tane sigara tüttürdükten sonra hayatımda ilk defa sigaranın nasıl bir şey olduğunu merak ettim. Bir adımlık mesafemizi kısalttım ve önüne geçtim.

Denizin ufkuna sabitli bakışları anında gözlerimi buldu.

"Denemek mi istiyorsun?"

Sigarasını yeniden ağzına götürdüğünde telaşla atıldım. Ellerim farkında olmadan eline sarıldığında beni hazırlıksız yakaladı. Sigara dudakları arasından ayrıldığı anda, tüm duman yüzümle buluştu. O sırada konuşmaya meyil eden dudaklarımdan içeri hızlıca girdi ve boğazımı bir el gibi sarmaladı. Deli gibi öksürmeye başladım ve boğazımdaki yanma hissinden kurtulmaya çalıştım. Ben nefes almak için kendimi parçalarken Yuk hei'nin kısık sesli kıkırtılarını duydum. Benden birkaç adım uzaklaşmış, aramıza mesafe koymuştu. Sinirle başımı kaldırdım ve yaşarmış gözlerimle ona baktım.

"Ben de öyle düşünmüştüm.."

"Neden yaptın bunu?!"

Az önceki karamsar halinin aksine keyfi yerine gelmiş gibiydi. Ellerini kot pantolonun ceplerine soktu ve beni uzaktan izlemeye devam etti.

"Tadını beğendin mi? Beklediğin gibi miymiş?"

Gözlerimi ellerimle sertçe sildim. Öksürüklerim kesilmişti ama boğazım hala yanıyordu. Üstelik berbat bir tütün tadı vardı.

"Bunu yapmana gerek yoktu!"

Keyifli mırıltılar eşliğinde arabaya yürüdü ve şoför koltuğuna geçti. Derin bir nefes alıp hızlı adımlarla ben de arabaya bindim.

"Ne yiyelim?"

"Canım tteokbokki çekiyor aslında..."

Arabanın tavanındaki sarı ışık yüzüne vuruyor, kalın dudaklarını belirginleştiriyordu. Gözlerimin oraya takıldığını anlamasın diye dikkatimi torpidoda bir yerlere vermeye çalıştım. Ancak başarısız olmuş olmalıyım ki hemen ardından kısık gülüşünü duydum. Fark ettirmese de aşırı dikkatliydi.

"Canın başka bir şey daha çekiyor mu..?"

İmasını anlamazdan gelerek yalandan öksürdüm. Emniyet kemerimi takıp başımı cama çevirdim.

"Pekala... Gidelim o halde."

°°°

7/24 Açık olan marketlerden birinde durmuştuk. Ben tteokbokki almıştım Yuk hei ise bana uymuş ve o da tteokbokki almıştı. Burnu havada, kibirli bir zengin çocuğu görüntüsüne ters düşen bu seçimine şaşırmıştım. Hızlıca yemeklerimizi yiyip tekrar arabaya bindik. Karnım doymuştu ve şimdi daha mantıklı düşünebiliyordum. Neden beni oradan oraya sürüklemesini kabul etmiştim bilmiyordum ama babamla yüzleşmek istemediğim için şimdilik Yuk hei'ye uyacaktım. Sonrasını sonra düşünecektim.

"Seni süslü ve lüks bir lokantaya götürmek isterdim doktor, ama biliyorsun ki şu anlık pek de yüzümüzü açık alanda gösterebilecek bir durumda değiliz.."

"Ben kişisel sebeplerim olduğu için saklanıyorum, sen ne diye saklanıyorsun?"

Dağınık siyah saçları kaşlarının üzerine düşmüştü. Kaşlarının altından yüzümü ifadesizce süzdü.

"Benim de kişisel sebeplerim var diyelim."

"Hah.."

Derin bir nefes aldım. Mırıldanarak kelimeleri dilimin arasında ezdim.

"Vardır tabii.. kişisel sebeplerin."

"Kırmızıyı sever misin doktor?"

Ani sorusuyla bir anlık afalladım sonrasında hemen cevap verdim.

"Severim."

Tepkisini incelemek için yüzünü rahatça görebileceğim bir açıdan ona döndüm. Gevşekçe alt dudağını yaladı ancak bana bakmadı. Yan profilden gördüğüm dudağı yukarıya kıvrıldı.

"Güzel."

"Neden sordun?"

"Çünkü yakında kırmızıyı istemeyeceğin kadar çok göreceksin"

-

18.Saatimizi de tamamladık.
Sizi çok beklettim biliyorum canlarım
:( Ama neticede geri döndüm değil mi?
Nasılsınız? İyi olduğunuzu ve değilseniz de olmanızı umuyorum.
Seviliyorsunuz ~

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 05, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

love me like you do ✙ wong yukheiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin