beginning of everything

335 34 8
                                    

× Green Day / Boulevard of Broken Dreams ×

16 / Part 2

"İşte.."

Bana uzattığı dumanı tüten kupadaki papatya çayını sakince elinden aldım ve geriye yaslandım. Bardağı bana verdikten sonra Joon Seo da karşımdaki açık gri modern tekli koltuğa oturmuştu. Şaşkınlığını, endişesini ve merakını üzerime diktiği bakışlarından anlayabiliyordum. Bir açıklama bekliyordu.

Çayımdan bir yudum aldım ve ciğerlerime derin bir nefes çektim. Nereden başlasam elimde kalacaktı, konuya hangi kısmından girsem ve ona ne kadarını anlatsam bilemiyordum. Ailevi konuları onunla neredeyse hiç konuşmamıştık. Daha doğrusu, ben konuşmazdım. Onun ailesi gerçekten nazik ve hoş insanlardı. Bu konuda bana soru sormamıştı ve ben de konuşmak istemiyordum zaten. Yani... Şu ana dek istemiyordum..

"Joon Seo.."

"Seni dinliyorum.."

Eğilerek kupamı L koltuğun hemen önündeki cam sehpaya bıraktım. Ellerimi birleştirdim ve onlardan destek almaya çalıştım.

"Biliyorsun.. Bu zamana kadar sana hiç kendi ailemden bahsetmedim.."

Joon seo da benim gibi sesli bir nefes aldı. Bu konudan konuşmam ilgisini çekmişti.

"Aslen bir İngiliz olduğumu biliyorsun zaten, Kore'ye gelip işimi burada yapmayı seçmemin bir nedeni var.."

Ona baktım. Biraz sonra duyacakları onu memnun edecek miydi emin olamıyordum. Ama sessizliği devam etmemi zorlaştırıyordu.

"Babam.. Benim babam İngiltere'nin önde gelen yatırımcılarından biri. Adını duymuş olmalısın, William Campbell.."

Joon Seo'nun tepkisi kısa bir anlığına sekteye uğrasa da kendini tutmaya çalıştığının farkındaydım. Çünkü babam olarak iddia ettiğim kişinin, muazzam bir serveti vardı. Medyada yer almaktan hoşlanmazdı buna rağmen ismini çoğu insan bilirdi. İngiltere hariç, dünya genelinde önde gelen ülkelerdeki projelerde az da olsa çok da olsa onun parmağı vardı. Daha çok arka planda kalmayı severdi ve muhtemelen bir kızı olduğunu bilen az kişi vardı.

"B-ben.."

Sustum. Ona biraz zaman vermeliydim. Aslında önemli olan babamın serveti değildi ya da kim olduğu... Babasıyla hava atmaya çalışan şımarık bir genç kız gibi hissetmiştim. Ancak en yakın arkadaşımın bunu bilmesi gerektiğini hissediyordum.

"Haha.. Şaka yapıyor olmalısın Hae So.. Bu bir şakaysa hiç komik değil."

"Şaka yapmak bana göre değil Joon Seo.."

Eli ayağı birbirine karışmıştı. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

"Ya-yani senin baban gerçekten.."

"Evet.."

Kafasını geriye attı ve ellerini yüzüne bastırdı.

"Bu.. Lanet bir şaka olmalı.."

Birbirine kenetlediğim ellerimi sıktım. Ve devam ettim.

"Joon Seo.. Kore'ye gelmemin sebebi babamdı çünkü ondan kaçıyordum. Yani, beni kovalıyor falan değil ama bizim aramızdaki ilişki pek de normal bir baba kız ilişkisi değil.."

Ellerini yüzünden çekti ve donuk suratıyla bana baktı.

"Babamın beni her zaman bir şeylerden, ya da birilerinden koruma çabası vardı. Bu küçükken de böyleydi şimdi de böyle.. Anlamıyorum zannederdi ama ben peşime taktığı insanları her zaman ikinci bir gölgem gibi kabullenmek zorunda kaldım."

love me like you do ✙ wong yukheiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin