bluff

330 40 46
                                    

× Show must go on / Queen ×

6

Yuk hei'nin lüks arabasında, Han nehrine karşı oturuyorduk. Beni niye buraya getirmişti bilmiyordum. Açıkçası ofisimde yaşanan son olaydan dolayı sormaya da çekiniyordum. Cidden dengesizdi.

"O adam.."

Aramızdaki uzun sessizliği bozmuştu. Nehirden gözlerini çekmeden devam etti.

"O adam kimdi?"

"Kimden bahsediyorsun?"

Güldü. Tanrım. Bir adamın gülerkenki ses tonu nasıl bu kadar eşsiz olabilirdi ki?

"Seni evinden aldığım adamdan bahsediyorum Hae So."

Oturduğum koltukta ona doğru döndüm ve yüzüne dik dik baktım. Bana baksın diye uğraşıyordum ama bakmaya niyeti yoktu.

"Seni neden ilgilendiriyor?"

Nihayet ilgisini çekmiştim. Bakışları anında bana çevrildi ve öylece durdu.

"Aç mısın?"

Konuyu değiştirmesini umursamadım ve sorduğu soruyu cevapladım. Özel hayatıma burnunu sokmasını ben de istemiyordum zaten. Her ne kadar güzel bir burnu olsa da.

"Sen gelmeseydin zaten yemek yiyecektik."

Arabanın camları yarım açıktı. Akşam rüzgarı içimi üşütmüştü.

"Hadi bir şeyler yemeye gidelim."

Açtım ve şu anda bundan başka hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Teklifini kabul ettim.

°°°

Beni şık bir restorana falan götüreceğini sanmıştım ama 3 katlı gösterişli bir villanın önündeydik. Ön bahçede gerçekten büyük bir havuz vardı. Havuz suyu villanın bir duvarının büyük bölümüne yansıyor ve orada titreşiyordu. Hava kararmıştı. Tedirgindim, belli etmemeye çalışsam da öyleydim. Hiçbir şey söylemeden arabadan önce o indi.

Kapımı açmasını beklemeden hızlıca çantamı omuzuma asıp peşinden bende indim. Evi çevreleyen duvarlar tam ortadan genişçe, süslü, demir bir kapıyla bölünüyordu. Yuk hei demir kapıyı zorlanmadan ittirdi. Ördek yavrusu gibi onu takip ettim ve ana kapıyı açarken onu izledim. Kapıyı açtığında içeri girdi, bu kez onu takip etmedim ve dışarıda kaldım. Tanımadığım bir adamın evine girecek değildim. Bu adamın katil olduğunu bile bile arabasına binmem yeter de artardı.

"Davetiye mi bekliyorsun?"

Eve girmediğimi fark edince durdu ve arkasını döndü. Işıklar kapalıydı ve bu mesafeden karanlıkta yalnızca gözleri parlıyordu. Bu...biraz ürkütücüydü.

"Aç olduğunu söylediğini sanıyordum."

Kendimi rahatlatmaya çalıştım. Duygularımı belli etmemeye çabaladığım her saniye vücudum kasılıyordu. Onun rahatlığına karşı benim bu kadar gerilmem anlamsızdı.

"Öyleyim."

Komik bir şey söylemişim gibi güldü.

love me like you do ✙ wong yukheiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin