first meeting

517 52 36
                                    


× Rag'n'Bone Man / Broken People  ×

1

Terleyen avuçlarımı karşımdaki gence fark ettirmeden eteğime silmeye çalıştım. Umursamaz gibi görünse de odaya girdiğinden beri her bir noktayı incelediğini fark etmiştim. Bu yaptığım hareket de elbette gözünden kaçmamıştı.

Odam kare biçimindeydi. Kapının tam karşısı boydan boya camla kaplıydı. Sağ ve sol duvarlarda çeşitli tablolar asılıydı. Bu tabloların, hepsi bana aitti.
Kendi ellerimle özenerek çizmiştim. Ve hepsinde de aslında insan psikolojisini rahatlatacak, güven sağlayacak renkler kullanmış, odaya giren hastamın öncelikle bana güvenmesini istemiştim.

Bugünkü hastam, diğer hastalarıma göre oldukça farklıydı. Çünkü o bir katildi. İnsanlar acımadan öldüren bir seri katil.

Bugüne kadar hiçbir hastama ön yargıyla yaklaşmamaya özen göstermiştim. Ancak tam da karşımda rahatça oturan bu genç adam beni inanılmaz geriyordu. Polis onu, akli dengesi yerinde olmadığı için bir kodese tıkamamış ve bunun sonucunda bir psikiyatri servisi talep etmişti. İşte burada ben devreye giriyordum ne yazık ki. Ünlü bir psikiyatristtim ve hastamın ailesi de gerçekten iyi bir miktar ödemişti.

Dizlerime değen masayı saymazsak gerçekten de yakın oturuyorduk. Masanın üzerinde duran dolu su bardağını usulca elime aldım ve birkaç yudum içip, kuruyan boğazımı rahatlatmaya çalıştım. İşe yaramamıştı.

Hafifçe öksürerek dikkati kendime çektim. Koyu göz bebekleri şimdi benim mavi gözlerime sabitlenmişti.
Gözlerine baktığımda o irislerde hiçbir duygu görmemiştim. İrkildim. Bu türden bir koyuluk sanki beni hipnotize ediyordu. Öyle ki o, odaya girdiğinden beri 15 dakikaya yakın olmasına rağmen ağzımı açıp tek bir kelime söyleyememiştim.

Hoşgeldiniz, ve oturun lütfen dışında.

Gözlerimi kaçırdım ve kendime gelmeye çalıştım. Zaten çok yakışıklı bir adamdı. Benden yaşça küçük olmasına rağmen ondan etkilenmiş olmama sinir oldum. Ben gayet de yetişkin ve kendini kontrol edebilen bir kadındım. 20'li yaşlarının başındaki bir gençten etkilenmem saçmaydı.

Göz hapsinden kurtulamayacağımı anladığımda aniden konuya girmek istedim.

"Pekala, Bay Yuk hei. O halde basit sorularla başlayalım. Şu anda ne hissediyorsunuz? Burada olmakla ilgili yani..."

Yuk hei eğildi ve arsızca sırıtmaya başladı. Yavaş yavaş kafasını yana eğdiğinde, alnına düşen kömür karası saçları da sağa doğru kaydı.
Dolgun dudaklarında heyecan dolu ve tehlikeli bir gülümseme vardı.

Ah... Aman Tanrım.

Şu anda ne kadar kışkırtıcı göründüğünün farkında mıydı bu velet?

Sürekli karşımdaki kişinin hastam olduğunu kendime hatırlatmak zorunda kalıyordum. Ne oluyordu bana? Zorlama bir gülüşle sertçe silkindim.

Yuk hei inanılmaz rahat davranıyordu. Ben gerilirken o, pikniğe gelmiş gibiydi.

Rolleri mi değiştirmiştik acaba?

"Bana Lucas de, doktor. "

Resmi konuşması gerektiğini bildiği halde bunu eğlenmek için yaptığını biliyordum. Üstelik ondan büyük olmama rağmen bu şekilde konuşması hiç hoşuma gitmemişti.
Yine de buna aldırış etmemeye çalıştım ve gülümsedim.

"İsminiz Yuk hei değil miydi?"

Yuk hei, oturduğu koltuğun ucuna doğru vücudunu kaydırıp aramızdaki mesafeyi azalttı.

Geriye kaçmamak için kendimi zor tuttum.

O güzel dolgun dudaklarını öldürücü bir yavaşlıkta araladı ve ılık nefesini yüzüme doğru üfleyerek konuştu.

"Öldürmek Doktor. İnsanları öldürmekten hoşlanıyorum."

Ardından vücudunu tamamen koltuğun sırtlığına yasladı. Bacaklarını yılan misali saran dar siyah kotu uzun bacaklarını ortaya çıkarmıştı. Bacaklarını aramızdaki sehpanın üzerine çaprazladı ve ayağını sallamaya başladı.

Ben.. Ben mi? Hala şoktan çıkamamıştım. Bir anda böyle bir şey söylemesini beklemiyordum. Konuşmayı tamamen o yönetiyordu.

"Sormayı düşündüklerin arasında böyle bir soru vardı. Nelerden hoşlanıyorum? Umarım erkenden cevapladığım için bana gücenmezsin doktor Hae So."

      -

Pilotunuz Elif konuşuyor, uçuşumuzdaki ilk saatimizi tamamlamış bulunuyoruz.

love me like you do ✙ wong yukheiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin