Bölüm 1

17.1K 432 13
                                    

*****

İçinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen mağaraya inecek bir kahraman bulmak, içinde ne olduğunu hiç bilinmeyen mağaraya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır. (KMM)

Cesaret, ihtiyacımız olan tam da bu.

Beyazın en boktan halini yaşayan, yıllardır bir baltaya sap olamamış, her şeyden kaçan, müzik ve kitaplarla insanların seslerini bastırması gerekirken bir sürü pisliğin içine batmış ve batmaya devam eden bir kızım ben.

Ben Ahsen. Arkadaşlar arasında her zaman dışlanan, hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi görünen fakat en ufak lafı bile evirip çeviren bir insanım. Her zaman insanlardan kaçan, kendi dünyasının duvarlarını hayalleriyle süslemiş fakat yaşadıkları yüzünden duvarlarını siyaha boyayacak bir karakter. Ben buydum. Kendi dünyamın siyahlığında kaybolmuştum ve çevremdeki insanları göremiyordum. Bu siyahlığın sebebi elbette yaşadıklarımdı. Hayatım sırlarla doluydu. İnsanlarla iletişim kuracak olursam hayatımda neler döndüğünü göreceklerini düşünürdüm. Hayatım boyunca dışlanmıştım. Dışlanmama sebep olan sadece bendim. Kendimi kapatıyor, duvarlarımın en karanlık köşesine çekilip, yalnızlığımın tadını çıkartıyordum.

Yalnızlığı sevmem çocukluğuma dayanıyordu. Okuldan geldiğim zaman, evdeki kavgalara şahit olmamak için, odama kapanır, saatlerce ya ders çalışır ya da sınıf kitaplığından aldığım romanları okurdum. Anne ve babamın kavgalarının ne zaman başladığını hatırlamıyordum. Babam annemi aldatmış fakat annem inadına yenilip ayrılmamıştı. Böyle yaşamayı kabullenmiş, yaşadığı her günü hem bize hem de kendine zehir etmişti. Bir de ablam vardı. Onunla en güzel anılarım yakar top, saklambaç oynadığımız günlerdi. Daha sonra o büyümüş ve değişmişti. İçime kapanma dönemim de ondan sonra başlamıştı.

Gerçek ben'le yüzleşmektense kaçmayı tercih ediyordum. Bir özelliğim daha vardı. Belki de beni ben yapan bir özellikti bu; korkaklık. İntihar etmekten korktuğum için kendime ölümün yavaş ve kolay yolunu bulmuştum. Eroin.

Son zamanlarda, alışkanlığımdan ötürü, çukura batmıştım ve çıkamıyordum. Yaşamak, benim için, sadece bir kelimeydi artık.

19 yaşında, en güzel dönemlerinde, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydim. Fakat ölümü istiyordum. Sessizliğimin, içime kapanıklığımın ve dışarıdan görünen masum görüntümün aksine her türlü pisliğe bulaşmış biriydim. Beyaz zehrimle tanıştıktan sonra her türlü ortama girip çıkmıştım. Küçükken romanla, şiirle, müzikle kaçtığım yaşamımdan artık zehrimle kaçıyordum.

Geçmiş, bir gölge gibi hep arkamdaydı. Büyüdüğümde geçecek sanıyordum ama geçmeye vakit kalmadan, karanlık bir sokakta ilerlerken, korkmayıp, kaybedecek bir şeyim olmadığını anladığımda büyümüştüm. Ama geçmişin izleri, derime işleyen kalıcı bir dövmeydi.

''Kızım kalksana şuradan okula geç kalacağız.''

Bu da ev arkadaşım Esra. Tombik, şirin bir kızdır. Dersleri çok iyidir. Burcu ve Gözdeye oranla evde en iyi anlaştığım kızdır.

''Tamam kalktım da benim dersime daha var," dedim yorganı üzerimden iterken. Aslında hiç halim yoktu. ''Ufak bir işim var halledip gelirim okula. Sen git," yataktan zorla kalktım ve kibar olmayan bir şekilde esnedim. Ağrıyan kaslarımı yok saymam imkansızdı.

''Ne işi?'' dedi gözlerimin içine bir şey arıyormuş gibi bakarak.

Abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. Yanına bir adım attım ve sessizce odayı terk ettim.

Ben buydum işte. Sevmediğim konuya doğru gidildiğini veya hayatıma müdahale edileceğini sezdiğim anda terk eder, giderdim o ortamı. Telefonumun tanıdık melodisi çaldığında cebimden eski telefonumu çıkardım. Ekranında eski sevgilimin adının yanıp söndüğünü gördüm. Beni arıyordu. Terk ettikten sonra beni arıyordu.

Dayanamayıp telefonu açtım.

''Siktir git. Orospu çocuğu, bir daha arama beni.'' Dedim ve kapattım.

Alp'le ilişkimiz, çıkar ilişkisiydi. Toz kalmayınca paylaşıyor, birbirimize borç veriyorduk. Tabii, iyi durumda olduğumuz zamanlarda.

Dış kapıdan çıkarken gelen bir baş dönmesiyle, kapı koluna sıkıca tutundum. Alnımdan terler akmaya başladı. Vücuduma iğneler batıyormuş gibi hissediyordum.

O dürtü yine beni çağırıyordu. Aşırı gergin ve saldırganlaşıyorum böyle zamanlarda. Ne dozu azaltabiliyordum ne de bırakabiliyordum. Kriz de peşimi bırakmıyordu. Sinirlerim alt üst olmuştu. Ve satın aldığım adam İstanbul'da değildi. Mekana gidip birini bulmam gerekiyordu yoksa beynim ile düşünemiyordum ve kendime zarar veriyordum. Hayatımda iyi giden bir şey yoktu. Ne aile ne de arkadaş. Hiçbir şeyim yoktu. Ailem uyuşturucu kullandığım anlaşıldığında bana sırtlarını dönmüşlerdi. Zehrimden de artık aynı etkiyi göremiyordum. Dozu arttırdıkça arttırıyordum. Gözlerim resmen ben bağımlıyım diye bağırıyordu.

Tedavi olmayı olmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Yaşama sevinci denen şey bende yoktu.

YOSMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin