Sia - Elastic Heart
Karşılıklı aşk bir insanın sahip olabileceği en yüce duygudur. Karşılıklı olmayan aşklar ise sadece dinleyenler için iyi bir hikâyedir. Ben bu durumda, karşılıksız aşkların o hüzünlü hikayelerindeki, gözyaşlarınıza sebep olan kız oluyordum.
Gözyaşlarınızı hak edip hak etmediğimi sorgulayacak değildim ama önümde can yakan bir gerçek vardı ki, ben bir platonik âşıktım.
Bu durum benim için öyle normal geliyordu ki. Hayatın bana hep sırtını dönmesine, dikenli yüzünü göstermesine öylesine aşinaydım ki, varsın Buğra'da beni sevmesin, pek bir şey ifade etmiyordu. Bana zaten en büyük kazığı ailem atmamış mıydı?
Buna bir son vermem gerektiğini biliyordum. O dengesizdi, bir şekilde karşıma çıkacaktı ve benim ayarlarımla oynayacaktı. Biliyordum. Ama buna son verecek kişi de bendim. Bu işi ancak kendim çözebilirdim.
Kafam öyle bulanık, öyle dağınıktı ki, aklıma gelen tek şey Buğra'ya ulaşmam gerektiğiydi. Açıkçası ona nasıl ulaşacağımı bilmiyordum. Bir anda karşısına çıkmalıydım, hiç aklına gelmediği bir anda kapısında bitmeli, ondan beni rahat bırakmasını, istemeliydim.
Evine gidebilirdim? Hoş, Murat'ın dediğine göre kendine ait bir evi vardı ama o evi bulmam açıkçası imkânsızdı. Belki Murat'a sorsam bana evin adresini verirdi ama bu olayın kimsenin kulağına gitmesini istemiyordum.
Artık geçmişimin tozlu sayfalarını kapatma vakti gelmişti. Buğra, yakın geçmişimde hayatıma girdiyse de, onu kalıcı halde bitirdiğimde başlıyordu benim geleceğim. Soluduğum hava bile geçmişim kokuyordu. En ufak bir kâğıt parçası bile beni bir anda, birkaç yıl ya da birkaç hafta öncesine atıyordu ve ben bu durumdan kurtulmalıydım. Yalnızca önüme bakmalıydım.
Saat henüz sabahın erken vakitleriydi. Bu saatte gitmeme gerek yoktu. Akşam bir anda kapısına gidecektim ve ilk aşkım unvanına laik gördüğüm adamı hayatımdan kalıcı olarak çıkaracaktım. Ne kadar can yakıcı bir durumdu bu. Ne olurdu bizim sevdiklerimiz de bizi sevseydi? Bir yerleri mi eksilecekti? Karşılık verseydi ne güzel severdim onu oysaki. Canını acıtmaya korkarak severdim, usulca ve acıtmadan.
Aşk diye bir şey gerçekten var mıydı? Gerçek olan sevgiydi belki de. Bizim aşk olarak gördüğümüz şey sadece bağlılık ve sevgi karışımıydı. Yani o çok zor olan aşkın formülü bendeydi:
Sevgi + güven + bağlılık: Aşk
Formülü olduğuna göre... Bence aşk vardı.
Akşama kadar ne yapacağımı bilmiyordum doğrusu. Banyo olayını halletmiştim, yediğim yemek de bana şimdilik yeterdi. Film izlemek ya da kitap okumak da istemiyordum. Esra'ya telefonunu götürmeye karar vererek, oturduğum kapının arkasından kalktım ve odamdan dışarı çıktım. Neredeyse bir saattir odadaydım. Esra Hanım neler olduğunu merak etmiş olmalıydı.
Mutfaktan gelen sesler üzerine mutfağa doğru ilerledim. İçeri girdiğimde Esra'nın buzdolabıyla verdiği savaşa sırıtarak baktım. Dolaptan dişine göre bir şeyler arayayım derken, bütün dolabı tezgâhın üzerine boşaltmıştı.
Sırıttım. ''Dolabı da yerinden sök bence.''
Önüne düşmüş saçını kulağının arkasına sıkıştırdı ve yüzüme bakmadan, dolabın içini karıştırırken, ''hiçbir şey kalmamış, şaka gibi!''
''Ekmek arası yiyebilirsin sen de,'' dedim ve yanına giderek dolaba kısaca göz gezdirdim. Kenarda duran salamı uzattım. ''Salam ekmek?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOSMA
Teen FictionHer şey beyazın masumluğuna aldanmakla başladı. Uyuşturucu kliniğinde uyuşturucu kullanmayan bir adamın ne işi olabilir? Ahsen, geçmişi ile yüzleşirken karşılaştığı bu adamla ve şeytanlarıyla baş edebilecek mi? Hayatına yeni bir yol çizmeyi beklerk...