Bölüm 24

4.3K 177 41
                                    

Keyifli okumalar, yorum bekliyorum.

Şarkı: The Weeknd - Earned It

Alnını alnıma yaslamış, öylece gözlerimin içine bakıyordu. Ne ben konuşabiliyordum, ne o konuşuyordu.

Alt dudağı hafifçe aşağı sarkıktı. Gözleri ise, ne şimdiye kadar gördüğüm siyahlara benziyordu, ne de eskiden gördüğüm gözlerine. Garip garip gözlerimin içine bakıyordu. Şu an bulutların üstünde gibi hissetmiyordum. İçimden sadece kaçmak geliyordu, uzaklaşmak, kaybolmak istiyordum.

Ondan korkuyordum. Biraz sonra ağzını açıp, ''hadi evine git,'' diyebilirdi. Ya da hiçbir şey olmamış gibi gülerek, ''sadece eğlencesine,'' diyebilirdi. Bunları ondan beklerdim, ama ne gariptir ki, tepki vermiyordu.

Yağmur üzerimizden damlalar halinde süzülerek usulca yağıyor, biz hasta olmaya davetiye arıyormuş gibi altında, aramızda mesafe yokken öylece dikiliyorduk. Islak çimen kokusuyla karışmış olan Buğra'nın kokusu ise en kaliteli parfüm markasına ceket ilikletecek kıvamda.

Yağmurdan ıslanan dalgalı saçlarının kıvrımlarından dökülen yağmur suyu, damlalar halinde benim yüzüme akıyordu. Ona yakından bakınca insan daha fazla etkileniyordu. Bir melek kadar güzelken, bir şeytan kadar korkutucuydu. Gözleri öyle siyahtı ki, ne hissettiğinden ziyade, anlık hislerini bile göremiyordum. Gözleri siyahtan daha siyahtı ve bana göre, en güzel tonuydu.

Aralık olan dudaklarımı ıslatarak, kesik bir nefes aldım. ''Beni hep böyle şaşırtacaksın, değil mi?''

Dudaklarını aşağı doğru sarkıttı. ''Sıkıcı olmak tarzım değil,'' gözlerini kıstı. ''Yoksa seni öptüğüm için bana tokat mı atacaksın?''

Hafifçe güldüm. Hiçbir şey hissetmiyordum, ne acı, ne de başka bir şey. Koskoca bir boşluk vardı içimde. Kafam hafif dumanlıymış gibi kalbimle bağlantıya geçemiyordum. ''Senden sadece birkaç cevap istiyorum, sonra beni evime bırak.''

''Soru falan yok,'' dedi kaşlarını çatarak. ''Aç mısın?'

Kollarımı birbirine sararak, kaşlarımı çattım. ''Hayır!''

''Yani açsın,'' dedi ve kolumdan tutarak beni arabasına doğru çekmeye başladı. Yüzüme bile bakmadan beni arabasına soktuğunda ben hala büyük ellerinden kurtulmaya çalışıyordum. Beni oturtup, kemerimi bağladıktan sonra yüzüme dik dik baktı. ''İnat sadece keçilere yakışır.''

''Böyle zorbalıkta haydutlara,'' dedim öfkeyle. ''Buna adam kaçırma denir.''

Sırıttı. ''Seni yedirdikten sonra benden şikâyetçi olabilirsin.''

Kapıyı çarparak kapattıktan sonra arabanın etrafında dolanarak içine girdi ve arabayı usulca çalıştırdı.

''Ben gerçekten aç değilim,'' dedim deri koltukta oturuşumu düzeltirken. ''Beni evime bırak.''

Yüzünü buruşturdu. ''On kilosun, Ahsen. Eminim açsındır; çünkü aç gibi görünüyorsun.''

''Aç falan değilim,'' diye inat ettim. ''Zayıf olmayı seviyorum.''

Gözlerini devirdi. ''Biraz daha kilo verirsen yok olacaksın.''

''Hah,'' dedim. ''Sen tam bir zorbasın!''

Cevap vermeden arabayı sürmeye devam etti. Kaşlarımı iyice çatarak kollarımı birbirine sardım. Buna zorbalık denirdi ve onun umurunda olduğunu hiç sanmıyordum. Şu an öyle gergindim ki, beni galiba yalnızca müzik sakinleştirebilirdi.

YOSMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin