Bölüm 25

3.8K 180 22
                                    

Keyifli okumalar, seviliyorsunuz, bol bol yorum bekliyorum :)

Cem Adrian - Herkes Gider mi?

Uykunun güvenli kollarında usulca salınırken farklı bir boyuttan bana ulaşan yoğun sıcak beni yavaş yavaş gerçekliğe çekiyordu. Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda tam göğsümün üstünde duran kafa, beni önce yer kaygısına sürüklerken daha sonra her şey kafamda oturduğunda kafanın sahibinin Buğra olduğunu hatırladım.

Elimi yavaşça yanağında gezdirdikten sonra elime bulaşan yoğun tere şaşkınlıkla bakakaldım. Buğra yoğun bir şekilde terliyor, terledikçe de bana daha sıkı yanaşıyordu. Kafasını göğsümden kaldırarak kendi yastığına doğru dikkatlice yerleştirdim. Her hareketimde uzun kirpiklerini kırpıştırarak derinden gelen sesiyle inliyordu.

Dizlerimin üstüne oturup, onu inceledikten sonra elimi yanağında gezdirmeye başladım. Ateşi iyice yükselmiş olmalıydı. Onu uyandırmamaya dikkat ederek üzerinden geçtim ve yataktan çıktım. Açıkçası ne yapacağımı bilmiyordum; çünkü beni hiç kimse bakmamıştı ateşim varken. Kendi üstümü açar, kendi kendimin doktoru olurdum. Tek bildiğim ateşini düşürmem gerektiğiydi ama konu Buğra olunca ne yapacağımı bilmiyordum. Her dediğime istikrarlı bir şekilde karşı geliyordu. Ona hastaneye gidelim desem bana bir ton laf edecek ve sonucunda susmayacaktı.

Odasından çıkarak doğruca geniş banyosuna gittim. Beyaz banyo dolaplarının içini iyice karıştırdıktan sonra Buğra'nın tıraş malzemelerinin, losyonlarının yerini bile öğrenmiştim. En sonunda pes ederek kirli sepetini açtım ve bir tişört aldım. O zengindi. Bir sürü tişörtü vardı. Bir tişörtü kesmem onun için sorun olmazdı, öyle değil mi?

Tıraş malzemelerinin içindeki makası alarak, elimdeki tişörtü birkaç parçaya böldüm. Bezlerden birini alıp, ıslattıktan sonra doğruca yatağında inleyen Buğra'nın yanına gittim ve ıslak bezi alnına koydum. Islak bezi düzgün sıkmamış olmamdan mütevellit yanaklarından akan suya gözleri kapalı halde küfür eden Buğra'ya şaşkınlıkla bakakaldım. Adamın bu halde bile ağzı pisti.

''Bu ne,'' dedi, gözler yavaşça açılıp etrafını taradıktan sonra gözlerime dik dik bakan Buğra. ''Al bunu kafamdan. Üşüyorum.'' Sesi bile normalde çıktığı gibi özgüvenli çıkmazken, neyin dayılığıydı bu?

''Hayır,'' dedim sertçe. ''Ateşin çok yükseldi.''

Eliyle bezi çekmek için davranacağı sırada elimi beze sertçe koyup gözlerine dik dik baktım. ''Kalacak.'' Ben, Buğra'ya emir veriyordum. Sanırım bu rüyamda görsem inanmayacağım bir şeydi ama şu an rüya görmüyordum.

''Niye geldin ki sen?'' diye homurdandı siyah gözler gözlerime inatla bakarken. ''Benim kimseye ihtiyacım yok.''

''Sus biraz ya,'' dedim Buğra'ya. ''Senin kadar inatçı bir adam görmedim ben. Hani inat sadece keçilere yakışırdı?''

Hasta olmasındandı galiba, bana cevap vermedi. Zaten cevap verecek gibi de görünmüyordu. Güzel yüzü o kadar solgundu ki. Kısa sürede uykuya daldı. O uyurken üzerini açtım, alnına koyduğum bezi değiştirdim. O uyurken en çok dikkatimi çeken, uykusu sırasında sürekli tiksinmesi oldu. Aniden uyanıyor, etrafına bakıyor daha sona yeniden uykuya dalıyordu. Uyurken sürekli huzursuzdu.

Dikkatimi çeken başka şey ise köpeğiydi. Yakışıklı, o uyurken hep yatağının yanında bekledi. Sahibinden bir tepki bekliyor, kuyruğunu sallıyor, o uyandığında yerinden kalkıp yanına gidiyor ama Buğra tepki vermeyince boynunu büküp yerine dönüyordu. Benim zararsız olduğumu anlamış gibiydi. Benden bir insanın zarar beklemesi bile bana göre oldukça komikti. Ben hiç zarar veren olmamıştım, hep zarar görendim.

YOSMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin