dieciséis

932 55 44
                                    

Amelia, cevap veremedi. Verse bile ne değişecekti ki? Bunları ona söylemek istiyordu fakat yapamazdı. Buraya gelmek hiç iyi bir fikir değildi. Tekrar aynı şeyleri yaşamaktan çok korkuyordu. Beyni artık yanmak üzereydi ki telefonuna gelen mesaj onu bu düşüncelerden kurtardı.

Luna: Bebeğim, seni şimdiden çok özledim. Orada nasılsın? (12.05)

Jade: İyiyim Luna, alışmaya çalışıyorum. Sen neler yapıyorsun?(12.07)

Luna: Jade, bir sorun mu var?(12.07)

Jade: Hayır.(12.08)

Jade: Sadece biraz yorgunum. Dinlensem iyi olacak. (12.08)

Luna: Seni seviyorum. (12.09)

(Görüldü)

Jade, Los Angeles'a gittikten beş ay sonra Luna da peşinden oraya gitmişti. Beraber okulu bitirip, arkadaş olmuşlardı. Luna, en zor zamanlarında yanında olmuştu. Fakat onu hiçbir zaman Perrie'nin yerine koyamadı. Luna ona açıldığında açık açık hala kalbinin Perrie de olduğunu söylemişti. Luna ise buna rağmen ondan şans istedi. O şansı ona vermek, belki Perrie'yi unutturabilirdi diye düşündü. Bu süre zarfında asla birbirlerine dokunmamışlardı. Luna ne kadar istese de Jade onu durdurmuştu. Ruhu ve bedeni sadece bir kişiyi arzuladı. Artık daha olgun düşünüyordu. Söz yazarı olmuş, yeni kişilerle tanışmıştı.  Ama içinde bir şey hep onu aradı. Sadece onu tanımak, sadece onunla konuşmak istiyordu. Kendine ne kadar yalan söylese de buraya onun için dönmüştü. O mavi gözlerine bir kez daha bakabilmek için.  

//

Akşam saatlerinde yürüyüş için sahile çıktı. Kulaklığını taktı ve çok sevdiği bir şarkıyı dinlemeye başladı. Denizin maviliğine baktıkça, onun gözlerine bakıyormuş gibi hissediyordu. Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Onun dokunuşunu düşündü. Bunun düşüncesi bile kalbinin ritminin değişmesine değerdi. Üstünde hissettiği hırka onu yerinde sıçrattı. Gözlerini açıp yanında oturan kadına baktı.

''Üşüteceksin hava çok soğuk.''

''Perrie? Beni mi takip ediyorsun?''

''Olabilir.''

''Dalga mı geçiyorsun benimle?''

Perrie, ona biraz daha yaklaştı, gözlerini gözlerine sabitledi. 

''Hayır, ben iki yıldır her gece buraya gelirim. Gökyüzü buradan daha güzel gözüküyor.''

Amelia, sadece yutkunabildi. Ona bu kadar yakın olması yeterince başını döndürüyordu. 

''H-ırka için teşekkür ederim. Ben artık gitsem iyi olur.''

Amelia, kalkacağı sırada Perrie kolunu tuttu ve tekrar oturmasını sağladı. 

''Benden kaçacak mısın?''

''Ben senden kaçmıyorum. Kolumu bırakır mısın.''

''İki yıl koskoca iki yıl her gün seni bekledim ben. Gökyüzünde hep hayalini gördüm. Bir kez daha gitmene izin veremem.''

''Ben neler çektim senin haberin var mı? Senden gitmek kolay mı sanıyorsun?''

Sesleri gittikçe yükselmiş, birbirlerinden iki senenin hıncını çıkarıyorlardı. 

''Çokta bir şey çekmiş gibi durmuyorsun. Sevgilinle nasıl mu--''

Amelia'nın attığı tokat ile Perrie'nin cümlesi yarıda kesilmişti. Amelia, elleri ile göğsüne vuruyor, ağlayarak bağırıyordu. Karşısında ki kadın ise sadece ağlıyordu. 

''Senden nefret ediyorum. Bana yaşattıklarını unutmak istiyorum. Gittiğimde azalır sandığım acı her gün kat ve kat arttı. Çık artık kalbimden.''

Perrie, ellerini kalbine koydu. 

''Sen buradan çıktığında, ben ölmüş olacağım. Bu kalp sadece senin için attı ve hep öyle olacak küçüğüm. A-ma sen artık başkasına aitsin. Bende bunun yükü ile eziliyorum. ''

Amelia konuşacaktı ki karşısında ki kadın ellerini yüzüne koydu ve göz yaşlarını sildi. Tam gözyaşının olduğu yere küçük bir öpücük bırakıp, hızlıca oradan uzaklaştı. Amelia, ise orada çoktan yanmıştı.

//

Perrie, eve geldiğinde ortalığı yıkmaya başladı. Eline ne geliyorsa hepsini duvara fırlattı. Yaptığı hata yüzünden kendisini hiçbir zaman affetmeyecekti. Amelia, karşısında göz yaşlarını dökerken kendinden milyon kere nefret etti. Onu böyle görmektense ölmeyi tercih ederdi. Göz yaşları içinde dolapta ki içkiyi aldı ve hepsini içmeye başladı. Hem bağırıyor hem de ağlıyordu. Başkasının ona dokunmuş olması düşüncesi onu yavaş yavaş delirtiyordu. Bu hayatı hakketmiyordu. Amelia'yı hakketmiyordu. Aklına gelen tek bir yol vardı, o da sevdiği kadını serbest bırakmaktı. Bugün karşısında ''çık kalbimden'' diye ağlayan kadının isteğini yerine getirecekti. Biliyordu tek yol bu, onu serbest bırakacaktı. Telefonunu eline alıp, veda etmek istedi. 

Perrie: Sana kalbimden çıkmanın tek yolunun ölmem gerektiğini söylemiştim. (02.15)

Perrie: Bu doğru değil. Ben seni ölünce de sevmeye devam edeceğim. (02.15)

Perrie: Haklıydın küçüğüm. Ben sana sadece acı veriyorum. (02.16)

Perrie: Seni serbest bırakıyorum. (02.17)

Perrie: Biliyorum geç oldu ama seni bu hayatta ki her şeyden çok seviyorum Amelia. (02.18)

Perrie: Beni affet küçüğüm. (02.18)

 Elinde ki telefonu attı ve dolaba doğru ilerledi. Tüm ilaç kutularını aldı ve kendini her şeyin sonuna doğru hazırladı. İlaçları bir eline alıp, diğer eline de içkisini aldı. Tanrıya onu affetmesi için yalvarırken elindeki ilaçları içti. Ardından içki şişesinin sonunu gördü ve kendini yere bıraktı. Sanırım korkmaya başlıyordu. Midesi bulanmaya, başı ağrımaya başlamıştı. Çok geçmeden gözleri kararmaya başladı. Gözleri kararırken tek söylediği cümle ise, Amelia oldu. 

belki
sararmış
eski resimlerde kalırım

belki esmer bir çocuğun dilinde.

bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.

aynı gökyüzü aynı keder.  -Behçet Aysan

Y/N

Şimdiden alacağım küfürleri hissedebiliyorum. Arkadaşlar hikaye devam edecek size bunu söyleyebilirim. Aralarını düzeltmem gerektiğini düşünenler var aranızda biliyorum ama, anlatmaya çalıştığım şey iki insanın ne zorluklarla beraber olabileceği ve unutmayalım ki onların ruhları zaten hep birdi. Aşkları küçümsenemeyecek kadar büyük. Sevgilerimle.. 

I'll never love again/jerrie|g×gHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin