treinta y seis

545 47 40
                                    

İki Ay Sonra

Jade'in Anlatımından;

''Perrie, ben geldim.''

''Perrie?''

İki aydır, hayatımız tamamen değişmişti. Perrie, bana hiç olmadığı kadar iyi davranıyordu fakat içinde ki intikam duygusu, beni rahatsız ediyordu. Benim yanımdan çıkıp o kadının yanına gidiyor olması beni delirtiyordu. Ama ona göre bunların hepsi bizim içindi. Angelina ile arasında hiçbir şey geçmediğini her defasında bana anlatsa da, onun yanında olduğunu bilmek çok zordu. Son bir ay, bir ay sonra bu kabus bitecekti ya da ben bitecektim. Ruhum, kendini kaybetmiş gibi. Bana bakıyor fakat görmüyordu. Benim içten içe öldüğümü göremedi.. 

Dört duvar arasında, yine onun bana dönmesini bekliyordum. Onun yanında olduğuna nerdeyse emindim. Canım çok yanıyordu ama çaresi yoktu. Masanın üstüne bıraktığı not ile beraber şöminenin yanında öylece oturuyordum. 

''Özür dilerim, iş görüşmeni kutlama planımızı ertelemeliyiz. Beni bekleme, seni seviyorum''

Tekrar, tekrar okuduğum nota büyük bir kahkaha attım. Benim ona ihtiyacım varken, ona gitmişti. Elime telefonumu alıp Perrie'yi aramaya başladım. 

Amelia: Sana ihtiyacım var. (11.00)

Amelia: Lanet telefonu neden açmıyorsun? (11.02)

Amelia: Onunlasın değil mi? (11.05)

Amelia: Bana cevap ver. (11.35)

Amelia: Lütfen, hemen eve gel.. (11.48)

//

2 saat 15 dakikadır eve gelmesini bekliyorum. Mesajlarıma cevap vermemiş, eve de gelmemişti. Ona ihtiyacım olduğunu bile bile, beni yalnız bırakmıştı. İntikam için değer miydi? Saatlerdir aklımdaki tek soru bu. Yanan ateşin sıcaklığı bana etki etmiyor, içimde ki soğukluğu ısıtmıyordu. İçimi ısıtacak tek insanda yanımda yoktu.. Onu anlamaya çalıştıkça bir bataklığa saplanıyordum. Perrie, büyük bir kumar oynuyordu ve kazanmak için elinde ne varsa ortaya koymuştu. Bu kumarda kazanan Perrie, kaybeden ben olacaktım buna ne kadar inanmak istemesem de böyleydi işte. Kapının açılma sesi ile ayağa fırladım. Kapıya doğru yaklaştıkça sinirim ve kırgınlığım artıyordu. Onu karşımda gördüğümde yüzünü önüne eğmiş, öylece duruyordu.

''Bana söyleyecek bir şeyin yok mu?''
 

Yüzüme bakmadan kafasını hayır anlamında salladığında, yanına doğru gidip yüzünü kaldırdım ve bana bakmasını sağladım. Gözlerine bakmak belki beni sakinleştirir, bunları unuturdum. Ama öyle olmadı...

''Onunlaydın ve bana haber vermedin.''

Yüzüme dolu gözlerle bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Tek kelime etmeden öylece duruyordu ve bu beni daha çok sinirlendiriyordu. Oysa bir tek kelime etse inanacaktım..

''Perrie, lanet olsun bana cevap ver.''

''Evet onunlaydım ama nedenini sende çok iyi biliyorsun Amelia. Bizim içi-''

''Sakın bana ''bizim içindi'' deme. Benim sana ihtiyacım vardı. Nasıl bir insana dönüştün böyle... Seni tanıyamıyorum.. Son bir aydır neden bu kadar canavarlaştın? Bana dokunmuyorsun bile. Perrie, neler oluyor?''

''Lanet olsun! Biliyorum tamam mı? O siktiğimin sana ne yaptığını biliyorum. Onlara bunu ödetmeden, karşımda acı çektiklerini görmeden eski ben olmayacağım. Onun sana dokunmuş olmasını unutamıyorum. Bu kadar acı çekmene sebep olduğu için hepsinden nefret ediyorum. Seni benden aldıkları her gün için, acı çekecekler. Benim dokunmaya kıyamadığım sana dokunmuş olmasına dayanamıyorum..''

Dediklerinin şokunu atlatamıyordum. Perrie, anlattıkça sanki hepsini tekrar tekrar yaşamış gibi hissediyordum. Unutmaya çalıştığım her şey  gözümün önünde canlanmıştı. Yere eğilmiş ağlıyordu. Bende onun yanına eğildim ve merak ettiğim soruyu sordum.  

''Se-n bunu nasıl öğrendin?''

''Bunun bir önemi yok. Ben seni koruyamadım..''

''Perrie, yapamazdın.''

''Ben böyle biri olmasaydım, bunların hiçbirini yaşamazdın. Hepsi benim suçum. Onları geberttikten sonra bitmeyecek, ben kendimi affedemiyorum.''

''Sana ihtiyacım var. Ben intikam istemiyorum, sadece her şeyi geride bırakıp yeni bir hayat istiyorum. Seni istiyorum. Benim aşık olduğum kadını geri istiyorum.''

İkimizde biliyorduk. Dediğimi yapmayacaktı. Ama içimde ki umut hala sürüyordu. Ona ellerimi uzattığımda, tutmasını her şeyden çok istedim. Tutup seninle geleceğim demesini çok istedim. İçimde kalan son umudu burada gömeceğimi, ayağa kalktığında anlamıştım. 

''Ben-im hava almam lazım.''

''Perrie, gitme!''

Gitme, umudumu ve ruhumu götürme.. Bu kapıdan çıktığında, aşık olduğum kadını tamamen öldüreceğini biliyordum. Bambaşka gözlerle bakan, içinde sadece intikam duygusu olan bir insana dönüşeceğini biliyordum..  Hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını, her şeyin daha da zorlaşacağını biliyordum.. Bu yüzden tüm gücümle gitme dedim. 

Gitti.

''The monster in me loves the monster in you.''

İçimde ki canavar, senin içindeki canavarı seviyor.

Y/N

Arkadaşlar merhaba, umarım iyisinizdir.  Çok sık bölüm atamıyorum çünkü hem çalışıyor hem de okuyorum fakat mental olarak 'ta pek iyi bir dönemde değilim. Bu yüzden hepinizden özür diliyorum. Ufak ufak finale doğru yaklaştık.. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Öpüldünüz xx

I'll never love again/jerrie|g×gHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin